1. Genel hususlar.
a. Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi odaklı, Atatürk sevdalısı yurtsever kardeşlerim hepinize merhaba. Malumunuz bugün 1 Mayıs İşçi ve Emeğin bayramı. Ben bir işçi çocuğuyum ve bunun anlamını ve önemini çok iyi biliyorum. Babam da bir işçi sendikasına üyeydi. Bu nedenle hak, hukuk, adalet ve demokrasiye saygısı olan herkesin emeğin ve dayanışmanın bayramını kutluyorum. Çünkü bu bayramın içeriğinde insana ve emeğe saygı ve sevgi vardır. Bu nedenle bu bayram benim için çok kutsaldır.
b. Ancak yine üzülerek ve birazda trajikomik bir şekilde bazı insanların klavye başında emekçi ve devrimci bir insan görüntüsü vererek sosyal medyada kutlama ve ahkâm kesmesini ibretle izliyorum. Zaten gerçekçi, ulusalcı, ülkesinin ve toplumun yararı doğrultusunda hareket eden işçi sendika başkan ve yöneticileri sağcı-solcu ideolojik çatışmaları bahane edilerek katlediliyordu. Bunun yanında Küresel olarak dünyada ve ülkemizde yaşanan Covid-19 salgının etkileri emek sektöründe ve buna bağlı olarak sosyal sorunlarının olumsuz etkileri çok büyük olmuştur. Uzun olmaması bakımından kısa bir şekilde bu söz konusu 1 Mayıs gününün ülkemizde ne hale getirildiği hakkında duygu ve düşüncelerimi açıklamak istiyorum.
2. Günün önemi ve yaşanan gelişmeler.
a. Amerika Birleşik Devletleri’nde işçilerin günlük çalışma süresinin 12 saatten 8 saate indirilmesi için 1884 tarihinde başlattığı mücadele, 1886 tarihinde kitlesel grevlerle yaygınlaşıp küresel bir nitelik kazandı. Milletlerarası İşçi Kardeşliği Teşkilatının 1889 tarihindeki Paris Kongresi'nde, senenin bir gününün dayanışma için işçilerin ortak bayramı ilan edilmesi kararı alındı. ABD'li sendikacıların önerisinin ardından o gün " 1 Mayıs" olarak belirlendi. O tarih itibarıyla 1 Mayıs, dünyanın dört bir tarafında "İşçi Bayramı”, "Emek Bayramı” ve "1 Mayıs Bayramı" gibi isimlerle kutlanmaya başlandı. Osmanlı'da 1 Mayıs ilk defa 1911 tarihinde Selanik'teki pamuk, tütün ve liman işçileri tarafından kutlandı. İstanbul'daki ilk kutlama ise 1912’de yapıldı. Osmanlı'nın arkasından 1922 tarihinde Sovyetler Birliği ile dostluk ilişkisi kapsamında 1 Mayıs Ankara'da İşçi Bayramı olarak kutlandı. Resmî olarak kutlanması da ilk defa 1 Mayıs 1923 tarihinde oldu. Taksim Meydanı'nda 1977 tarihinde gerçekleştirilen 1 Mayıs programı, üzücü olaylara neden oldu. Mitingde, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in konuşması esnasında açılan ateşle 37 kişi hayatını kaybederken, yüzlerce kişi yaralandı. Bu olay da gerekçe gösterilerek 12 Eylül askeri darbesinin arkasından 1 Mayıs, bayram olmaktan çıkarıldı ve kutlamalar yasaklandı. 12 Eylül Askeri yönetimi resmî tatil olmaktan çıkardığı 1 Mayıs, seneler sonra ilk kez 2009 tarihinde "Emek ve Dayanışma Günü" ismiyle yeniden resmî tatil ilan edildi.
