Zaman kendini üretir ve tüketirken, zamanı ve çağları Devrimciler değiştir.
Feodalizmden Kapitalizme geçen Dünya ekonomik sistemi, hem ekonomik, ticari ve ham madde krizleri yaşıyor; sistem kendi kurallarını koyamadığı için sorunlar içinde debeleniyor.
1900'lü yılların başı, 1789 Fransız Devrimi ile ÖZGÜRLÜK düşüncesi ile tanışan dünya devletleri ve insanlık, bu devrimden etkilenmeye başlıyor.
Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile, 18. ve 19. yüzyıllarda yeni buluşlar sanayi üretimine büyük etki ediyor ve katkı sağlıyor. Bu sayede buhar gücüyle çalışan makinelerin üretilmeye başlaması ile de Dünya, Avrupa'da yaşanan Sanayi/Endüstri Devrimi ile tanışıyor.
Yönetim anlamında Fransız Devriminin özgürlük anlayışı, üretim ve ticaret anlamında ise sanayi devriminin etkisi ile, MİLLİYETÇİLİK düşüncesi öncelikle Avrupa olmak üzere tüm dünyada karşılık buluyor ve yaygınlaşıyor; Milletlerin bağımsızlık anlayışı yaygınlaşıyor
Kişilerin özgürlük anlayışları ile birlikte, üretim ve sanayide de yeni pazarlar arama gereksinimi, SÖMÜRGECİLİĞİ de körüklüyor.
Kişilerin, Milletlerin bu özgürlük, ekonomik sistemin yeni pazarlar arama gereksinimi ve anlayışı, silahlanma ile birlikte, yeni tip sömürge/ler arama sürecini başlatıyor.
Ekonomik , siyasi ve askeri silah gücünü elinde bulunduran ülkelerin kendi arasında bir paylaşım süreci içine girmelerine sebep oluyor; devletleri ve imparatorlukları dağıtıp parçalıyorlar.
Birinci Paylaşım Savaşı dediğimiz bu süreçten Osmanlı Devleti/ İmparatorluğu da nasibini alıyor ve kendini istemediği savaşın tam ortasında buluveriyordu.
1913 Yılında gerçekleştirilen bir darbeyle yönetime el koyan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin 1913'de darbe ile yönetime el koymasından sonra diğer siyasi partilerin faaliyetleri engellenip, Hürriyet ve İtilâf Fırkasının ileri gelenlerini İstanbul dışına göndererek ülkede fiilen bir “Tek Parti Yönetimi” oluşturuyor.
Avrupa yaşananlardan bir savaşının farkında olan yönetim, olası bir savaşta yalnız kalmamak için geleneksel müttefikleri İngiltere ve Fransa'nın yanında olmak istiyor. Bundan olumlu bir sonuç alamayınca, Osmanlı Devleti kendini Almanya'nın yanında buluyor ve yapılan gizli görüşmeler sonunda 2 Ağustos 1914’der Türk-Alman İttifak Antlaşması imzalanıyor.
Birinci Dünya Savaşı başlamıştır. Osmanlı Devleti geleneksel müttefikleri ile birlikte olamadığından, tarafsızlığını ilân eder ama, Almanlar ile yapılan gizli anlaşma gereği, Almanların Goben ve Breslau gemileri Yavuz ve Midilli adını alıp Osmanlı donanmasına katılıp, bir de İstanbul'dan Ekim ayının sonlarında, Karadeniz’e devriye ve tatbikat amacıyla İstanbul Boğazı’ndan çıkıp, 29-30 Ekim gecesi Çarlık Rusya'sının Odessa ve Sivastopol limanlarını bombalayınca, Osmanlı Devleti 30 Ekim 1914’de kendisini savaşın ve işgalin tam ortasında bulmuştur.
Atatürk ve dönemin yurtsever subayları Kafkas ve Galiçya cephelerinde Ruslarla, Makedonya'da Yunan ve Fransızlarla, Çanakkale’de İngiltere, Fransa ve İtalya ile, Filistin, Suriye ve Irak cephelerinde İngilizlerle yedi cephede savaşmışlar ise de, müttefiki Almanya'nın savaşı kaybetmesi ile, Osmanlı da yenik sayılmıştır.
Sultan Vahdettin'in niteliksiz yönetimi, ülke yönetiminde Enver Paşayı tek adam yapmış ve ülkede kendini savaşın ve parçalanmanın içinde bulmuştur. Daha sonra bu süreç, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarınca bir ULUSAL KURTULUŞ SAVAŞINA dönüştürülmüş ve LOZAN ANTLAŞMASI ile de TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN temelleri atılmıştır.
Tek adamlık gibi yönetsel gerekliliği tartışılabilir süreçler yerine, MİLLET İRADESİNİ önemseyen Mustafa Kemal (Atatürk), her konuda karar mekanizması olarak, zamanla TBMM olacak, BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİ önemsemiş ve sistemi bunun üzerine kurulmuştur.
Ulusun egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi olan CUMHURİYET, o yüzden büyük önder Mustafa Kemal Atatürk tarafından bu kadar önemsenmiş ve kutsanmıştır.
O yüzden Büyük Önder Atatürk'ün bu sözleri çok anlamlıdır.
"Cumhuriyet, düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister."
"Milletin saltanat ve hakimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir."
"Türk milletinin karakter ve adetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir."
"Cumhuriyet düşüncede, bilgide, sağlıkta güçlü ve yüksek karakterli koruyucular ister."
İşte bu yüzden, "Cumhuriyet Fazilettir", erdemli kişilerin, milletlerin erdemidir.
CUMHURİYET BAYRAMINI KUTLU OLSUN.
Yaşasın Atatürk'ün Laik, Sosyal ve Hukuk Devleti; yaşasın Türkiye Cumhuriyeti.