ANKARA'DAN

Bal Tutan, Parmağını Yalarmış!..

İlahi Cahit Sıtkı Tarancı, sen tut 1932 yılında:
"Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış." de, ben de o kadar "otuz beş yaş" şiirini okumuş birisi olayım ve bu dizelerin anlamını bu yaşamımda ve bu zaman anlayayım. Yuh bana.
--Haa, şikâyetçi miyim? " Iıı ıııı!.. ."(her halde bu doğal hayır deme sesi böyle yazılıyor). Neden mi?
--Valla ben yaşamımdan pek de şikâyet edecek bir adam değilim. Hani derler ya: "Millete dar gelen bana bol geliyor!.." diye. Ben de öyleyim, en azından gördüklerimin çoğuna göre.
--Haa, bu durumun benim için "Mala davara zararı var mı?"
--Bütün bildiği ve gördüğü dağdaki malı davarı olan çobanın, malı ve davarına bir zarar gelmeyecek ise, olanlardan şikâyetçi olmayacağı yönünde ki sözleri gibiyim
--Evet ya, "mala davara zararı yok ise" geç efendi. Ki, henüz benim açımdan da mala davara bir zarar yok. Eh yani bundan sonra olsa da, artık "mala davara zararı olmaz!.."
--Sahiden ya, neden bu yazının göbeğine kendimi oturtmuş gibi oldum ki yok yere.
--Oturmam arkadaş; Bana ne ya.
--Ben senden, sizden yana olan, olacak olan var ise diye yazıyorum.
--Senin, sizin için de "mala davara bi zararı yok ise", siz de "es geçin" gitsin ya. Boş verin. Bize ne? Dünyanın en dertlisi miyiz!..
--Derdi olana rastlayana kadar uzasın gitsin.
--Hiç yok ise de "ne âlâ"
--Gerek gazete, televizyon haberlerine bakar iken, gerekse de sanal ortamda ki paylaşımlara bakar iken anlamdım ki:
--"Mum, çevresine ışık veriyormuş". Bir de derlerdi ki, "mum çevresine ışık vermez" diye. Hadi canım sende, Sen yanlış yere bakmışsın kardeşim. Bal gibi veriyor.
--Seçimler ister yerel, ister genel fark etmiyor. Herkes kendi değirmenine su getirecek kanal su veriyor, su taşıyor.
--Bu sene başında iki Üniversitenin Öğrenci Topluklarının düzenlediği "TÜRKİYE SİSYASETİNİ ANLAMAK" konulu seminerde dinlemiştim.
--Üç tür GÜÇ vardır. Bari ben de entel dantel takılayım, nasıl olsa onlar daha çok "yeniliyor".
--"Power, Hard Power, Soft Power, Smart Power" Güç: Yumuşak Güç, Sert Güç ve Akıllı Güç"
--Yönetimler bu güçleri kullandılar ama.
--Örneğin, bastırırsın payı, ya da atarsın iki cop dalına herkesi kolayca yola koyarsın, yola getirisin.
--Alırsın iki adamını işe, verisin bir kıyak işletme yumuşak yumuşak idare edersin,
--Ya da, olayların odağına kişileri değil de toplu, toplum çıkarlarını koyarsın akıllı bir yöneten kullanırsın.
--Güç, muhteşem bir şeydir ama, her zaman her şeye hükmetme, yönlendirme olanağın yoktur. Kontrol edemezsin.
--Verdiğin taraftardan daha fazla olaya, kişiye ve sürece karşı çıkan olur. Bir de yetmediğin taraftarına, savunmaya geçersin.
--Herkesi mutlu edemezsiniz. O yüzden kişisel çıkarlar öne çıkartılarak siyaset yapma her ne kadar 1980'den sonra moda olsa da, 2002'den sonra zirve yapmıştır.
--Sahiden ya, "Ne istediler de vermediler" şu "pek sayın Fethullah hoca efendinin müritlerine".
--Gördüğünüz gibi, vermenin sonu yoktur. Siz tükenirsiniz. Çünkü, "haydan geleni, huya vererek" ağalık yapmazsınız.
--Ne zaman mı anlarsınız?
--Çok basit, kaybettiğinizi, kazanamayacağınız gün!..
--Nasıl mı anlarsınız?
--Bu ense size olduğu sürece, pek uzun süremez.
--Anlarsınız, anlarsınız hem de öyle anlarsınız ki, "feryadınızı, taaa fizandan duyarlar!..."

Yayın Tarihi
12.08.2019
Bu makale 2162 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!