Tümceye Çiçero'nun bir sözü ile girmek istedim ama kafam karıştı. Ya okuyan birisi olur da, "Çiçero'da kim?" derler ise, yanıtım ne olur diye.
--Evet ya, günümüz popüler kültürü sinema, tv dizi ve magazin haberlerinden oluşuyor. Dolayısı ile çoğu kişinin bildiği "çiçero" da:
-- Yönetmen Serdar Akar'ın çekip yönettiği, Oyuncu Erdal Beşikçi'nin de oynadığı; Babasının ölümünden dolayı İngilizlerden nefret edip, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Almanların lehine ajanlık yapan “Çiçero” kod adlı 1904 Priştine doğumlu İlyas (Elyesa) Bazna adlı ajanın yaşamını konu alan filmin adıdır.
--Eee, ne yani başka "çiçero" da mı var ki? Maalesef var. Hem de; Marcus Tullius Cicero adında (MÖ 3 Ocak 106 /MÖ 7 Aralık 43) yılları arasında yaşamış, Latin kökenli Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar, felsefe öğrenimini almış bir kişi daha var.
--İşte o Çiçero'ya soruyorlar, "Roma İmparatorluğu* nasıl yıkıldı" diye. O da yanıt veriyor: M.S 375 KAVİMLER GÖÇÜ sebebiyle, M.S 395'de Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılan ve KAVİMLER GÖÇÜ sebebiyle yıkılıp yok olan devleti için: "BİLGİSİZDİK ve ÇOK KONUŞUYORDUK!.." diye yanıt veriyor.
--Yakın tarinten de, iki Bloklu Dünyanın Yıkılan RUSYA'sının son Devlet Başkanı Gorbaçov'a da sorarlar:" En büyük hatanız, ne idi? diye. Yanıt çok dramatiktiktir. "HATAYI HEP KENDİ DIŞIMIZDA ARAMAKTI!.." diyor.
--Özellikle 2020 yılı gibi gizemli bir yıla girmişken, yerel yönetimlerde de, Genel Yönetimi etkileyecek hatta değiştirecek bir sürece girilmiş iken, doğru sorular ve doğru analiz-sentezler ile bir yere varılabileceğini anlamamızın tam vakti. O yüzden, yapılan olumlu ve öneri getiren eleştirilere kulak vermekte yarar vardır.
--Doğu efsanelerinde yaşayan, M.Ö (336-323) yılları arasında dünyanın yarısını 13 yılda fethetmiş Makedonya kralı ve tarihteki en büyük komutanlardan biri olan BÜYÜK İSKENDER, hiç bir kusuru olmadığını düşünen Vezir'ini azlettiği zaman veziri sorara:"Neden Hükümdarım?" diye.
--Yanıt çok dramatiktir:
--"Çünkü Ben, bir beşerim. Sen, bu kadar süre zarfında, benim bir tek hatama bile rastlamadıysan CAHİLSİN demektir. Örtbas ettiysen de, o zaman da HAİNSİN demektir."
--Oysa günümüzde bir çok yönetici, kendisini öneri ve gerekçe getirse bile eleştiren kişilere "hain" gözü ile bakmaktadırlar.
--Atina özlü sözüdür den tutunda, Platon'a, Mevlana'ya kadar bir çok kişinin olduğu söylenen özlü söz: "İyi bir insanı dost edinmek isterseniz onu eleştirin, sıradan tanıdık ve arkadaşlarınızın olmasını istiyor iseniz de, onu övün" der.
--Bu yüzden, eleştiri ile dedi-kodu farkının yöneticiler tarafından anlaşılması ve alıgılanması önemlidir.
--Konu BELEDİYELER olduğuna ve 2019 yılının Mart'ında da bir yerlere "kar yağdığına" af edersiniz, yerel yönetimlerde de seçimler olduğuna ve neredeyse de üstünden bir yıl geçtiğine göre, iki kelam etmek gerekir diye düşünürüm.
--Başka sebepleri de var ama, o kısımını "es geçip" bir okur-yazar olarak, Belediyeler/yerel Yönetimler konusunda bir kaç konuya değinmek isterim.
--Yönetimlerin dönemsel algıları vardır. Örnek, 1980 öncesi Ankara'sında Vedat DALOKAY, İstanbul'da Ahmet İSVAN, İzmir'de İhsan ALYANAK, Antalya'da Selahattin TONGUÇ'lar CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in başkanlığında bir ekol olarak tarih yazıyorlardı.
--Her şey gibi 12 Eylül 1980 darbesi ile genel yönetim gibi yerel yönetimlerin algısı da bir şeklide değişti.
--Bolluk muhteşem bir duygudur. Hele "Ağa modunda" olunca tadından yenmez. Hatta o kadar ileri gider ki, "Devletin malı deniz, yemeyen domuz"a kadar varır. Niye ise?!..
