Ve Önemi İle Ülkemizde Yaşanan Temel Sorunların Çözümüne İlişkin Değerlendirilmesi
1. Giriş.
a. Antalya’mızın ve ülkemizin güzel insanlarına merhaba diyorum. Sizlerle NUTUK eserinin önemini paylaşacağım, bu konudaki duygu ve düşüncelerimi açıklayacağım için çok mutluyum. Öncelikle Alanya ADD. Bşk. Sn. Zuhal Sirkeli hanımefendi beni arayıp bu konuda bir makale yazmamı istediği için çok mutlu olmuştum. Çünkü ben 31 Ekim 2019 tarihinde Antalya’da 50’ye yakın derneğin desteklediği yaklaşık 300 izleyicinin katıldığı “Atatürk’ün Nutuk Kitabının bilimsel değeri ile günümüzde yaşanan olaylarla birlikte değerlendirilmesi“ konulu bir konferans vermiştim ve Antalya’nın yerel basınında da özellikle Nutuk eseri hakkındaki önerilerim yer almıştı. Kendisine bana Alanya ADD dergisinde bu fırsatı verdiği için çok teşekkürler ediyorum. Ayrıca bu makaleyi okuyup değerlendirecek insan sevgisi odaklı, Atatürk sevdalısı yurtsever bütün dostlarıma selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Ayrıca ülkemizin ve Cumhuriyetimizin kurucusu başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi şükran ve minnetle anıyorum. Hepsinin ruhları şad olsun. Çünkü bu Cumhuriyet atalarımızın büyük bir fedakârlık ve özverisi ile kuruldu ve bizler de bu bağlamda büyük bir cesaret ve özveri göstererek Cumhuriyet ve ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesine çıkaracak diğer ilke ve değerlerimize sahip çıkmalıyız.
b. Halkımızın hangi oranda Nutuk kitabını okuduğu, Atatürk’ün Nutuk eseri hakkında ne düşündüğü ve ana düşüncesinin ne olduğu, özellikle niteliği, felsefesi, kapsamı konusunda yeterli bilgiye sahip olup olmadığı konularında endişelerim vardır. Nutuk kitabının halkımız tarafından hangi seviyede ve eğitim-öğretim olarak okullarda hangi sınıftan itibaren kimler tarafından verilmesi gerektiği konusunda bir çalışma yapılmadığını üzülerek görmekteyiz. Benim değerlendirmelerime göre Nutuk Kitabının ülkemizde eğitim ve öğretim bakımından çok yetersiz bir seviyede olduğunu ve MEB. lığı tarafından bilinçli bir şekilde bugüne kadar bu kitabın öğrencilere ders olarak verilmediğini düşünüyorum. Liselerde TSK.’lerinin deneyimli üstsubayları tarafından verilen Milli Güvenlik Bilgisi derslerinin konu kapsamlarında yer alan Nutuk kitabının önemi ayrıntılı bir şekilde işleniyordu. Ancak Yüce önder tarafından 1926 yılında Türk gençlerinin milli bilinç içerisinde ve Cumhuriyetin bekası konusunda üzerine düşen görevlerin öğretilmesi için konulan bu ders 2012 yılından itibaren bu iktidar tarafından eğitim-öğretim kapsamından kaldırıldı. Ben de bu esnada Ankara’da 2007 yılından bu yana MGB. Dersi Öğretmenliği yapıyordum ve beni en çok üzen olay Atatürkçü olduğunu söyleyen partilerin cılız birkaç tepkisi dışında hiçbir etkili bir tepki konmadı. Bunun yanında Atatürkçü eğitim sendikası olan ülkemizdeki en güçlü sendika bile bu dersin kaldırılması yönünde görüş bildirmişti.
