BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Ayağına Kurşun Sıkan Ülke!

Türkiye’nin “yarandık” medya patronları şu manşeti atıyor gazetelerinde; “yes you can” (evet yapabilirsin!). Neyi yapabilirsin?  

Emperyalizmin kuklası olabilmek için devletine baş kaldırabilirsin, sırtından hançeri saplayabilirsin, terörün her türlüsünü yapabilirsin, başındakileri devirebilirsin… Şayet bunları başaramazsan da; “no problem” deyip geçersin… Bakar mısınız gazete manşetlerine; “Libyalı muhalifleri Türk özel harekâtçılar eğitiyormuş.” Böyle durumlarda ‘buyurun cenaze namazına’ derler bizim Harput’ta…

Bir devletin özel harekât güçleri başka ülkede isyancı eğitecek ve devletine karşı isyanı başlatmak için hazırlayacak, bu da yetmeyecek, bu isyancılara çuvallar dolusu paralar yollayacak; “üç parti halinde, Türk usulü kargo sistemiyle...” Hem de bunu “övünme” payesi olarak kamuyla paylaşacak… Ve bu açıklamayı devleti idare eden sorumlu yetkili bakan tarafından yapılacak… İnanmak zor, ama gerçek!!!

**

Peki, şimdi basit bir soru soralım; bir komşu ya da uzaktaki devlet (X devleti) “hedef ülke” olarak Türkiye’ye yönelik böyle bir isyan hareketini başlatmak için ya “gazeteci” kılığında, ya “teknisyen” kılığında, ya da “tüccar” kılığında militanlar sızdırıp, “isyancı adayları” eğitmek amacıyla örgütleme yaparsa, yani “terör koç”luğu yaparsa ne olur, ne yapılır? Bu sorunun cevabını verece sokaktaki sıradan vatandaş değildir ama o vatandaş bunu düşünmek mecburiyetinde… Ülkede kime yetki verdiğinin hesabını yapmak zorunda…

Bir başka garabete şahit oluyoruz; Türkiye başbakanı, komşu ülke Suriye’nin iç meselesini “Türkiye’nin iç meselesi” olduğunu ilan ediyor. Neden? Suriye’deki iktidar Şii, muhalifler Sünni… Böyle bir durumda Türkiye “mezhepçilik” yapmış olmuyor mu? Eğer halkların ezilmesiyse yine komşumuz Irakta milyonlarca sivil insan öldürüldü, bir o kadar kadına tecavüz edildi, bir o kadar çocuk öldü / öldürüldü /yetim kaldı… Bunlar “Müslüman” değil miydi? Mademki “zulme” karşıyız, mademki diktatörlüğe karşıyız neden bu Iraklı gariban insanlar hakkında “ağababaya” ses çıkarılmadı?

Basından anladığımız şu haber son derece ilginç; Suriye’de “sömürge” yaratmak için 300 bin kişilik muhalif ordu hazırlanıyormuş. Nerede mi? Türkiye’nin 30 ayrı şehrinde, 10ar bin kişilik gruplar halinde…(Kaynak: Arslan Bulut, Selcan Taşçı, Yeniçağ gazetesi,16 Eylül 2011). İlginç olan husus ise yetiştirilen bu “sömürgeleştirme” ordusunun tüm giderlerini “ağababa” karşılıyormuş!!!

Şimdi şöyle bir soru soralım tekrar; (X) devletinin desteğiyle Türkiye’nin farklı bölgelerinden toplanmış militanları alıp eğitip Türkiye’yi parçalamak, iç savaş çıkarmak için eğitip Türkiye üzerine salsa ne diyebiliriz? Türkiye, kendine yapılmasını istemediği bir işi nasıl oluyor da başkasına kendisi yapıyor? Anlaşılır gibi değil..!

Bir başka yaklaşım daha; Türkiye’nin hem Suriye, hem de Libyalı muhaliflerle yaptığı iş birliğinin aynısını ülkemize musallat olan terör örgütü militanlarıyla yapsa bir ülke, ne diyeceksiniz? Uluslar arası güçler ne diyecekler? Hatırlarsınız belli kaynakların desteğiyle belgeli olarak bazı köşe-kapıcısı kalemlere çıkar sağlanarak Türk devletine düşmanlık pompalanması ile Arap Baharında emperyalistlere kucak açan o ülkenin yerli işbirlikçiler arasında çok fark yok gibi... Soros vakıfları tarafından desteklenip gerçekleşen “pembe devrimler” aynı şey değil mi? Libya’ya uçaklarla çuval-çuval para yollamak ne demek? Benzer şekilde terör örgütüne yardım yapılsa başkası tarafından; “aferin mi diyeceksiniz?” Libya’daki muhaliflere “isyan koçu-terör koçu” gönderen emperyalist güçlerin karşısına çıkılmadığına göre, Türkiye’yi parçalamaya yönelik terörü besleyen, silah veren emperyalist güçlere söyleyecek sözümüz olur mu?