b. Sizlere bir soru sormak istiyorum. Ülkemizde işçinin ve emeğin önemi bakımından sorumlulukları olan parti, sendika ve STO.' lerinin neler yaptıklarını ve anayasa ile yasalarda hangi düzenlemeleri yapacaklarını ve en önemlisi de gelecekte tüm halkımızın sosyal refahına yapacakları katkı ve umutların neler olduğunu biliyor musunuz? ki ben bunları etkili bir şekilde duymadım. Ülkemizde işçi ve emekçilerle birlikte emeklilerin nüfusa oranı çok yüksektir. Bu kesimin seçimlerdeki oy oranı iktidarın kazanılmasında çok önemli bir stratejik güçtür. Ancak siz bu gücü bölerseniz ve siyasi bölünmeye alet ederseniz, hiçbir zaman amacınıza ulaşamazsınız. Her partinin kendi güdümünde sendikası olursa emeğin gücünde birlik ve beraberlik sağlanamaz. İşte bu nedenle emeğin birlik ve beraberliği çok önemlidir.
c. Konferanslarımda söylemişimdir. Cumhuriyetimizin bekasına ve ülkemizdeki sosyal refahın ve bu bağlamda işçi ve tüm emekçilerin ezilmesine neden olan gerek dış gerekse iç mihraklardan gelen tehdit ve tehlikeler olduğunu değerlendiriyorum. Bunlardan bana doğrulanmış bilgileri size aktarmak istiyorum. Bundan yaklaşık 13 yıl önce Hürriyet gazetesi ekinde Ayşe Arman isimli bir kadın gazetecinin ABD. nin gizli Haber Alma Örgütü CIA’nin İstanbul büro şefi ile yaptığı röportajında (bu gazete haberini kesip saklamıştım) Amerikalı yetkili " Biz Türkiye'deki bütün operasyonlarda sadece sağ örgütleri değil sol örgütleri de kullandık diye açıklamada bulunmuştur." Ancak bu haber sonrası Türkiye'de hiçbir siyaset ve devlet adamından hiçbir tepki görmedim. İşte işin en önemli püf noktası budur. Yani bu emperyalist güçlerin ülkemizdeki olumsuz operasyonlarına engel olamadık. Yani kısaca bizi birbirimize kırdırdılar. Bizi önce sağcı-solcu, Kürt- Türk ve de Alevi- Sünni diye böldüler ve bizi birbirimize düşman ettiler. Ne yazık ki, hala kişisel çıkar peşinde koşan zavallılar bu oyunları göremiyorlar. Deniz Gezmiş dâhil Uğur Mumcu ve Muammer Aksoy vb. gibi birçok Atatürkçü yurtsever aydınımızı ve değerlerimizi bu operasyonlardan koruyamadık. Yani 1977 yılındaki ölüm ve yaralanmaların da yaşandığı 1 Mayıs Taksim olaylarının bu tür organize edilmiş provokasyon içeren bir olay olduğunu değerlendiriyorum.
d. Şimdi ülkemizdeki işçi hak ve sorunlarının sağlıklı ve tarafsız bir değerlendirmesini yapmak istiyorum. İktidara gelen sağ ideolojinin ve güç odaklarının temsilcilerinin amacı gerçekten işçi ve emekçilerin sorunlarını çözmek ve sosyal refaha yönelik olumsuzlukları gidermek midir? Ben artık buna inanmıyorum. Ama merak ettiğim ülkemizde kaç tane işçi sendikası var biliyor musunuz? Onlarca işçi sendikası vardır. Almanya'da ne kadardır? Acaba bunlar neden farklı bir ideolojinin ve Parti'nin güdümünde olurlar. Bu sendikalar Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkelerini esas alırlar mı? Atatürk'ün sosyal ve kültürel milli hedeflerini bilirler mi? Sarı sendikalar hiç ülkemizin gündeminden düşer mi? Ben zannetmiyorum. Daha geçenlerde bir Sendika başkanı mikrofonun açık olduğunu unutup ücretlere yapılacak zam konusunda iktidar lehine açıklama yaptığını hatırlarsınız. Lütfen geleceğimiz kuşaklarının ve yavrularımızın huzur ve refah içinde yaşaması için Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkeleri doğrultusunda millî birlik beraberlik içinde birbirimizle dil, din, etnik kültür, mezhep ve sınıf ayrımı yapmadan birbirimizi kucaklayalım. Bu ülkenin insanları barış içinde ve kardeşçe yaşaması gerekirken yine 1980 askeri müdahalesi öncesinde olduğu gibi halkımız ayrıştırıcı bir dille birbirine düşman ediliyor. Ne yazık ki halkımız ve siyaset-devlet adamları perdenin arkasında oynanan oyunları göremiyorlardı.
