ANKARA'DAN

Erdil Olcay Üstat da!..

Kaç gündür söylenip duruyorum, 2000'lerden "milenyum"dur, iyi şeyler olsun umduk, hevesimiz içimizde kaldı.

--Yetmedi azıcık umurlanmak istiyordum, 2020'yi "20","20" diye totem olsun istedim, ama hevesimiz kursağımızda, elimiz böğrümüzde kaldı.

--Şimdi de 2021 için bütün güzel umutlarımı topladım, güzel ve güneşli bir kış gününden iyi bir şeyler beklemeye başladım.

--Bir arkadaşımdan duydum ki, benim de Kültür ve Turizm Bakanlığında çalıştığım sırada "Baş Müfettiş"imiz, "Teftiş Kurulu Başkanı"mız olan Üstat Erdil Olcay yaşamını yitirmişti.

--Ya Yaşar Kemal, Demirciler Çarşısı Cinayeti romanında o satırları yazmak zorunda mıydın. Her yüreğimiz yakan olaydan sonra senin o tümcelerini anımsıyoruz.

--"O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!.."

--Hani bürokrasinin dışında olanlar, genellikle devlet dairelerinden pek hoşnut olmazlar.

--"Yasahhh Hemşehrim!..."

--"Bugün git, yarın gel!.." gibi deyimler artık klasik olmuştur. Üzgünüm ki, bu kanı çok yaygındır. Elbette ki istisnalar da çoktur.

--Buna benzer bir durum da, bürokrasinin içinde olanlar için, teftiş kurulundakiler ile yaşanır.

--Yerli, yersiz; haklı, haksız; taraflı, tarafsız şikayetler ve işlemler ile çalışanlar hep bir gözetim altındadır. O yüzden de, "teftiş kurulları" biraz da tedirgin edici birimlerdir.

--Bakanlıkta çalıştığım zamanlar tanımıştım Erdil Beyi. Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı ve daha sonra da Başkanı olmuştu.

--Aslında çoğu çalışanını teftişilik bir durumu olmdaığı sürece, haberleri bile yoktur, bu Başkanlıktan.

--Çalıştığım birimin satış mağazaları olduğundan, kocaman depolara gereksinimi olur, dolayısı ile de merkezi bir yerde tüm bina ve depolarını kiralardır.

--Depolar hariç, genellikle 6, 7 katlı binaların en fazla 3 katını kullanırdık. Diğer katlarda ise, Bakan, ve Müsteşarların çalışma katları ile Teftiş Kurulu, Dış İlişkiler, bazen Hukuk vb birimler olurdu.

--Erdil Bey'i de böyle bir durumda tanımıştım. Başkanlığın kırtasiye vb ihtiyaçları olduğunda konuşur, karşılıklı çaylarımızı içerdik.

--Deneyimli bir bürokrattı. Başımız sıkışmadan önce de, danışmamız gereken bir şey olur ise de kapısını calardır, yol yöntem öğrenirdik.

--Bürokrasi de, "Kedi olmadan, fare tutan" çok olur.

--O koltuğa oturdun mu, oooo her şeyi en iyi onlar bilir.

--Ne zamana kadar?

--Teftiş kurulundan ya da mahkemeden bir "sarı zarf" gelinceye kadar. İşte o zaman fiyakası gider, gardı düşerdi.

--Erdil Bey, müfettiş olarak da, teftiş kurulu başkanı olarak da, vicdanlı adamdı.

--Bir gün telefon ile beni odasına çağırdı. Gittim, toplantı masasında oturuyordu. Çaylar içildikten sonra, bana kocaman bir sarı zarf içinde bir dosya verdi.

--"Bak çocuk, bu dosyayı al güzelce evde bir oku, ve bana şu üç cevaptan birini söyle".

--Koskocaman Teftiş Kurulu Başkanı benim bilgi ve düşüncemi soruyordu. Bu çok sıradan olmadığı gibi, olağan da değildi.

--Ama istenen yanıt, son derece önemliydi. Çünkü ortada bir sorun vardı. Ama, benden sorduğu ise:

--"Çocuk, burada bir sorun var, sen o kısmını geç, yalnız burada yanlış- hatanın gerekçesi ne? Hata;

--Sehven. Bilmeden mi,

--Kişi bir çıkar karşılığında mı,

--Yoksa makamların (üstlerinin, politikacıların) baskıları ile mi, yapılmış, bana bunun gerekçesi ile bir notu notu ver.

--Kendisi açıdan da birden fazla gerekçesi vardı, o yüzden sorumlu ve adil davranmak istiyordu.

--Benim açımdan ise, olaya, oluş şekline ve mevzuat yönünden sorunlarına bakmak gerekiyordu, karar notu yazabilmem için.

--Bürokrasinin kulağı deliktir. Her sorun hakkında bir dediku vardır. Ama ben ondan ziyade, alınan onaya ve onay gerekçesine, yasal prosedüre ve yapılan işlemlerde muhatap alınanlara ve şekline bakmam gerekiyordu. Ve bir karar vermek gerekiyordu.

--Bu tür dosyalar ile ilgili olarak benim hazırladığım bir bilgi notu olduğundan, kendileri ne ve nasıl karar verirler onu bilemezdim.

--Ama şu var ki, bugün onu sonsuzluğa uğurlarken, konuştuğum kimler var ise, herkesin üzüntü ile olsa da, ardından güzel sözler söylemesi ne hoştu.

--Ben o kadar deneyimliyim ki artık, makalarda iken edilen sözlere gülüyorum, hatta ciddiye almıyorum bile. Çoğu takla attırılan tümcelermiş, zamanla anlıyorsun.

--Asıl, sonsuzluğa uğurlanırken, görevden ayrılınca söylenen sözler önemli.

--Sen iyi, ama çok iyi

--Sen güzel, ama çok güzel bir insandın;

--Bize, insan olmayı, karşıya adam gibi davranmayı, devletin görevinin halka hizmet olduğu bilincini sen pekiştirttin,

--Bu farkındalık da katkın az değildir be sayın Başkanım Erdil Olcay. Toprağın bol, ışıklar içinde, yıldızlar yoldaşın olsun.

 

Yayın Tarihi
02.01.2021
Bu makale 978 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!