Öğrenmek, insanın doğasında olan bir şeydir. İnsan olarak doğduğumuzdan bu yana her an bir şeyler öğreniriz. Rüyalarınızda bile sürer bu süreç.
--Peki, bilgi ortada ve bizde de öğrenmek isteği var da da öğrenmek zorunluluğu oldu, o zaman öğrendiğimiz şeyler, bildiğimiz şeyler anlamına gelir mi?
--Çünkü bilgi, sadece öğrenilen şeyler ile oluşan bir süreçte oluşmaz. Hem fizyolojik, hem de psikolojik hem de sosyolojik sistemli sartları vardır.
--Örneğin bir toplantıda ya da milyonlarca kişinin izlediği bir televizyon eğitimi, konuşması ya da programında söylenen bir sözcük, bir tümce aynıdır ama dinleyen herkes aynı şeyi anlamaz.
--Çünkü, yukarıda sözünü ettiğim koşulların olması şarttır. Bir sınıfta öğretmenin anlattığı ders bile, amacı öğrenmek olman bütün öğrencilerce aynı bilgi ve bilinç düzeyi ile öğrenilememektedir.
--İşte toplum için yapılan bütün her şey, o yüzden kitlelerin, toplumun tamanınca aynı şekil ve düzeyde anlaşılamamaktadır.
--Bu konuda okullarda eğitimin başarısının arttırılması için kurumlar, fabrikalarda üretimin arttırılması için işveren, toplumsal roller üstlenen siyasiler, kişiler de ellerinden gerekenleri yapmaktadırlar.
--Peki, toplum olarak, birey olarak biz neler yapıyor, ya da yapmıyor, daha da özenli olalım yapamıyoruz. İşe en başta kendimizden başlayıp süreci ve olanları bir sorgulayalım mı?
--Çok somut bir örnek.
--Atatürk, bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusudur. O halde neden bu kadar seveni ya da bu kadar sevmeyeni var. Çünkü, bir millet, bir toplum için ulusal konular birlik ve beraberlik gerektiren konulardır, o yüzden de bir ve beraber olunması gerekirken, neden ayrışıyoruz?
--Konu ulusal ise, ele aldığını kitlenin de bir ulusun kişisi olması gerekir. Bir grubun içinde olup, o grubun üyesi olmayanlar olduğu gibi, bir yurdun içinde olup, bilinç olarak yurttaş olmayanların da olması çok olağandır.
--Burada ilk baştaki sorun kişinin neden "yurttaş bilincinde" olmadığı olmamalıdır.
--Kişi, yurtta yaşayabilir ama yurdunu sevmeyebilir, yurttaş olmayabilir. Bu onun sorunudur. Bize düşen ise, yurdunu seven ve kurması gereken bir yurttaş olarak, yurdu koruma bilincinin oluşmasıdır.
--Elbette ki insanların zaafları vardır ve çıkar gruplarınca da kişilerin bu tarafları kullanılabilir. Ama devlet, millet, siyasiler ve kişiler olarak ilk önce ortak paydalarımızda farkındalığın ve bilincin arttılması gerekmektedir.
--İşte bu da sağlıklı ve doğru bir eğitim ile olur.
--Atatürkün, 3 Mart 1924'te çıkardığı Eğitim Birliği Yasası'nın (Tevhid-i Tedrisat) amacı budur. Osmanlı eski eğitim sisteminin ulusal bir karakter göstermemesi, çağın gereklerine uymaması, toplumun isteklerini yanıtlayamaması, ezbere dayalı, yaratıcılıktan ve bilimsellikten uzak olması, nedenleriyle çıkarılmıştır Eğitim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat).
--Okullarımız var. Okullarda öğrenciler ve kitaplar var. Fiziki koşullar gittikçe iyileşmektedir. Hatta bu uluslararası salgın döneminde bile bir şekilde süreç yönetilebilmektedir, bilgiler verilmektedir.
--İşte sorun da tam burada düğümlenmektedir.
--Öğretilenler, ilk başta en geniş öğrenci kesimince, daha sonra aile ve toplum kesimlerince bilgi edinmekten, bilme durumuna evrilmekte, bilme süreci oluşabilmekte, bilme boyutuna erişmekte midir?
--Her ne kadar 1950'lerin başında başlayan eğitim birliğinin bozulması süreçi ve uluslaşma sürecinden uazaklaşma, askeri darbelerinde katkısı ile semirmiş, özellikle de 2003'lerden sonra sistematik bir şekilde ete kemiğe bürünmüştür.
--O yüzden, bu ülkede yetişen ve yurtdışına "kapağı atabilen" çoğu yurttaş, oralarda bu dönemden önce eğitim ve öğretim sisteminin alt yapısı ile harikalar yaratmaktadır.
--Dr Gazi Yaşargil, Zürih'de 30 Ekim 1967 tarihinde, ilk cerrahi mikroskop kullanarak beyin bypass ameliyatını gerçekleştiriyor.
-- Aziz Sancar, 2015'de Nobel Ödülü almayı başarıyor.
--Almanya'da Prof. Dr. Uğur Şahin ve eşi Dr. Özlem Türeci ile birlikte COVID-19'a aşıyı buluyorlar.
--Olay bilgiyi depolamak, satın almak değil, olay bilgiyi yönetecek eğitim ve düşünce sistemini geliştirmek.
--Bilim alanında olduğu gibi, siyaset alanında da bilgiyi yorumlayacak beyinlere gereksinim gün gittikçe artmaktadır.
--O yüzden "neden şu-bu düzelmiyor, neden bunlar böyle" diyeceğimize, bunların böyle olmamasını sağlayacak doğru siyasi tercihleri ve siyasileri seçmeye gelip dayanmaktadır.
--Sorun sizin, bilenler ile bildiğini sandıranları ayırt etmenize gelip dayanmaktadır.
--Ne dersiniz yanılıyor muyum?