Hani Nazım Hikmet, Abidin Dino'ya der ya, "Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?/ işin kolayına kaçmadan ama" diye.
--İşten bugün onu yapacağım. İşin kolayına kacağım. Hem de binlerce yıl ötesine sığınarak. Ama kendi sahillerime.
--Son zamanlarda yaşamımızda her şey değişti. Yememiz, içmemiz, sohbetlerimiz, konuştuğumuz konular, özlemlerimiz bile.
--Bu sabah da erken kalktım. Bugüne denk bitki çayımı demledim ve elimde fincanım ile balkondayım.
--Belli ki gece yağmur yağmış, her yer ıslak. Elimde fincanım ile bir yandan kısa voltalar atarken, bir yandan da ılık bitkiçayımı içiyor ve yoldan yürüyerek, araçları ile gelip giden insanlara bakıyorum.
--Ellerinde, sırtlarında çantalar, şemsiyeler ve yağmurluk-mont türü giysiler içinde ve telaşlılar. Ben sakin sakin sıcak çayımı içiyorum.
--Kimbilir belki, gün içinde gideceğim marketin kasiyeri, ayakta içtiğim kahvenin hazırlayıcısı, fırıncının çırağı, ya da araba içinde giden de, sağlık ocağının doktoru, mahkemenin hakimi, şirketin genel müdürü, giriş güvenlik görevlisi.
--Bunların bir kısmı beni ilgilendiriyor. İşim olur olur ise.
--Ama bunların hepsi beni ilgilendiriyor, bu ülke için neler yapıyorlar, neler düşünüyorlar, ya da kendi değirmenlerine mi, birlerinin değirmenlerine mi, yoksa halk olarak hepimizin değirmenine mi su taşıyorlar.
--Akşam bir televizyon kanalının haber bülteninde izledim, Konya'dan çiftçiler "kazan kaldırmışlar" traktörleri ile şehirler arası yolu kesmişler. Bir başka yerde, valilik önündeler. Az sonrası onları kim nasıl toplar, neler yaşanır bilemem ama, istedikleri:
--Köylerinin sularının kendi tarlalarına akması, memleketin "anasını çok seven" müteahhitlerin ayrıcalıklı taş ocaklarının tozunun ürünlerini kirletilmemesi;
--Tabi satarken neler olur, hangi tüccar, hangi ülkeden ayrıcalıklar ile benzer ürünleri getirmeyi planlıyorlardır bilemem ama bugünkü manzara bu.
--Ne ülke olduk ama.
--Bir mafyadan haber bülteni izliyoruz. Hani halk arasında derler ya "ağzından çıkanının, gramını köpek yemez" diye. Ama, bu makam,, mevki ve para yok mu para, insanlar her şeyi yediriyor, tabi halkın hakkını da yememek gerek, saburları ve hoşgörüleri ile de, bu yemeğe bulaşıkçılık yapıyorlar.
--Konya Karatay'da tarlalarının su ihtiyaçlarının giderilmesinde yaşanan sorunlar nedeniyle Konya- Adana karayolunu trafiğe kapatarak eylem yapan çiftçiler: Mevcut iktidarı yıllardır destekledik, Konya'da böyle şeyler olmaz ama, sabrımızı taşırdınız, diyor.
--İşte böyle, her yerde bir şeyler içten içe kaynıyor. Herkes karından konuşmaya başladı. Bu gibi durumlarda yaşlılar," bu işin sonu hayır olmaz" derler.
--"Sessiz atın, çiftesi pek olur" derler.
--Çayım sıcak, odama geçtim masamdan bir şeyler döktürüyorum. Aklımın yarısı da bu insanlarda. Çay ocağındakilerde, marketlerin ksalarındakiler de, şirketlerin yönetim koltuklarındakilerde, mahkemelerin cübbeli azametlilerinde, beli silahlılar da, herkes de, ama onların aklı nerede acaba?
--Halkın bu konularda çok güzel bir sözü vardır.
--"Mahkeme, Kadıya Mülk değildir" diye.
--Bir zamanlar Padişahlar, Cuma çıkışı para ile tuttukları adamlara ünnetirlermiş "Mağrur olma Padişahım, Senden büyük Allah var" diye.
--Acaba diyorum, bu günün kadıları, bugünün "padişahları"nın bu sözlerden haberleri var mı?
--Sahiden de halkın, böyle bir derdi var mı?
--Oların adamları, yoksa madamları ile keyifleri yerindedir, siz bakmayın benim gibi başı bozukların dediklerine.
--Ben en iyisi kendime bir kahve yaptırayım, kahve makinama. Eee, devir tasarruf devri.