ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE

Anılar, Reşit Galip ve Atatürk

Genel Konular

      a. Yüreği insan sevgisi ile dolu, Atatürk sevdalısı yurtsever değerli dostlarım hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Ben 2000-2014 yılları arasında Ankara’da görev yaptım ve Çankaya ilçesinde ikamet ediyordum. Çankaya sırtlarında oturan Ankaralılar, şehre Reşit Galip Caddesi'nden geçerek inerler. Ben de dahil olmak üzere pek azı bu ismin kim olduğunu bilir. Bu bilinmezlikte belki Dr. Reşit Galip'in 41 yaşında göçüp gitmesi rol oynamıştır, belki de İnönü'yle yıldızının hiç barışmaması gibi söylentiler de vardır.

       b. İlk işim bu değerli insanın kim olduğunu araştırmak oldu. Doğaldır ki kendisiyle ilgili harika bilgilere ulaştım. Reşit Galip’in diğer adı da Mustafa Reşit Baydur’dur. Türkiye’de üniversite reformları başta olmak üzere, kısa ancak onurlu yaşamında büyük devrimleri başlatan kişidir

2.   Hayatı, kişiliği ve yaşamı boyunca meydana gelen gelişmeler.

      a. 1893 yılında Rodos'ta doğan Reşit Galip, Ortaokulu bitirince kardeşiyle bir sandala binip Marmaris'e gelmiş. Liseyi İzmir'de okumuşlar. Kardeşi Hüseyin Ragıp (Baydur) diplomatlığı seçip büyükelçilik yapmış. Reşit Galip ise İstanbul Tıp'a gidip doktor olmuş. Öğrenciyken gönüllü olarak I. Dünya Savaşı'na katılmıştır.

b.  Kafkas Cephesi dönüşü öğrenimini tamamlayıp fakültede asistanlığa başlamış, 1923 Mart'ında, hekimlik yaptığı Mersin'e Mustafa Kemal Paşa geldiğinde Paşa'nın huzurunda konuşmuş ve gözlerine doğru bakarak şöyle demiş: " Muhterem Gazi, sen yalnızca bu milletin bir kahramanı değilsin, sen bunlardan çok daha büyüksün. Sen bu milletin bir ferdisin. Senin birinci büyüklüğün, bu milletin bir ferdi olmakla iktifa ve iftihar etmenliğindir." (Yetinmen ve gurur duymandır)

      c.   Herkesin yüceltme yarışına girdiği günlerde Gazi'yi " milletin bir ferdi " sayan 30 yaşındaki bu hatip, herkesin dikkatini çekmiş. Tabii en çok da Gazi'nin Kemal Paşa ona milletvekilliği önermiş ve Dr. Reşit Galip, Ocak 1925'te Meclis'e girmiş. Bir süre İstiklal Mahkemesi üyeliği yapmış. CHF (Cumhuriyet Halk Partisi) İdare Heyeti'nde görev almış. Türk Ocakları'nda, Halk evleri'nde çalışmış. Yine Atatürk'ün isteğiyle Serbest Fırka'ya girmiş ve Atatürk'ün sofrasına oturmuş. Onu bakanlığa taşıyan süreç de o sofrada başlamış. Bu sofra sahnesi pek çok tanığın anılarında vardır:

       d.  1931 sonbaharıydı. O geceki tartışma, Milli Eğitim Bakanı Esat Mehmet'in bir yakınmasıyla başladı. Esat Mehmet, Atatürk'ün Harbiye'den " Tabya öğretmeniydi. Kazım Özalp'in " Atatürk'ten Anılar " kitabında (T. İş Bankası Y., 1992, s. 48-49) yazdığına göre konu, kız öğrencilerin kıyafetinden açıldı. Esat Mehmet, " kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu gömlek giymelerini uygun görmediğini " belirtti. Bir tamim (genelge) yayınlayıp daha kapalı giyinmelerini isteyeceğini söyledi. Bunun üzerine Reşit Galip söz aldı: " Yanlış düşünüyorsunuz beyefendi " dedi. " Bu bir geriliktir. Kadınlar eski durumda yaşayamazlar. İnkılâplardan en mühimi, kadınlara verilen haklardır. Başka türlü, Batılılaşmakta olduğumuzu iddia edemeyiz." Sofra gerildi. Gazi, vekilini zor durumda bırakan bu çıkıştan hoşlanmadı. " Bu konuyu uzatmayalım. Kısa çorap giyip giymemek çok önemli değildir, sonra tartışırız" dedi. Ama Reşit Galip alttan almadı. "Af buyurunuz Paşam! Bu, inkılâp ve zihniyet meselesidir. Müsaade buyurursanız fikrimizi söyleyelim. Hatta daha ileri giderek diyeceğim ki, sizin huzurunuzda bu sofrada inkılâpları zedeleyeceği icraattan bahsedilmesi küstahlıktır, hoş görülemez."

