ANKARA'DAN

Öncesini Mi, Sonrasını Mı Tartışssak?

Dere yataklarına evler, villalar yapılıyor, birileri keyif çatıp, paralar kazanıyor, bir yağmur ve sonrası selden sonra, herkes evler yıkıldı, yollar harap oldu diye feryat ediyor.

Hiç kimse, eskiden bu yağmurlar adabı ile yağardı; ormanlar kesilip, dereler "HES"lere hapis edilince, bu sular sel olup, her şeyi yıkıp yok ediyor, demiyor.

Bu dere yatağına ev, villa , site yapmak da nereden çıktı demiyor. Tamam müteahhit, kendi yerini kendisi yapıyor da, belediyeler neden bu yerlere yol yapacağız diye derelerin içine yol yaparlar ki, demiyor.

Bugünlerde yaşanan ekonomik sorunların kaynağına girmeden önce, dünyada neler olmuş bir bakalım.

Dünya tarihini değiştiren bunalımları gelin yakından inceleyelim. Bir kere şunu kabul edelim ki, dünyada bir takım sorunlar ve krizler olmuştur hatta savaşlara kadar da gitmiştir.

Bunlar, bölgesel ya da daha dar alanları etkilemiştir. Kapitalizm ile birlikte dünya daha küçülmüş, krizler de herkesi etkiler olmuştur.

Dünyanın yaşadığı ekonomik krizler nelerdir bir göz atalım:

1-1878 Ekonomik Krizi (1878), 2-Büyük Buhran (1929), 3-Kara Pazartesi (1987), 4-Asya Mali Krizi (1997), 5-Dünya Gıda Krizi (2007), 6-Türkiye Ekonomik Krizi (2001), 7- Küresel Ekonomik Kriz (2008-2012), 8-Yunan Ekonomik krizi (2011).

Bütün bu krizlerin sonuçları tüm dünyayı olmasa da bir çok ülkeyi ve bölgeyi etkilemiştir. Örnek KARA PAZARTESİ, Hong Kong borsasında başlamış ve saat farkının olmasıyla birlikte 1 hafta içerisinde tüm dünyada küresel bir etki yaratmıştır. Dünya ülkelerinin zararlarını kapatması 3 yıl almıştır. Kara Pazartesi, bir günde borsaların en çok değer yitirdiği gün olarak tarihe geçmiştir.

Ya da, 2007 ve 2008 yıllarında dünya çapında yaşanan GIDA KRİZİ ise, gıda fiyatlarındaki olağanüstü artışlar kısa bir süre sonra bir küresel krize dönüşmüştür. Krizin asıl nedeni ise tarım ürünleri üreten ülkelerdeki kuraklıklar ve petrol fiyatlarındaki artışlardır. Bu ekonomik ortamda üretici devletler stoklamaya gitmiş ve fiyatlar hızla yükselerek kriz meydana gelmiştir.

Ülkemizde de 1946, 1958, 1960, 1974, 1980, 1982, 1990, 1994, 2000-2001, 2008-2012 ve 2018-2022 krizleri yaşanmıştır.

Burada dikkati çekmek istediğim bir süreç var, bunu görmezlikten gelir isek, sıradan politikacılar gibi "suya tirit" açıklamaları yaparız.

Bugün yaşanan süreci anlamak için, olayı "24 OCAK EKONOMİK İSTİKRAR KARARLARI" denilen süreçten başlatmak gerekir.

Dünya Kapitalist sistemi, 1980'lere doğru kendi ekonomik bunalımını ile dünya çapında, NEO-LİBERAL Ekonomik karar ve politikalarından söz etmeye başlanmıştır.

Bu süreç, Türkiye'de de 43. T.C. Hükûmeti (Kerhen Milliyetçi Cephe Hükûmeti) tarafından 24 Ocak 1980 tarihinde ekonomi literatürüne yapısal dönüşümleri programı olarak; Süleyman Demirel'in Başbakanlığı ve Turgut Özal'ın Başbakanlık Müsteşarlığı döneminde yeni ekonomik istikrar programı olarak hazırlanıp, 24 Ocak 1980 tarihinde de kamuoyuna duyurulup, uygulamaya konulmuştur.

Bu program ile Türkiye, Uluslararası ekonomik (küresel) pazara eklemlenip, ülkenin "kapılarının açılarak, çağı yakalayacağı" büyük bir "devrim" olarak duyurulsa da, bu kararlar asıl;

Türkiye'yi tek taraflı ve tam olarak yabancı sermayeye açmış ve CUMHURİYETİN KAZANIMLARI arasında önemli bir yer alan tarımın ve yerli sanayinin, ulusal hedeflerden uzaklaşarak, yerli işbirlikçileri aracılığı ile uluslararası sermayeye, peşkeş çekilir hale getirmiştir.

Türkiye tarihinde 1980'den sonra yaşanan tüm krizlerin temelinde, bu "24 Ocak kararları" ile girilen sürecin etkileri bulunmaktadır.

AKP iktidarında ve muhalefette tüm yaşananlar, bu sürecin bir sonucudur.

Bazıları düne kadar tu kaka ettikleri Rusya ile el ele, kol kola iken, 04 Temmuz 2022'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan'ın "Biz Smith ve Marx ile iktisat öğrenmeye başladık" sözleri bana da Marx'tan bir alıntı yapma hakkı verdi.

Karl Marx, "Alt yapı üst yapıyı belirler, Üst yapı da, alt yapıyı etkiler" der. Bir toplumda üretim ilişkilerini oluşturan maddi unsurlar grubuna “altyapı” diyoruz ve bunlar üretici güçler ve üretim ilişkilerinden (işçi-işveren çalışma şartları, işbölümü, mülkiyet ilişkileri vb.) oluşur.

Toplumun, manevi, siyasi, düşünsel olaylarının ve kurumlarının oluşturduğu ikinci grup unsurlara ise “üstyapı” adını veriyoruz.

Yıllardır seçimler yapılır, MV'ler, Başkanlar, Başbakanlar seçilir, merak ederim, bir seçim öncesinde de şu lafları etseler, masum halkın dikkatini çekip, halkın yararına olan şeyleri yapsalar olmaz mı?

Orasını bilemem, ben sadece sorarım.

Eeee bu kez de sorum siz seçmenlere, yahu ilk çağlardan bu yana İPEK YOLU gibi bir güzergahın üstünde, üç kıtanın birleştiği, bir çok medeniyetin doğduğu, yaşadığımız bu zengin topraklarda neden bu kadar yoksulluk çekeriz diye, hiç düşündünüz mü?

Bunları düşünmeyip, bunları düşünenleri fark etmeyip, adamının adamını, madamının madamını seçmeye devam ettiğin sürece, bu daha iyi günlerin.

Şimdi de Nazım ile taşı gediğine koymamak olur mu?

“Akrep gibisin kardeşim,

korkak bir karanlık içindesin akrep gibi. .... ...... ..... ....

Koyun gibisin kardeşim,

gocuklu celep kaldırınca sopasını

sürüye katılıverirsin hemen

ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. .... .... ....

Ve bu dünyada, bu zulüm

senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

kabahat senin,

— demeğe de dilim varmıyor ama —

kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!”

Yayın Tarihi
10.01.2023
Bu makale 398 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!