c. Benim düşünceme göre Nutuk Kitabının ilk ve orta okul seviyesinde tam olarak öğrenilecek ve kıvranılabilecek bir eser olduğunu düşünmüyorum. Bunun gerekçelerini makalemin sonunda daha da iyi anlaşılacağını düşünüyorum. Ancak Nutuk kitabı ve kurtuluş ile Cumhuriyet filmlerini çocukların anlayacağı şekilde resimli kitap haline getirilmiş yayınları okullarda okutulması önerilebilir. Ben bu Nutuk eserinin önemini tahminen 2006 yılında benim de birlikte görev yaptığım EDOK (Eğitim ve Doktrin K.lığı)’nda görevli Öğretmen Yarbay İzzet Topal tarafından Üniversitede görevli iki akademisyen ile birlikte geniş kapsamlı yaptığı araştırmalar sonunda yaklaşık 50 sayfalık hazırladığı bir dokümanı Ankara Garnizonunda görevli tüm askeri personele verdiği ve yaklaşık 3 saat süren bir konferansta öğrenmiştim. Ben bu konferansın dokümanlarını adı geçen yarbayımdan alıp defalarca okudum. Bu eserin büyük bir titizlikle hazırlanmış bir amaca yönelik bir bilimsel şaheser olduğunu öğrendim. Yüce önder Atatürk’e olan saygım ve sevgim daha da çok artı. Çünkü düşünebiliyor musunuz bir lider bir devletin oluşumunda yaşananları ve çekilen acıları o ülkedeki halkın bir daha yaşamaması için uyarıyor ve geleceğe ışık tutuyor. Ne yazık ki Türk milleti yıllar sonra bir asır önce yaşananların aynen benzerini yaşıyor ve bu halk da olan biten senaryoyu gaflet ve dalalet içinde duyarsızlıkla izliyor. Gerçekten çok üzücü ve düşündürücü bir durum. Tarih geçmişten ders alınmazsa tekrar eder. Bu veciz sözü ne yazık ki tekrar yaşıyoruz.
2. Nutuk Eserinin Niteliği, Felsefesi ile Bilimsel Değeri ve Önemine İlişkin Değerlendirmeler
- Nutuk’un Niteliği.
- Malumlarınız olduğu üzere; büyük önder Atatürk, Türk ve dünya
Kamuoyuna yönelik olarak değişik mekân ve zamanlarda, koşulların gerekliliğine göre konuşmalar yapmış ve söylevler vermiştir. Bütün bunlar, Türk Devrim Tarihi Enstitüsü tarafından üç ciltte toplanmıştır. Yapılan incelemede Atatürk’ün Nutuk’u ise, bahse konu üç ciltten bağımsız olarak yayınlanmıştır. Diğerlerinden ayırt edilmek için “Büyük Nutuk ” diye adlandırılmıştır. Nutuk’un büyüklüğü üç noktada belirmektedir. Birincisi, söyleniş süresi, ikincisi kapsamı, üçüncüsü ise önemi ve etkisidir.
- Büyük nutuk, Atatürk tarafından Cumhuriyet Halk Partisi-CHP büyük
Kongresi’nin (15 Ekim 1927 Cumartesi - 23 Ekim 1927 Pazar) ilk altı gününde ve her gün ortalama altı saat kürsüde kalarak, toplam 36 saat 31 dakikada okunmuştur. Nutuk, dünya hitabet tarihinde eşine ender rastlanan uzunlukta olması nedeniyle, yabancılarca altı günlük konuşma ya da maraton konuşma olarak nitelendirilmiştir. Bir Amerikan dergisi nutuk için; ‘’ Türk Cumhurbaşkanının 400.000 kelimelik mesajı‘’ ifadesini kullanmıştır. Parti kongresini izleyen Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye nezdindeki ilk büyükelçisi Joseph C. Grew, gördüklerini şöyle tasvir etmektedir. “ Gazi, saat tam on’da, alkış tufanı içerisinde ansızın salona girdi, kürsüdeki yerini aldı ve oturumu açtı. Kısa bir açış konuşmasından sonra kürsüden inerek milletvekilleri arasında bir yere oturdu. Bu sırada İsmet Paşa kürsüye gelerek başkanlık divanı üyelerini seçtirdi. Sonra Mustafa Kemal, İsmet Paşa’nın oturduğu kürsünün altında bulunan bir başka kürsüye gelerek söylevini okumaya başladı. Başlangıçta sesi zayıf çıkıyordu, fakat gittikçe güçlendi, ince fakat çok müzikal bir sesi var; iyi okuyor. Vesikalara sıra geldiğinde bunları, millet meclisi başkanlık divanı kâtibi, Ruşen Eşref Bey’e verip okutuyordu. Sık sık alkışlar yükselmekteydi’’.