e. Halkımızın artık 1 Mayıs gününün her kutlama yıl dönümünde bir terör olayı olabileceği, iki ayrı ideolojinin çatışma, korku ve endişe alanı olduğu imajı ve düşüncesi oluşturuldu. Hatta geçmişte Bahar Bayramı olarak kullanıldığını sizlerde biliyorsunuzdur. Hatta Kara Harp Okulu'nda öğrenci iken 1978 yılında Ankara'da izine çıkamadık. O gün tüm ülkede 1 Mayıs kutlamalarında aynı terör ve çatışmalar olacağı bekleniyordu. Bu nedenle siyasetten arındırılmış askerler olarak okulun ormanlık bölgelerinde piknik yapmıştık. Yani kısacası sosyal ve kültürel bayramımızı bile çağdaş insanlar gibi kutlayamaz hale geldik. En önemlisi üretimin en önemli unsuru ve kısaca olmazsa olmazı olan “ EMEK“ in anma ve kutlaması provokasyonlara açık hale gelmesinden dolayı yapılamıyordu. Bir bayramı kutlamayı bile beceremeyen bir ülkenin, siyaset ve devlet adamları da dünyanın en güçlü 10 ülkesi arasında olduğunu iddia edebiliyor.
f. Ülkemizde emekçinin en büyük sorunlarından biri de çalışma ve iş sağlığı koşullarının uygun olmamasıdır. Son yıllarda en önemli konulardan biri de iş güvenliği ile ilgili temel sorunlar olduğu için çok büyük ölüm ve yaralanmalar yaşanmaktadır. Diğer bir sorun ise çocuk işçilerin çalışma yaşamında olmasıdır. Bunlar uluslararası çalışma örgütlerinin temel yasalarına aykırıdır. Ülkemize göç eden Suriyelilerin çok düşük ücret ile çalıştırılması nedeniyle büyük oranda istihdam sorunu yaşanmaktadır. Üzücü olan ise bu sorunlar iktidar tarafından bilinmesine karşın hiçbir şekilde çözüm getirici önlemler alınmamaktadırlar.
3. Sonuç olarak;
a. Sizlere hatırlatmak isterim ki “Atatürkçü Düşünce Sistemi “’ nin bütünleyici ilkelerinden olan " TAM BAĞIMSIZLIK, ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜ, MİLLÎ EGEMENLİK, MİLLÎ BİRLİK VE BERABERLİK, AKILCILIK ve BİLİMSELLİK, BARIŞÇILLİK, İNSANCILLİK ve İNSAN SEVGİSİ, BATILILASMA ve ÇAĞDAŞLAŞMA, EŞİTLİKÇİLİK, GERÇEKÇİLİK " ilkeleri bu ülkenin siyasetinde ve planlarında var mıdır? Hadi diyelim ki iktidarda yok. Atatürkçü olduğunu söyleyen muhalefetteki partiler, dernekler, sendika ve STO. lerinin yönetimlerinde var mıdır? Ben tam olduğunu zannetmiyorum. Yazılı olarak var ama uygulamada yoktur. Ama gerçekten bu ülkenin insanları yani halkımız bu konuda ve ülkemizdeki yaşanan gelişmelerden çok dertli ve üzüntüden kahrolan yurttaşlarımız çok sayıdadır. Evlerinde artık haber programı bile seyredememektedir. Emekçilere verilen ekonomik ve sosyal refaha ilişkin haberler tüm halkımızı kahredecek seviyededir. Soma maden patlamasında kaybedilen 301 kişinin kaybı hala hafızalardan silinmemiştir. Sanki bu emekçilerin hiçbir değeri yok sayılmıştır. Bir diğer önemli konu da yaklaşık iki yıldır yaşanan Korona virüs salgınında bedel yine emekçiye ödettirilmektedir. Ancak emekçiler hakkını aramak istediğinde iktidarın aşırı sert tepkilerine maruz kalmaktadırlar. Emekçiler sorgusuz sualsiz işlerinden olmakta ve ücretsiz izine çıkarılmaktadır.
