ANKARA'DAN

Kapalar mı, ülke mi karışık?

Bürokrasiyi önceleri pek ciddiye almazdım. Sınava girersin, bir yolunu, adamını bulursun olur gider diye düşünür ve bu insanların da Ülkeyi yönettiklerini sanırdım.

Bu yanlış değil.

Ama ne zaman ve ne zamana kadar böyle idi, hala böyle mi?

Kovit salgını "azaldı" denilince, ben de iki yılın sıkkınlığı ile her fırsatta aile ziyareti, bayram, deyip bir yolunu da bulup sık sık alıp başımı "Angara" dışına gider oldum.

Şehirlerin "inşaatci talanları" dışında, ülke hâlâ çok güzel.

Yollarda da, EDS dışında her şey olağan. O kadar Otoban yapıp, bilmem kaç metrede 110 Km'den, 90, 70, 50 Km'ye düşürmenin de bir "mantığı" vardır sanırım.

Bu sistemi yapan veya uygulayanların/denetleyenlerin ise bu kurallara uyduklarını da hiç sanmıyorum. Keşke etkili, yetkili birisi çıkıp sorup, baksa da öğrensek, buralardan kaç km hız ile geçtiklerine.

Neyse olay bu değil zaten.

Ülkenin her yerinde insanlar mutsuz ve gittikçe de mutsuzluk ve umutsuzluk artıyor. Sebebi ise, iktidarın uygulamaları ve öncelik verdiği kişi ve toplumsal kesimler iken;

Muhalefetten kaynaklanan umutsuzluk ise bir başka.

Muhalefetin "6'lı masa" gibi iyi niyetli çabalarının, hepsine eyvallah.

Doğada "ENTROPİ" denilen bir süreç vardır. Her süreç ve olay, bünyesinde bir enerji taşır. Doğar, enerjinin bitmesi ile olay ya da, süreç de yıpranır, erir, yok olur gider.

Yönetim süreci "Entropisi"nde yönetimler, bu sürede sonra doğal olarak yıpranıp, enerjilerini kaybedip, yok olurlar.

Bu işi bilen yöneticiler, bu yıpranmayı engelleyemezler ama, yönetimin hedeflerinde, uygulamalarında ve ilişkilerinde sürekli güncellemeler yaparak süreci zinde ve ayakta tutarlar.

İşte Türkiye'de de mevcut yönetimin durumu budur.

İktidar, doğal yönetsel sürecin yarattığı ya da yaratacağı entropiyi yok edip, kendisini güncellerken;

İşin garip tarafı, muhalefetin çok önemli bir kısmı böyle bir süreçten habersiz, topun gelişine tekme atarak oyunu sürdürüyor. Bu ise, halka umut vermediği gibi, halkın günden güne değişen sorunları ile de bağdaşmamaktadır.

İktidar, gerekli gördüğü her süreçte oyunu ve kuralını değiştirir iken, muhalefet iktidarın yanlışları yanlışları üzerinden siyaset yapmaktadır. Bu ise, muhalefet yetkililerinin yönetim deneyimsizliğinden kaynaklanmaktadır.

Şimdi muhalefete "toz kondurmak istemeyen" bir dost da çıkıp da, iktidarın o kadar yanlışı varken, seninki de iş mi, muhalefete çakılır mı, diyebilir. Ama böyle bir durum yok. Yanlış nerede ise, eleştiri de oraya.

Öyle bir süreç yaşıyoruz ki; iktidar, hükümet olmanın olanakları ile sürecin ve ilişkilerin "etinden, sütünde yararlanırken";

Muhalefet, döneme özgü yerel yönetimleri elinde bulundurmanın fırsatı ile, belediyelerin "etinden ve sütünden" yararlanmaktadır.

Halk arasında yerelde de genelde de ülke yöneticilerine ilişkin hakim anlayış ise "domuzdan ne kıl koparırsan kâr", anlayışıdır.

Sorun ise, yönetimin genel politika ve uygulanlarındadır.

Oysa, Yönetim süreçleri planlama, iletişim, eşgüdümleme, sorun çözme, değerlendirme ve denetimdir.

Özellikle PLANLAMA ve DENETİM neredeyse yok gibidir.

Ne yazık ki ülkenin kıt kaynakların gereksiz yerlere harcanmakta ve kullanılmaktadır. Bunu halka yansıması ise, patates ve soğanın bir ay en yüksek fiyattan, başka bir ay ise dip fiyatlarından satılmasıdır.

Hele bir de yol, tünel, havaalanı gibi yapılan ve işletilen yerler var ki, işletenlere kolay gelsin de, vergi verenleri bunların giderlerini karşılayan halkımıza da, ALLAH AKIL FİKİR VERSİN derim.

Muhalefetin çoğu, devleti kağıt üzerinde, ödediği vergi dairesinden, adliye binasından ve nüfus idaresinden ibaret sanıyor. Bir hocamın sözü ile, "Devleti tanımdan, Devlet yönetmeye kalkılıyor".

Halk sorunlarının farkında. O yüzden de sokaklarda üç beş yandaşın dışında çok kişi iktidara ateş püskürüyor. Yine bu süreçleri çok iyi analiz eden iktidar ise, hemen palyatif (günübirlik çözümler) üreterek sorunu çözerken;

İktidarın bu uygulamaları karşında, muhalefetin deneyimsiz yetkili ve yöneticileri ile bu süreci yönetememesi ise talihsiz bir durumdur.

İktidar her ne kadar hayat pahalılığı, zamlar, enflasyon gibi etmenler ile bir oy kaybı yaşasa da, kendi oydaşları ile bağlarını korumayı başarmaktadır.

Her şeye karşın, ülkenin yarınları için umutsuz da olmamak gerek.

Cem Karaca'nın "tamirci Çırağı şarkısının sözleri gibi:

"Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar./ Umut fakirin ekmeği umar ha umar umar."

Şimdilik elden gelen bu!..

 

Yayın Tarihi
28.05.2022
Bu makale 779 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!