(3) Büyük Nutuk ’un hazırlanış safhalarına tanıklık eden önemli
Şahsiyetlerden birisi olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, bu konuda şu sözleri söylemektedir. “Atatürk, nutuk üstünde bütün gün gece yarılarına, bazen şafak sökünceye kadar çalışırdı. Ertesi gün hepimizi bir araya toplar ve yazdıklarını okumamızı isterdi. Bazı akşamlar kendisi okur biz dinlerdik. Her beş veya on sayfada durup okudukları hakkında fikir ve görüşlerimizi söylemeye mecbur tutulurduk. Atatürk, düşüncelerimizi derin bir dikkatle karşılardı. Bazen saatlerce emek sarf ederek, yazıp çizdiklerini baştan aşağıya değiştirirdi. Atatürk bu eseri kendi eliyle yazmış, yüzlerce belgeyi de bizzat kendisi toplayıp hükümlemiştir’’
(4) Büyük nutuk, yurdumuzun parçalanıp işgal edildiği Birinci dünya Savaşı sonrası günlerden başlayarak; milli egemenlik kavramının aksiyona dönüştürülmesi yoluyla, TBMM’nin kuruluşunun, istiklal savaşının, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun, inkılapların yapılışının, birinci ağızdan anlatımıdır. Bir milletin maddi ve manevi gücünü harekete geçiren Kuvvay-i Milliye ruhunun, milli bir uyanışın ifadesidir. Bir devlet kurucusunun milletine hesap verme örneğidir. Tarihte de örneğine az rastlanır. Tarihi yapan ile yazanın Atatürk’ün şahsiyetinde birleşmesi Nutuk’a benzerlerinden üstün bir değer vermektedir.
(5) Atatürk Nutuk için “mazi olmuş bir devrin hikayesidir.” demekle yetinmiştir. Nutuk’ta söz edilen olaylardan; bilinmeyenlerle, kuşkuya ve tartışmaya elverişli olanların tümü belgelerle sağlam bir nitelik kazanmıştır. Bu nedenle tarih biliminin amacı doğrultusundadır. Atatürk, her ne kadar “mazi olmuş bir devrin hikayesidir’’ demekteyse de bu deyişi ancak alçak gönüllüğünün bir örneği olarak görülmelidir. Kendisinin de belirttiği gibi, Nutuk’ta, “milletimiz ve müstakbel evlatlarımız için dikkat ve teyakkuzu davet edebilecek, bazı noktalar tebarüz ettirilmiş (belirtilmiş) ’’ böylece; geçmiş ile gelecek arasında bir köprü kurulmaya özen gösterilmiştir. Nutuk, Mustafa Kemal gibi savaş alanlarından gelen bir devlet kurucusunun yalnız ulusuna değil bütün insanlığa karşı da bir sorumluluk taşıdığının kanıtıdır. Tarihten edinilen tecrübelerin ve bunlardan çıkarılan sonuçların özlü bir hitabe ile Türk insanına anlatıldığı bir eser olmaktan öteye; başka özellikleri de haizdir.
(6) Nutuk’u bizzat dinlemiş ve sonra onun üzerinde uzun bir inceleme yapmış olan Yusuf Akçura şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Gazi, lisanına tamamen sahiptir. Cümlelerinde gramer hatalarına tesadüf olunmaz. Kısa cümleleri uzunlara tercih eder. Cümleleri ekseriyetle keskindir; dağınık ifadelerden hoşlanmaz. Türkçesi bulunmayan kelimeleri Arapça’ dan almaya daha meyyaldir; Farsça kelime ve tamlamalar kullanmaz. Üslubu orijinaldir. Genelde sakindir. Ellerini nadiren hareket ettirir. Fakat başının hareketleri bazı sözlerine bilhassa dikkat çekmek istediğini anlatır tarzdadır.
- Nutuk’un Felsefesi.