b. Sizlere Atatürk’ün işçiye ve emekliye ilişkin sözleri hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum. Sendika yöneticilerinin odalarında Atatürk fotoğrafları vardır. Ama Atatürk’ün ilkeleri ve ruhu yoktur. İnsanlık onuru ve vicdan kalplerinde yok edilmiştir. Gerçekten çok üzücü günler yaşıyoruz. Bir daha söylüyorum ki bu yaşanan sorunların sorumlusu Atatürkçü olduğunu söyleyen ancak onu kişisel çıkarları için kullanan ahlaktan ve vicdandan ve de insanlık onurundan yoksun zübüklerdir. Mustafa Kemal Atatürk, her insana saygı göstermiş ve yaşlı insanları sevmiş ve emeğe büyük bir değer vermiştir. Mustafa Kemal Atatürk'ün işçi, yaşlı ve emekçi insanlar ile ilgili olarak söylediği sözlerden bazıları aşağıya çıkarılmıştır.
* Çalışmak demek boşuna yorulmak terlemek değildir. Zamanın gereklerine göre bilim ve teknik ve her türlü uygar buluşlardan azamî derecede istifade etmek zorunludur. İlk işimiz milleti çalışkan yapmaktır. Çalışmak ’sızın fikri gelişme ve ahlaki olgunlaşma da mümkün değildir. Tembellik, bütün kötülüklerin anasıdır. Gece gündüz zaten çalışıyorsunuz; çalışınız hakikati bütün cihana tanıtalım...
* Çalışmak, ilk sıkıntılara ve isteksizliklere üstün gelindikten sonra, en şiddetli bir zevktir. Çalışmayı ceza saymak, onun güzelliğini ve iyiliklerin tanımamak, tabiata karşı haksızlık olur. Çalışmak ’tan bir cezadan, bir sıkıntıdan kaçar gibi kaçınmak, çok kötü bir harekettir. Çalışmak demek boşuna yorulmak, terlemek değildir. Zamanın icaplarına göre ilim, fen ve her türlü medeniyet imkanlarından azami derecede istifade etmek zaruridir. Hepimiz itirafa mecburuz ki, bu husustaki hatalarımız çok büyüktür.
* Milli hedef belli olmuştur. Ona ulaşacak yolları bulmak zor değildir. Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz. Yalnız bir tek şeye çok ihtiyacımız vardır: ÇALIŞKAN OLMAK! Kendiniz için değil, bağlı bulunduğunuz ulus için elbirliği ile çalışınız. Çalışmaların en yükseği budur. Servet ve onun doğal sonucu olan rahat yaşamak ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışanların. Yaşamak demek çalışmak demektir.
* Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmağa hakkı yoktur. " TÜRK, ÖĞÜN, ÇALIŞ, GÜVEN..!
c. Anayasadan kaynaklanan sosyal ve hukuk devleti olması gereken Türkiye Cumhuriyeti’nde bu maddeler yok farz edilmektedir. Lütfen çok uyanık ve bilinçli olmalıyız. Herkes ve ilgililer çözüm önerilerini açık bir şekilde kamuoyuna söylemeli ve takipçisi olmalıdır. Şimdi AKP ye oy veren yurttaşlarımızdan sağduyulu olanları uyarmalı ve bu tehlikeler konusunda bilinçlendirmeliyiz. Muhalefet emekçileri yanına alacak çok akılcı bir siyaset izlemelidir. Özellikle iktidara geldiklerinde emekçiler için yapılacak düzenlemeler açık bir şekilde emekçilere anlatılmalıdır. Her şey güzel olacak ve buna yürekten inanıyorum. Selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sağlıcakla kalınız.
Tarihçi, Yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY