BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Mustafa Kemal Atatürk’ün Din Anlayışı (2)

 “Dincilik” yaparak milletin kutsallıklarından siyasi ve ticari menfaat edinenlerin ellerindeki en önemli istismar konusu, Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyetini kurarken yaptığı devrimler ve özellikle laiklik konusundaki din ve vicdan hürriyeti ilkesidir. Ayrıca, Atatürk’ün İslamiyet’i gerçek kaynağı Kur’an’dan öğrenilmesi ve Türkçe anlamıyla anlaşılması için yaptığı çalışmalar ve gösterdiği gayretler kızdırıyor bu “dinci” emperyalizmin kuklalarını... Atacakları iftiralar arasında Atatürk’ü karalayan ifadeler kullanıyorlar; birisi haddini aşarak “diktatör” derken diğeri “dinsiz” diyerek battıkları bataklıktan çirkef sıçratıyorlar Mustafa Kemal Atatürk’e… Bu çirkef ifadelerin başında da ‘din düşmanlığı’ iftirası geliyor!

**

Günümüzde yine din konusu siyasetin merkezine yerleştirilerek, vatandaşın manevi duyguları istismar ediliyor. Örneğin Türk Milli Eğitimin amaçları arasında “Dindar gençlik yetiştireceğiz” diye bir hüküm ne Anayasamızda ne temel eğitim kanununda vardır. Türk milleti zaten dindardır, yani manevi değerlerine bağlıdır, ibadetini serbestçe yapar, istediği şekilde inanır ve uygular… Bu nedenle Cumhuriyetin temel ilkelerinde böyle bir ilkenin ifade edilmesine gerek duyulmamıştır, yasalarımızda böyle bir hüküm de yoktur… Bu biraz da şuna benzer; ‘Türkiye’de Türk yetiştireceğiz!’ Ama konu “din” olunca vatandaşın kanması kolay olduğu için siyaseten kullanılmaktadır…

Eğer böyle bir amaç gerekli olsaydı yasalara konulurdu. Var olanı tekrar ederek halkı kandırmak olduğunu biliyordu Mustafa Kemal, ama bunu hiç yapmadı… ‘Muasır medeniyetin üzerine çıkma’ hedefiyle hiç ilgili değildir bu siyasi söylem... Gerekli olsaydı, Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği Gençliğe Hitabesi kapsamında da böyle bir hedef yer alırdı ama almıyor. Çünkü Türk gençliği-milleti zaten dinine bağlıdır…

**

Gençliğe Hitabesini   ortadan kaldırmaya çalışanların Atatürk ilklerini, cumhuriyetin kazanımlarını savunmayı beklemiyorum. Ancak ticaretini yaptıkları din konusundaki Mustafa Kemal’in gerçek bir Müslüman olarak söyledikleriyle uyguladıkları arasındaki güçlü bağın olması bazı sahtekâr “dinci” politikacıların ensesine bir şaplak olarak inecek niteliktedir.

İşte Atatürk’ün sözleri (Belge-1): “Gözlerini kumarhane masalarına, meyhane şişelerine dikmiş, afyon yutmuş gibi bayılmış, ne yapacağını şaşırmış, şımarık gençlerden hiç hoşlanmazdı. Böylelerine son derece kızar ve nefret ederek: Böyleleri, tabiatıyla Milli Ülküye lakayt, bigâne bir gençliktir. Bu gibilere ne hâkimiyet-i milliye, ne de Cumhuriyet, zerre kadar heyecan ve alaka vermez. Her türlü içtimai ve ahlaki alakaları kesilmiş vaziyette olan bu gibi gençler için kumar, dans, rakı, fuhuş, para, işte hâkimiyet-i milliye’nin, işte cemiyetin manası, onlar için, yalnız bunlardan ibarettir. Bu gibi gençleri tereddiden mutlaka ve gençliği behemehâl mefkûreci ve memleketle alakalı olarak yetiştirmek, herkesin, hepimizin, her devlet adamının başta gelen vazifesidir.”

 

 

 

 

**

Cumhuriyeti kuran irade, günlük planlar ve dar görüşlülükle yaşamadılar. Her söyledikleri ve yaptıkları mutlaka ileriye yönelik hedefleri olan plânlar ve projelerdi. Nitekim Gazi Paşa’nın bu sözlerine paralel olarak gerçekleştirmek için yol ve yöntemini de göstermiştir.

Bakınız ne diyor Gazi Paşa: “Maarifin gayesi yalnız hükümete memur yetiştirmek değil, daha ziyade memlekete ahlaklı, karakterli, Cumhuriyetçi, inkılâpçı, müspet, atılgan, başladığı işleri başarabilecek kabiliyette, dürüst, muhakemeli, iradeli, hayatta tesadüf edeceği müşkülâta galebe çalmaya kudretli, karakter sahibi genç yetiştirmektir. Bunun için de eğitim programlarını ve sistemlerini ona göre tanzim etmelidir.” (Kaynak: Kılıç Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri s.62’den aktaran Tarihi Gerçekler Işığında Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk adlı eser.)

**

Anlaşıldı mı şimdi ey çapsız çirkin politikacılar, anladınız mı bu üstün değer taşıyan ifadelerin içeriğini? Hiç sanmıyorum… Uyduruk bir yasa teklifi yaparak milletin geleceği olan gençleri yozlaştırmak için kin ve nefret kokan zihniyetin eseri bir takım dörtler koleksiyonundan ibaret (benzetme de olsa gerçek payı olan şu komiklik gündemdedir: 4+ya hocaya; 4+ya kocaya; 4+ya fabrikaya!!!); uyduruk yasallarla eğitim sistemi organize edilmemiş... Siz anladınız mı yeni Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer, evet siz anladınız mı Gazi Paşa’nın ne demek istediğini?

Mutlaka anlamışsınızdır ki Cumhuriyet karşıtı makaleler yayınlayabiliyorsunuz. Yetmedi şimdi de “Dindar gençlik yetiştirmek” gayesiyle okula başlama yaşını 5 (beş) yaşına indiren yasayı savunuyor ve çıkarıyorsunuz… Cumhuriyet okullarından okuyup yetişen ve yine cumhuriyet üniversitelerinde akademik unvan alan siz bu yanlışa nasıl saparsınız? Çocuk gelişimi, eğitim psikolojisini bilmenizi beklemiyorum, bilenlerden, uzmanlarından neden sormuyorsunuz?

**

Gazi Paşa’yı ısrarla din karşıtı göstermek gafletiyle “İslam düşmanı” yalan ve iftiralarıyla karalamaya çalışan dinci yobaz takımın suratında patlayacak diğer bir belge daha var, onu da sunuyorum; (Belge 2): “Atatürk’ün manevi evlâtlarından 14-15 yaşlarında Nebile adlı bir kızı vardı. Bu kızcağız bir konuşma esnasında bana: “Ben, Yâsîn-i Şerif’i ezbere hiç yanlışsız okurum”, demişti. Tesadüfen bu sözleri duyan Atatürk: “Ya, öyle mi kızım Nebile?” Dedi. “Eğer bu sözlerin gerçek ise bana ispat et de görelim bakalım.” Atatürk’ün kütüphanesinde hem Arapça, hem de Türkçe tefsirli Kur’ân-ı Kerim vardı. Ata, bu Kur’ân’lardan Arapça olanını getirtti.  Yâsîn Sûresini açarak:“Haydi oku bakalım, kızım, seni bekliyorum” dedi…

Nebile, besmele çekip, yanık bir sesle Yâsîn-i Şerif’i okudu. Atatürk de sonuna kadar, elinde Kur’ân’la onu takip etti... O sırada Ata’nın hislendiğini nemlenen gözlerinden anlamıştım.” (Kaynak: Nazım Kaleli, Hayat Tarih Mecmuası, Şubat 1970, s. 32’den aktaran “Türk Milliyetçi Hareketi’nin Lideri Başbuğ Atatürk” adlı eser).

Sonuç: Mustafa Kemal Atatürk “dinci” değil, DİNDAR bir Türk milliyetçisidir…

**

Bu belgelerden daha niceleri var ki detaylar az bilinir… Atatürk’ün din anlayışı ile taban tabana zıt olan siyasi iradeler bilinçli ya da bilinçsiz olarak din üzerinden Atatürk düşmanlığı yaratmaktadırlar. Bu, Mustafa Kemal Atatürk’ü günahları kadar sevmeyen emperyalistlerin amaçlarına hizmet demektir. Emperyal baronların kuklası olan siyasi kadrolar Türk milletine büyük kötülükler yapmaktadırlar. Dindar vatandaşın bunun farkına varabilmesi yıllar alır. Dini kutsallıkları siyaseten kullanarak milletin zenginliklerini küplemekteler, ellerine geçirdikleri devletin imkânlarıyla milletin malını ve kutsal değerlerini de hortumlamaya devam etmek için “dincilik” yapma marifeti bağlamında çok başarılıdırlar. Bunu devam ettirmek için de demokrasinin, cumhuriyetin nimetlerini sonuna kadar kullanmaktadırlar. Çare, vatandaşın aklını kullanması, uyanması, demokratik hak ve hukukunu yine kendi oylarıyla geri almasıdır.

Son cümle olarak Kuran’dan bir hatırlatma yapalım; “…Aklını kullanmayanların üzerine Allah pislik bırakır…” (Yunus, 100. Ayet). Allah’ın bu emrini çok iyi bilen Mustafa Kemal de aynen şunu söylüyor; “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.”

Biraz düşünelim ve aklımızı kullanalım...

www.r-demir.com

 

 

Yayın Tarihi
29.04.2012
Bu makale 9996 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!