(1) Bu genel açıklamalardan sonra Nutuk’un hangi zaman içinde söylendiğine dikkatleri çekmek istiyorum. 1927 yılı Türkiye’sinin, toplumsal görünümünü gözler önüne koymak, dünü olduğu kadar bugünü anlamak için de gereklidir. Zaten nutuk; yalnız geçmiş bir devrin yaşanmış gerçekleri olarak dünümüzü anlatmakla kalmamakta, yakın tarihimizden alınan ibret dolu tecrübelerle milli varlığımızın bugününe ve yarınına ışık tutan bir rehber niteliği taşımaktadır. Bu bağlamda 28 Ekim 1927 tarihinde yapılan genel nüfus sayımı itibarıyla Türkiye nüfusunun %51.8’i kadın, %48.2’si de erkektir. 7 ve daha yukarı yaşlardaki okur yazarlık oranı %10.6’dır. Halkın %16.3’ü kentlerde, %83.7’si kırsal yörelerde yaşamaktadır.
(2) Nutuk’ta; bu sosyo-kültürel yapıdaki Türk milletinin katlandığı fedakarlık ve gösterdiği irade gücü sayesinde nasıl mucizeler yaratabildiği tüm dünyaya gösterilmekte, millet adına yapılan bütün işlerin, meşruluk ilkesine dayandırılarak yürütüldüğü, verilen kararların, derinlemesine bir düşünce, uzak bir görüş, ince bir hesaplama, yerinde bir mantık ve ihtiyatlı bir davranış temeline oturduğu ortaya konulmakta, Türk milletinin haysiyetli bir millet olarak yaşamak için ‘ya istiklal ya ölüm’ ilkesinden yola çıkarak verdiği milli mücadelesinin safhaları ve aldığı başarılı sonuçları, adım adım dile getirilmektedir.
(3) Bir millete, yaşama sırrının ‘’ulusal egemenlik temeline dayanan tam bağımsız bir Türk devleti kurabilme’’ kararlılığını öğreten bir belge olan nutuk’un felsefesi; duygu, düşünce ve aksiyon olmak üzere üç konuda toplanabilir. Nutuk’ta ulus sevgisi, insanlığa saygı ve ahlak anlayışı başta gelmektedir. Bunlar Nutuk’un bütün olaylarına ve tüm esprisine egemendir. Bu nedenle Atatürk; yalnız aksiyon, yalnız düşünce, yalnız duygu adamı değil, bunların tümünün bir sentezidir. Büyük Nutuk’a eskimezlik, ölmezlik niteliği kazandıran Atatürk’ ü de evrensel kişi düzeyine çıkaran söyledikleri ile yaptıkları arasında göze çarpan uyumluluktur. Atatürk, hayatında yalan söylemediğini, milleti yalanlarla aldatmadığını, yapılamayan işleri yapılır gibi göstermek cihetine hiç gitmediğini hatırlatmakla iftihar etmekte ve övünmektedir. Bununla beraber, Atatürk’ün büyük Nutuk’unu söylemekte güttüğü ilk ve görünen amacını iki noktada toplamak mümkündür. Bunlar;
“ geçmişte kalan bazı olayların, anlaşılmasına yardımcı olmak” ve “ulusal varlığımız için önemli gördüğü konularda milletin ve gelecek kuşakların dikkatli ve uyanık olmasını sağlamaktır“
(4) Bu iki amaçtan birincisi yerine ulaşmıştır. Çünkü aradan geçen yetmiş beş yıl içinde Atatürk’e muhalif olanlar da dâhil, herkes neyi biliyorsa neyi söylemek istiyorsa hepsini ortaya dökmüş; buna karşılık yerli yabancı pek çok bilim adamı ve araştırmacı da belgelere dayanan ciddi tarafsız çalışmalarının ve incelemelerinin ürünü olan eserler vermiştir. Sonuçta; Büyük Nutuk, Türk Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet tarihi için ana kaynak olma niteliğini koruyarak dipdiri ayakta kalmıştır. İkinci amacın hedefine ulaşıp ulaşmadığı, Atatürk’ün öğütlerinin millette, gençlikte ve siyaset adamlarında özlenen dikkati ve uyanıklığı uyandırıp uyandırmadığı konusunda ise Türkiye’nin Atatürk’ten sonra geçirdiği ve geçirmekte olduğu çalkantılar ve bunalımlara bakarak değerlendirmeler yapılabilir. Bu iki amacın yanında derinde yatan asıl amacın siyasal olduğu şüphesizdir. Nutuk’u, kurduğu partinin büyük kongresinde okuması, Nutuk’un siyasal bir polemik üslubu içinde yazılmış olması ve geçmişteki olayları anlatırken daima belli kişileri hedef alması bunun açık belirtileridir.
