ANKARA'DAN

Düşünmek için ne beklersin?

Bir zamanlar herkes yoğunluktan, vakit bulmamaktan ve kendisine zaman ayıramamaktan şikayet ederdi haklı olarak.

--Hatta, "Gün olur, alır başımı giderim, / Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. / Şu ada senin, bu ada benim, / Yelkovan kuşlarının peşi sıra." romantik diye şarkılar mırıldanırdık.

-Ve şimdi anlıyorum o romantik şarkıların, Orhan Veli'de pek de romantik olmadığını, yaşanmadığını görüyoruz.

--Evde film izlemeyi sevmem. Baksam bile, öylesine olur. Hangi kanal derseniz bilemem ama, bugünkünün adını asla unutmam.

--O bana "Beni Unutma" dedi ve bir dal uzattı ekrandan. Ben de söz vermemiştim ama, demek ki unutmak ya da unutmamak söz ile ilgili değilmiş, bakın unutmamışım.

--Romantik bir Ankara filmi idi sanırım. "Aşk, tesadüfleri Sever" diye. Aklımda kalan ise sadece isimi. Aşk. Tesadüf. Sevmek.

--Bu Korona'lı günler, herkesi dağıttı. Ben de balkonda, odamda, masamda her yerde okunmaya başlamış ve öylece kalakalan kitaplar dolu. Anlamsız bir içi sıkıntısı ile.

--Dağılmadım, dağılmaya da hiç niyetim yok, ama kitaplarım biraz sabretsinler hepsini tek tek okuyacağım. Yaşam gibi.

--Hani bazı yerlerin girişinde, televizyonda ya da sinema afişlerinde bir "+18" yazar ve gıçık olurdum ya, şimdi de gülüyorum, her şey "-18 ile +65" arası.

--İşte toplum böyle bir şey, bütün karmaşaları içinde barındıryor ve bu karmaşanın içinde bir düzen çıkıyor. Ne tuhaf.

--İyi-kötü, güzel-çirkin, anlamlı-anlamsız, say say bitmez.

--İşte bu kadar çelişkinin içi içe olduğu bir karmaşık dönemi yaşıyoruz. Yukarıdan daKarl Marx bana gülüyor, "evladım ben sana o kadar Diyalektik'te ZITLARIN BİRLİĞİ yasasını öğrettim" diye.

--Evet ya, bu toplum solcu molcu şeyleri pek sevmeyiz, kabul etmez ama, ötesinde de itiraz edecek bir söz bulamaz. Kader der işin içinden çıkar mı, debelenir durur mu bilemiyorum?

--Gerçekten enteresan bir döneme girdik, bu tüm Dünya'yı saran küresel salgın, Pandemi ile.

--Öncekilere bir göz attim, hayda bir kucak çıktı karşıma. "Kara Veba, Kolera, Grip (Influenza), İspanyol Gribi, Hong Kong Gribi, Domuz Gribi, Tifo"lu günleri görmedik, yaşamadık ama, 1980'lerden sonra Afrika'dan yola çıkan "HIV/AIDS" tüm Dünaya'yı dolaştı, aman uzak dursun diye ne köşe-bucaklara sığındık ya.

--Önceleri haberlerde tek tük söz edilirken, bir de baktık ki, COVID denen amca mıdır, teyze midir kapıda. Hani başta "+,-" lere gıcık olduğumu söylemiştim ya, bunda da bir "+19" olunca, ona da gıcık olmuştum ama tez geçti. Soru benim "gıcık" olduğum sayfadan değil, bambaşka bir şeyden "2019"dan geliyordu.

--Bu "COVID-19" denilen şey, önceleri gerçekten "şey" idi. Yani bilinmez, tanımlanmaz. Sonradan bir gördük ki, yok öyle görmezlikten gelinecek bir şey değil.

--Hani, düşmanı tanımdan savaşmak olmazdı ya, ben de yaşına baktım malum bir "19"u vardı. Meğer bu yaşı değil doğum yılı imiş.

--Koronavirüs hastalığı 2019, kısaltmasıyla COVID-19 ya da KOVİD-19 diye anılan virüs, meğer ilk Çin'in Vuhan şehrinde 31 Ekim 2019'da görülmüş, Dünya Sağlık Örgütü'de ona bu ismi takmış.