     e.   Reşit Galip'in tartışma yaratmasının özel bir nedeni vardı: Halkevi'nde sanatı yaygınlaştırmak için tiyatro çalışmaları yapıyor, ancak sahneye çıkacak kadın oyuncu bulamıyorlardı. Buna gönüllü kadın öğretmenler için, Maarif Vekâleti (Millî Eğitim Bakanlığı)’nden izin alamamışlardı. Reşit Galip " Bu kokuşmuş kafayla devlet yürümez " diye kestirip attı. Atatürk'ün kaşları çatıldı. " Sözlerinizde müsamahalı, ölçülü olunuz " diye çıkıştı. Herkes yaklaşan fırtınayı hissetmişti. Ama Reşit Galip bulutların üstüne gitti. 57 yaşındaki Milli Eğitim Bakanı'nı işaret ederek dedi ki: " Devrimci devrimcidir. İnsanlar bir yaştan sonra ister istemez tutucu olurlar. Meclis'te bunca genç, idealist, bakanlık yapacak yetenekte insan varken, böyle yaşlı kimseleri Milli Eğitim Bakanı yapmak hatadır." Atatürk yeniden uyarma gereği duydu: " Esat Bey yeteneklidir. Davamıza inanmıştır ve benim hocamdır. Beni okutmuş olması sence bir değer taşımıyor mu?" "Kusura bakma Paşam, taşımıyor! Okuttuklarının içinde sizin gibi bir devrimci çıkmış ama kim bilir nice tutucu da çıkmıştır." " Sizi de eleştiririm!" Bunun üzerine Gazi'nin sabrı taştı: " Bu sofrada hocama ve bir Milli Eğitim Bakanı'na hakaret etmenize müsaade edemem" diye haşladı. Ama Reşit Galip sineceği yerde hepten üste çıktı: " Devrimleri korumak için sizden müsaade istemiyorum. Hatayı yapan siz de olsanız, sizi de eleştiririm. Mesela Roze Noir'a verdiğiniz 15 bin liralık kredi mektubu da siz yaptınız diye hata olmaktan çıkmaz."                                                                        

       f.   İlk kez Atatürk'ün sofrasında Atatürk bu kadar sert eleştiriliyordu. Reşit Galip'in sözünü ettiği Rose Noir, Beyoğlu'nda, Rus karı-kocanın işlettiği bir barın adıydı. Atatürk bir gece oraya gitmiş,

mekânın sahibi Madam Senya'dan " İş Bankası'ndan kredi alamıyoruz " acınmasını dinlemiş ve orada bir kâğıda İş Bankası Genel Müdürü'ne hitaben " yardımcı olunması " isteğini yazmış, Rus çifte vermişti. Reşit Galip bu iltimas talebini eleştiriyordu.

       g.   Atatürk bu kez kızmadı; " Yoruldunuz, buyurun biraz istirahat edin " diyerek kibarca Reşit Galip'i sofradan kovdu. Ama genç devrimcinin yılmaya niyeti yoktu. Yıllar yılı bir efsane gibi anlatılacak çıkışını o an yaptı: " Burası sizin değil, milletin sofrasıdır. Milletin işlerini görüşüyoruz. Burada oturmak sizin kadar, benim de hakkımdır." Atatürk kendi fikirleriyle kendisini vuran bu genç adama baktı, sonra yanındakilere dönüp " Öyleyse biz kalkalım" dedi. Sofradaki bütün heyet ayaklandı; Reşit Galip'i sofrada yapayalnız bırakıp çıktılar.

  h.  Bu müthiş sahnenin devamı daha da ibret vericidir: Reşit Galip bütün geceyi Dolmabahçe Sarayı'nda pencere kenarındaki bir koltukta geçirir. Atatürk uyandığında Genel Sekreteri'ne Reşit Galip'i sorar. " Sabaha kadar bekledi, mahcubiyetini size iletmemizi istedi. Ankara'ya gidecek kadar borç para istedi. 25 lira verdik " derler. Atatürk " Ankara'ya gidecek adama 25 lira mı verilir. Bari benim hesabımdan birkaç yüz lira verseydiniz " der. Sonra " Cebinde beş parası yok ama karakterinden hiç taviz vermiyor. Parası yok ama cesareti var " diye ekler.