3. Sonuç olarak;
Bu açıklanan bilgiler sonucunda bir hükme varıyoruz ki; Einstein adlı bilim adamının da dediği gibi “Evrende en büyük kötülük ve ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir “ Yani kısaca ülkenin yönetim ve organizasyonunda akıl ve bilimin olduğu ATATÜRK’ ün düşünce sistemi ve ilkelerini uygulayan bir ülkenin insanlarının bu acıları çekmesi mümkün değildir. Biz ulus olarak bu son yıllarda çektiğimiz acıları hiç hak etmiyoruz.
Eğer bir ülkedeki insanların arasında olması gereken temel ve ortak örtüşen değerlerde farklılıklar ve ayrışmalar varsa o ülkede çok kötü şeyler oluyor demektir. İleride çok büyük sıkıntılar yaşanacaktır demektir. Bunun sorumlusu da milli bilinçten yoksun cahil ve eğitimsiz kişilerdir.
Buradaki birinci önceliğimiz; Atatürkçü Düşünce Sistemi ile birlikte son 70 yıl içerisinde ülkemizde yaşanan temel sorunlar ile perdenin ve aynanın arkasında oynanan emperyalist oyunların ve planlanan siyasetin gösterilmesi bağlamında, halkımızın aydınlatılmasını ve bilinçlendirilmesini sağlamaktır. Bir yazarımızın da dile getirdiği gibi “Eğer halkımız Atatürk’ün Nutuk eserini tam olarak okuyup anlasaydık, biz bugün düşmanı tanır, bu sorunları yaşamazdık ve vatanı sattırmazdık” diye belirtmiştir. Bu bağlamda en önemli konunun ise bir bireyin ve gencin eğitiminde büyük önemi bulunan aile ve okullarda bu konuda gereken eğitimin ve bilgilendirmenin yapılmadığını belirtmiştir. Nutuk’un beni en çok etkileyen bölümü ise konuşmasının sonundaki “Gençliğe Hitabe“yi okuduktan ve “ Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur “ sözlerini bitirdikten sonra Atatürk’ün göz yaşlarına hakim olamayıp ağlamasıdır. Hala düşünürüm ki bütün ömrünü Türk Milletine adayıp, ülkesini düşman işgalinden kurtardıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş ülkeler seviyesine çıkarmayı hedefleyen, camilerde ezan sesinin susturulmasına izin vermeyen ve bu ülkedeki yurttaşlarımızın dinini ve ibadetlerini özgürce yapmasını sağlayan bu yüce önderimize ve ailesine ağza alınmayacak küfür ve hakaretleri yapan bu din kisvesini kişisel çıkarları için kullanan zübük asalakları kınıyorum ve lanetliyorum.
Sonuç olarak; değerli dostlarım, kardeşlerim, yoldaşlarım ve aynı zamanda ülkemizde meydana gelen olaylara duyarlı sağduyulu Atatürkçü yurtsever insanlar, malumunuz olduğu üzere ülkemizde Cumhuriyetimize, huzur ve refahımıza, birlik ve beraberliğimize, ülke bütünlüğümüze yönelik her türlü yıkıcı, bölücü ve irticai tehditler karşısında içten ve dıştan kaynaklanan çok büyük sorunlar yaşamaktayız. Halkımızın
bu duyarlılığına ışık tutmak ve çözüm önerilerini sunmak amacıyla bu anlattığımız olumsuzluklardan, yaşadığımız bu tehlike ve sıkıntılardan ülkemiz ancak ve ancak“ Atatürkçü Düşünce Sistemi ve ilkeleri “ ile kurtulur. Bizim yolumuz Atatürk ’ün yolu olmalıdır. İnanın ve ümitsizliğe asla kapılmayın. Rehberimiz Nutuk eseri olmalıdır. Asil Türk Milleti bunu başaracaktır. Artık ülkemiz düşebileceği en kötü ve olumsuz senaryonun sonuna gelmiştir. Gelecek nesiller ve çocuklarımız için büyük bir endişe duymaktayız. Ülkemin bütün sağduyulu, duyarlı ve yurtsever yüreği güzel insanlarına selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Tarihçi , Yazar ve (E) Albay Kemal KARAKUZEY