--1800'lerin ortalarından itibaren bu tür salgın hastalıklarda ölen insan sayısı, dünya nüfusuna oran ile yüzbinler iken, birden 1918-1919'larda görülen İspanyol gribi ile Dünya çapında ölümler 20 ile 50 milyon arasında ifade edilir oluyor.

--Ne entersandır ki, bü tür küresel bir salgından sonra, Dünya'da kartlar yeniden karılıp, dağıtılıyor. Ülkeler, ekonomiler hallaç pamuğu gibi havda savruluyor. Yere düştüklerinde de herkes olana ve kalana razı oluyor. Ya da razı ediliyor.

--Bu COVID-19 ile de tüm Dünya ile birlikte Ülkemiz de savruluyor.

--Dünün "tu kaka" edilen Makina Kimya Enstitüsü(MKE) gibi kurumlar ve Fabrikaları, Meslek Lislerinin atölyeleri ve atıl bırakılan, kapatılan Devletin bir çok üretim tesisi , kurumu anımasandı aniden

--Liberalizm'i öve öve başa çıkaranlar, utanmazca yine DEVLETE SIĞINIYORLAR.

--Devlet, Devlet diyenler de neden ise pek bi masum ve suskunlar.

--Bu salgından, ne kadar kişinin etkileneceği ve öleceği henüz tam belli değil. Her ne kadar önlem alınır ise alınsın baya bir insanın bu Dünyadan göçeceği belli.

--Her konuda ahkam kesen din alimleri, Papazlar ise, kendilerini bile "kutsayamayıp" pek bi susukunlar. Ota boka muska yapanlar, yazanlar ise, kendi kıçlarının derdine düşmüşler. Acaba, suskunlukları, bazılarının nerelerine muska yazılacağına karar vermemlerinden mi, yoksa kıç korkusundan mı, anlamdım gitti.

--Şaka bir yana, artık insanlık kendine gelmek durumunda. Dünya'yı kutsayan, aşağı dünya'da cehennemden çekip alacak kadar "güçlü" Vatikan, bu Dünya'da kapılarını insancıklara kapatmakta, Kabe ise, tavaf etmek istenlere utangaç bir şekilde "kapalıyız" diyememekte.

--Hani bir söz vardır ya. BİR MÜSİBET, BİN NASİHATTAN EVLADIR" diye . İşte durum da tam bu.

--Nasıl Hırıstiyanlık Orta Çağ Avrupasında hakim sınıfların etkisi altında kalarak bozulmuş, rönesans ve reformları yalamış ise,

--Abbasi ve Emevilerden buyana hurafeler ile bir başka yöne kanalize edilen İslam da, inananların vicdanlarında, kalplerinde ki gerçek yeri bulacak ve hurafeci hacı-hoca-muskacı-cinci takımları ise, istemeseler de tasfiye edilecektir.

--Ekonomiler'de kurtuluş diye pompalanan "Globalizm, Liberalizm" in pabuçları dama atlıp, her ülke kendi öz değerlerine dönecektir.

--MKE'ler, Sanat Okullarının Atölyelerini hatırlayan devlet'ten sonra, boğazına bir lokma girmeyen, kıçına don alacak parası olmayan Baba-Dedelerden umudum yok da, oğullar ve torunlar, geçiş garantili köprülere, hasta garantili hastanelere ödenen Milyarlarca hava parası Doların, vergilerinden ödendiğinin hesabını yapacaklardır.

--- Öf ya, Beni Unutma idi , değil mi o film. Evet, onu unutmadım. Aklıma geldi de. Filmde pek hoş değil idi ama, gerçek yaşamda hepimizin yaşamında olsa diye düşündüğüm , o genç kızın hastalığı; keşke ülkemizin, dünyamızın üstüne bir yayılsa.

--Son, 20-30 yılı bir unutsak. Yaşamamış olsak. O günlere dönüp, o günleri bir daha yaşasak ve o günlerde kalsak , ne güzel ourdu değil mi?

--Gördüğün gibi sevgili Film, ben sözümün eriyimdir. Söz vermişsem gereğini yaparım. O kadar şeyden sonra bile, bak seni unutmadım!..

--Dilerim toplum olarak, Millet olarak, geçmişi az anımsar, özlem duyar ve o günler ile bu günleri kıyaslayıp "titreyip, kendimize geliriz".

--Ne dersiniz. Bir düşünsek mi?

Yayın Tarihi
27.04.2020
Bu makale 1229 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!