         ı.  1932 sonbaharında Atatürk, Reşit Galip'in Ankara Radyosu'ndaki bir konuşmasını dinler; "Devrimleri her yerde, herkese karşı savunacağız. Gerekirse babamıza ve çocuklarımıza karşı bile" demektedir. Atatürk birkaç gün sonra kendisini yeniden sofraya davet eder. Hemen yanındaki sandalyeye buyur eder. Onun yanına da hocası Esat Mehmet'i oturtur ve orada yeni Milli Eğitim Bakanı'nın 39 yaşındaki Reşit Galip olduğunu açıklar. Rose Noir olayı mı? O nu da hatırlatalım: İş Bankası Genel Müdürü Muammer Eriş, Atatürk imzalı kâğıdı alınca doğruca Dolmabahçe Sarayı'na gelmiş, Ata'nın ricacı olduğu krediyi vermeye kuralların uygun olmadığını bildirmiş, talebi reddetmiştir.

         i.  Reşit Galip'in bakanlığı sadece 13 ay sürdü. Bu süre içinde Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) 'dan üniversite reformunu başlattı. Öğretmenlere genel bütçeden maaş ödenmesini sağladı. Eşi Zübeyre Hanım'ın deyimiyle " deli gibi çalışıyor " ama Atatürk'e çıkışacak kadar ayarsız dili yüzünden her gün işe cebinde istifa mektubuyla gidiyordu. Aslında Atatürk'le araları iyiydi. O Gazi'ye " Paşam ", Gazi de ona " Doktor " diye hitap ederdi. Torunu Feyhan Oran'a " Peki ne oldu da ayrıldı? " diye sordum. Bir gün sofradan ayrılırken, Atatürk, " Seni eve ben bırakacağım " demiş. Eve bırakınca o da saygıdan, " Ben de sizi uğurlayacağım Paşam " karşılığını vermiş. Ama kendisinin arabası olmadığından O gece zatürree olmuş. Dinlenmesi tavsiye edilince 1933 Ekim'inde görevden ayrılmış.

          j.   1934 yazında Moda'daki bir deniz kazasında kızlarını kurtarmaya çalışırken akciğerlerini hepten üşütmüş. Bir mucize eseri kurtulduğu bu kazadan sonra ölümü bekleyerek, hastalığını takip etmeye başlamış. Keçiören'deki bağ evinin kütüphanesine demir yatağını taşıtıp yedi ay kitaplar arasında yatmış.1934'te, 41 yaşında hayata veda etmiş " Öldüğünde cebinde 5 lira parası varmış " dedi hiç görmediği torunu Feyhan: "Anneannem üç çocuğunu büyütebilmek için Afet İnan'dan yardım istedi. Atatürk'ün yardımıyla krediyle bir ev aldılar. O evin bir odasına sığışıp diğer daireleri kiraya vererek geçindiler."

3. Sonuç olarak;    

     a.   Her sabah okul öğrencilerini güne başlatan " Türküm doğruyum çalışkanım " andı var ya... Geçenlerde sevgili hocam Prof. Dr. Baskın Oran'ın eşi Feyhan, " Biliyor musun o andı kim yazdı? " diye sordu." Kim? " dedim merakla... " Dedem." " Deden kim? " " Reşit Galip..." İnanılır gibi değil. Ne o andın 1933'ün 23 Nisan günü Reşit Galip'in kaleminden çıktığını biliyordum, Ne de Feyhan'ın andın dedesinin kaleminden çıktığını.  İlkokul sonda annesinden öğrenmiştir.

      b.  Yukarıda anlatılan bilgiler ışığında; bize bu güzel yurdu armağan eden ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma ülküsüne odaklanmış siyaset ve devlet adamlarının ne derecede liyakatli, aydın ve yurtsever olduklarına tanık oluyoruz. Bu iktidar döneminde ırkçılık ve ayrımcılık yaratıyor diyerek        8 Ekim 2013 tarihinde kaldırılan ve yerden yere vurulan andımız aslında Türkiye’de yaşayan halkların Atatürk milliyetçiliği ilkesinde kaynaşmasını ve bütünleşmesini sağlamıştır. Özellikle AKP kongresinde Başkan Erdoğan ve diğer parti yöneticileri tarafından ırkçılıkla ve kafatasçılıkla suçlanmış ve ezanın Türkçe okunmasının sorumlusu olarak gösterilmiştir.

       c.  Devrimlerin yaratıcısı Atatürk’e saldırmaya cesaret edemeyen ve halkın tepkisini çekmek istemeyen karşı devrimciler, bu devrimleri uygulayanlara saldırmayı seçmişlerdir. Halbuki Reşit Galip’in büyük devrimlerinden biri de Halk Evleri’nin uygulamaya geçmesini sağlanmış ve bu sayede halkın süratle eğitimi ve meslek edinmesi sağlanmıştır.

       d.  Her sabah okulumuzda kendimizi yırtarcasına büyük bir coşkuyla okuduğumuz andımızın yazarı ve uygulayıcısı olan ve 5 Mart 1934 tarihinde kaybettiğimiz bu değerli devrimci Milli Eğitim Bakanımız Reşit Galip’i ölümünün 87’nci yıl dönümünde saygıyla, büyük bir minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhun şad olsun...

 

Açıklama: Makalede geçen bazı anılar Can Dündar’ın 25 Kasım 2007 tarihli Milliyet gazetesindeki köşe yazısından alınmıştır.

                                                    

 

    Tarihçi, yazar ve E. Albay Kemal KARAKUZEY

Yayın Tarihi
04.03.2021
Bu makale 1557 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!