Kargalar “leş” paylaşımında...

Alel-acele İngiltere Başbakanı David Cameron ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Libayay gittiler… Devletine isyan eden, diğer bir ifade ile emperyalistlerin amaçları için diktatöre karşı muhaliflik yapan Libya’daki “Ulusal Geçiş Konseyi” yetkilileri ile görüştüler.

Bilen bilir, Birinci Dünya Savaşı’nda Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Yunanistan, son raddede ABD tarafından pay edilen “iri dev” Osmanlıyı paylaştılar… Bugün ise torunları olduğunu söyleyen kadrolar, yine emperyalistlerin ayağına değecek taşları temizlemeye hevesli taşeronlar rolünü yapmaya meyilli görünüyorlar! Bu nasıl bir anlayış? Bu nasıl emperyalizm aleyhtarlığı?

Ortadoğu’da güçler savaşı var. İngiltere en önde sinsice devam ediyor ayrılık kartlarını oynamaya… ABD buna karşılık Türkiye’yi taşeron olarak kullanıyor, ‘artık benim çölde feda edecek askerim yok’ diyor…“Türk kanı ucuzdur” diye düşünüyor olmalı ki cephe açtırmak için bahaneler yaratılıyor…

Fransa ve Almanya pusuda, ilk fırsatta Fransa devreye giriyor, Almanya daha temkinli ve sinsice… ABD, Orta Doğu’nun enerji kaynaklarını sömürürken ayağına takılacak herhangi bir engel istemiyor. Bunun için de bazı ortak görevler vermiş; BOP eş başkanlığı gibi…

Nerede olursa olsun olacak bir “direnişi” kırmak için menfaatçi insanlar emperyalist emellere göre eğitilerek etkin hale getirilmekte ve emperyalist emellerini bunların aracılığıyla gerçekleştirmektedirler.

Bakınız Tunus’a, bakınız Libya’ya bakınız Mısır’a, bakınız Yemen’e hep aynı filmi seyrediyorsunuz… Direniş mi var, “vur kafasına”… Bunun adı da “insan hakları ve demokrasi” imiş… Onunla süslüyorlar…

Leş kargaları gibi Libya’nın başına üşüştüler; yanmış, yıkılmış ülkenin petrolünden pay kapma yarışına girmekteler… Sömürmek adına önce yak yık, öldür sonra git ‘ben onaracağım’ de, buna da “istikrar” de!  Hâlbuki yapılan bir yağma! Türkiye de taşeronluğa layık görülmekte… 

Talan medeniyeti…

Paylaşımcılar teftişe çıkmışlar, enkaz üzerinde pazarlıklar yapılmakta… İngiltere Başbakanı David Cameron ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye’nin maalesef üstün gayretiyle (!) oluşan “diyalog ve işbirliği” ortamında, Libya’daki “Ulusal Geçiş Konseyi” yetkilileri, yani “muhaliflerle” görüşüyor şimdi... Birinci Dünya Savaşı’nda Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Yunanistan, son raddede ABD tarafından pay edilen “Osmanlı”nın torunları hâlâ uyumaya devam etmekteler..! Batı emperyalizmi dünde “talan medeniyeti” kimliğiyle vardı bugün de var yarın da olacaktır…

İngiltere, Fransa ve ABD; Orta Doğu’nun kanını emerken, boğazlarına takılan herhangi bir ‘direniş’ kılçığını yutamamış anlaşılan. Dileğim,  bu kılçığın giderek derine batmasıdır… Ayrıca ‘işgal-teslim timlerini’ elleriyle eğitiyorlar… Buna ne demek lazım! Güler misin, ağlar mısın? İşin farkında değil pek insanlar… Bir de ‘insan hakları-istikrar’ diye süslemiyorlar mı felaket çemberini!? Yanmış, yıkılmış ülkelerden pay kapma yarışına ne zamandan beridir ‘istikrar-demokrasi’ deniyor Allah aşkına! Bunun adı düpedüz yağmacılık..! Neymiş efendim; Türkiye de müteahhitliğini yapacakmış “Yeni Libya”nın… Söyle de inanma…

Yapmak için önce yıkmak gerek tabii. Bu kadar basit, bu kadar katı, bu kadar zorbaca! Ah be talan medeniyeti..!