--1990'lı yıllarda, dünya ekonomisinde bir bolluk dönemi başlar. Para bollaşır, gelişmiş ülkeler parası olan tasarruf sahiplerine bırkın faiz vermeyi, "eksi fazi" dedikleri, bu paralardan vergi bile almaya başlamışlardır; para da bizim gibi gelişmekte olan ülkelere uçarak gelmiş, bir zenginlik, bir refah dönemi başlamışdır ki sormayın gitsin.
--Ah ulan "sol cenah"ın adamları, siz bize aman ha, "Devletin malına helâl getirmeyin" diye öğütleyip, planlı ekonomi uygulatır iken;
--Elin adamları gitmişler Amerikalara, Eyropalara bulmuşlar paraları, vermişler "haram" faizleri, getirmişler paraları. Yollar, köprüler, rezidanslar ki, bi yapmışlar, bi yapmışlar ki, görüntüsü güneşi engellediğinden ortalık karanlık olsa da, artık" yazın yediğin hurmalar, kışın kıçını tırmalar" noktasına gelmiş durmdayız ama, pansumanlar ile geçiştirmeye çalışmaktayız.
--Her zamanki gibi sağın har vurup harman savurduğu yerel-genel yönetimlerde ki kıtlığa çözüm üretme, kaynak toplama yine sola, CHP''ye ve ittifakına kalmıştır.
--Çünkü, ne Amerikalardan, ne Eyropalardan, ne de Çinden, Japonya'dan öyle bol bol para bulup getirip har vurup harman savuracak durumda değil ortam.
--Gerçenten kaynakların rasyonel/akılcı yönetilmesinin vakti. Yoksa, Rahmetli Demirel'in dediği gibi "70 sente muhtaç" olup kalacağız.
--Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı ile başlayıp, Melih Gökçek'in Ankara uygulamalarında ki gibi bonkörlük dönemi artık bitmiştir. Her ne kadar Hükmet kaynaklı bazı AKP'li Belediyeler henüz bu tasarruf ve planlı belediyeciliğe ihtiyaç dumasalar da;
--CHP Belediyer, kaynakları rasyonel kullanmak, kaynak yaratmak durumunda olup, AKP'li Belediyeler döneminde ki gibi popüler "büyük, popüler" projeler yapma, kaynak harcama dönemi bitmiştir.
--O yüzden, CHP'li Belediyelerin bu popüler yaklaşıma gözlerini kapayıp, Genel Merkezin Koordinatörlüğünde ve siyasi çekişmeleri göz ardı ederek bölgesel belediyerler arası eşgüdümlü ortak projerler üretmek zorunluluğu bulunmaktadır.
--Eline dosyasını alıp, adlarının önüne bir takım ünvanlar ile ve bir takım referanslar ile iş yapma dönemi başlatılmamalıdır.
--Çünkü gelinen noktada belediyelerin gelirlerinin ortalama %60'ı kamu kaynaklarından (vergiler, harçlar, İller Bankası v.s) gelmektedir.
--Hükümet, yerel yönetimlerde, muhalefet belediyerinin önüne sorun çıkardığı iddiaları da göz önüne alınır ise, olay daha da stratejik bir planlamayı da gerektirmektedir.
--CHP Genel Merkezi 2020 yılını bir an önce değerlendirmeye ve planlama almalı ve Partinin şu seçim süreçini bir an önce atlattıktan sonra, YEREL YÖNETİMLER konusunu gündemine öncelikle almaldır.
--Unutmayın ki, halkın memnuniyetinin en çok etkilendiği, hizmetleri en çok değerlendirdiği, kritize ettiği yerler yerel yönetimlerdir
--Belediyer, elbetteki başkanların kişisel başarıları ile sonuca ulaşırlar, ama unutulmaması gerek şeyler ise, başarı, ülkenin kalkınması ile doğru orantılı olarak elde edilir. Yoksa, eli kolu bağlanmış belediyeler, başkanların bütün yeteneklerine rağmen, işlevsiz kalacaktır.
--Başarı hem yerel, hem de genel iktidar ile olacaktır.
--Bu da planlı ve stratejik hamleler ile olacaktır. Çünkü, siyaset çok farklı bir dönem ve boyuta girmiştir.
*Roma İmparatorluğu:M.Ö 1. yy'da Akdeniz Kıyılarında Augustus Liderliğinde kurulan, uzun yıllar Akdeniz çevresinde hüküm sürdükten sonra M.S 375 KAVİMLER GÖÇÜ sebebiyle, M.S 395'de Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılan; Batı Roma İmparatorluğu, KAVİMLER GÖÇÜ sebebiyle Avrupa'ya gelen Cermen kavimlerinin saldırıları sonucu 476 yılında, İmparatorluğun Bizans İmparatorluğu olarak bilinenen Batısı da, 1453'te Padişahı II. Mehmet'in İstanbul'u fetih olunup yıkılan devlet)