Vakti zamanında, sırf Orta Doğu’nun petrol varlığına sahip olduğu için Osmanlı ülkesi, Avrupalı emperyalist devletlerarasındaki sömürgecilik yarışının sonucunda parçalanarak paylaşıldı; yağmalanan “iri dev” çilingir sofralarında sohbet konusu oldu… Yapılan bu gaddarlık senin ‘atalarım’ diye övündüğün mezar taşlarının dirileriydi, hiç mi utanmayacaksın ki ‘ecdat hatıralarını’ leş kargalarına yem ederken şimdi? 

Daha NATO operasyonun başında Libyalı isyancılarla ‘petrolün yüzde 35’ini almak üzere gizli anlaşma’ yapan Sarkozy’nin ‘tahsilata’ gittiğini bile-bile nasıl ‘adalet’ten bahsedeceksin meydan-meydan gezip yine? Her şey bir yana hiç mi korkutmayacak ‘kul’ hakkının vebali?  Milyonların “kan”ının karıştığı petrol ne kadar “lezzetli” olabilir, “insanım” diyenin midesini nasıl bulandırmaz?  Yoksa vampir mi, ‘yenidünya’nın yönetenleri?

Madem utanmazlığın bu kadar ele alındığı çağda yaşıyoruz; bir de ‘gönüllü sömürgemiz olup bizi zenginleştirdiğiniz için teşekkür ederiz’ diye takdirname verirlerse şaşmamak gerek! Mazlum milletlere örnek olmuş Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına ihanet değil midir? En fenası ne biliyor musunuz? Libyalılara ‘bayraklarını yakmaları’ için talimat verenin, eylemi yaptıranın, savaştaki düşmanının bayrağını bile ayağının altına serdirmeyen Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu devletin desteğindeki emperyalizmin işgal kuvveti olması!

Vatan toprağına, madenlerine, denizine, havasına, dağına, taşına, suyuna, ormanına, göz dikenlere karşı verdiği Kurtuluş Savaşı ile Orta Doğu’daki ‘mazlum milletlere’ örnek olmuştu Mustafa Kemal Atatürk… Onlara ‘biz de başarabiliriz’ özgüvenini aşılayan Atatürk; “bir gün bütün mazlum milletler, zalimleri mahvı-perişan edecektir” derken, bir an olsun dahi, bir gün mirasına konanların da mazlumlara zulmün yapanlara yardımcı olacağını, “kâr ortağı” olabileceğini geçirmiş midir içinden acaba? Hiç sanmam...

Atatürk şunu çok iyi biliyordu ki; karşısına kendisine ‘işbirliği’ öneren bir emperyalistin, her Türk’ün sırtındaki hançer yaralarının acısını hatırlayacağından şüphe duymamıştır... Kendi sırtına bin tane yara açan hançeri, başka milletlerin eline verip, ‘Bak böyle saplayacaksın devletinin bağrına’ diye yol yordam öğretebileceğine ihtimal hiç vermemiştir...

Şayet İngiliz Muhipleri’nin, Kürt Teali’nin, Damat Ferit’in, Sait Molla’nın, Teali İslam’ın, Hürriyet ve İtilaf’ın ihanetleri başarıya ulaşsaydı, bugün nimetlerini paylaştığımız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin esamisi okunur muydu?

Millici ulus devlet değil de mandacılık kabul edilseydi, bugün kimlerin kimin kölesi olabileceğini tahmin etmek pek güç olmaz… Gerçekten de iddia edildiği gibi Çanakkale’de emperyalizme geçit vermeyen “Asım’ın Nesli”nin izinden gidiyorlarsa, o takdirde hiçbir Türk’ün, petrol kuyularının, altın yataklarının, su havzalarının etrafında ciğerci kedisi gibi dolananların ‘leş paylaşımı’ faaliyetlerine aracı olmaması gerekir… Türk milleti böyle bir konuma asla düşmek istemez…

Batılı tek dişli canavarın sömürmek için geçecekleri emperyalist köprülerin kurulmasına basamak olmamalıdır Türkiye... Hiçbir Türk, bu düzeyde çukurlaşmaz, emperyalistlere basamak olamaz, olmamalıdır… Çanakkale ruhunu algılayan millici, vatan-bayrak sever ruhlu hiçbir Türk emperyalistlerin menfaat koltuğuna oturmaz, oturamaz… Bu duruma hiçbir Türk’ün, hiçbir devletinin yetkilisinin içine sindireceği, başarabileceği bir iş değildir, olamaz..! Bizden hatırlatması…

Yayın Tarihi
03.03.2012
Bu makale 11338 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!