... Türkiye’ye Katılması İle Atatürk’ün Bu Sorunun Çözümüne Olan Etkileri (29 Haziran 1939)
1- Genel Konular:
a. Değerli dostlarım ve yüreği insan sevgisi odaklı, Atatürk Sevdalısı yurtsever güzel insanlar hepinize selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Osmanlı Devleti döneminde belirli bir bütünlük veya coğrafi bölge olarak tanımlanmayan, Fransız işgali döneminde “ İskenderun sancağı” ( kısaca Sancak) olarak adlandırılan ve 1936 yılında Atatürk tarafından “ Hatay “ adı verilen bölgenin Anavatana katılması Türkiye’nin diplomasi tarihi açısından üstün bir başarı ve örnek bir olay teşkil etmektedir.
b. Bildiğiniz gibi Hatay ilimiz bundan 83 yıl önce 29 HAZİRAN 1939 tarihinde ülkemiz topraklarına katılmıştır. Ne yazık ki Atatürk Türkiye’sinin o yıllarda bu sorunu Yüce önder Atatürk’ün askeri dehası ve yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin dünya üzerindeki siyasi ve askeri milli gücünün çok yüksek seviyelerde olması ile hiçbir savaş olmadan, barış içinde çözülmesini sağlamıştır. Bu olay bize devleti yöneten siyaset ve devlet adamlarının dış siyaset ve devletler arası hukuk konularında ne kadar deneyimli ve liyakatli olduğunun önemini bir kez daha göstermektedir.
c. Üzülerek görmekteyiz ki günümüzde siyaset sahnesinde olan siyaset ve devlet adamlarının devletler arasında yaşanan sorunların çözümünde ne kadar basiretsiz, devletlerarası hukuk kuralları konusunda bilgisiz olmaları ve yaşanan sorunların çözümünde büyük tavizler vererek ulusal kazanılmış haklarımızın yok edilmesine ve birer birer kaybedilmesine neden olmaktadır. Bu tür ibretlik olaylar gençlerimize eğitim konu kapsamlarında yeterli düzeyde ne yazık ki verilmemekte ve bu nedenle gelecek kuşaklarda milli bilincin oluşması sağlanamamaktadır.
d. Türkiye’de görmediğim il sayısı sekiz civarında idi. Tesadüfe bakın ki geçen yıl Antalya’dan bir grup ile GAP bölgesine yapılan tarihi, turistik ve kültürel bir tura katılmıştım. Görmediğim üç ilimizi de bu gezi esnasında gördüm. Bu sayede Hatay ilimizi görme ve zengin tarihi, turistik ve kültürel yapısını inceleme mutluluğuna erişmiştim. Gerçekten zengin mutfağı da çok etkileyici idi. Bu bölgeye yaptığım gezinin incelemesini ve değerlendirmesini içeren makalemi geçmiş yıllarda sizlerle paylaşmıştım.
2. Hatay sorunun çözümünde meydana gelen olaylar ve tarihi süreç içinde yaşanan gelişmeler.
a. Hatay ili, 1921 yılında TBMM ile Fransa arasında imzalanan Ankara antlaşmasıyla Fransa mandasındaki Suriye’ye bırakılmıştı. Burada yaşayan Türklere geniş haklar tanınmış ve bölgede özerk bir yönetim uygulanmıştı. Ancak Hatay’ın Türk toprakları dışında kalması, Misakı milli sınırlarımızdan taviz anlamına gelmekteydi. İşgalden kurtulan Adana’ya 15 Mart1923’de ilk defa şeref veren Büyük Atatürk, yol kenarında Antakya ve İskenderun’u sembolize eden iki genç kızın hıçkırıklar arasında “bizi de kurtar “ sesine, bizim olan İskenderun ve Antakya’yı yine bizim yapacak şu cevabı verdi. “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz “
b. Atatürk, Hatay sorununa verilen önemi 1 Kasım 1936’da TBMM.nin açış konuşmasında kesin ve belirli şekilde dünya kamuoyuna tavizsiz bir şekilde duyurmuştur. “Bu sırada, milletimizi gece ve gündüz meşgul eden başlıca büyük mesele, gerçek sahibi öz Türk olan “İskenderun - Antakya “ ve havalisinin mukadderatıdır. Bunun üzerinde, ciddiyet ve kesinlikle durmaya mecburuz. Her zaman kendisi ile dostluğa çok önem verdiğimiz Fransa ile aramızda, tek ve büyük mesele budur. Bu işin gerçeğini bilenler ve hakkı sevenler, bu soruna ilgimizin şiddetini ve samimiyetini iyi anlarlar ve tabii görürler “. Ancak Fransa, Hatay sancağının Suriye’den ayrılmayacağını açıklamakla Türk görüşüne kesin ret cevabı vermiş oluyordu.
c. Atatürk, Hatay’ın anavatana katılması için çok çalışmış ve çeşitli girişimlerde bulunmuştu. 1923’te yaptığı bir konuşmada ileride Hatay’ın anavatana katılacağının müjdesini vermişti. 1936 yılında Fransa Suriye’deki manda yönetimine son verdi ve buralardan çekildi. Ancak Hatay’ın durumu belirsizliğini korudu. Bunun üzerine Türkiye, Milletler Cemiyetine baş vurarak sorunun çözülmesini istedi. Daha sonra Türkiye ile Fransa arasında yapılan ikili görüşmede “ Hatay’ın geleceğini buradaki halkın belirlemesi “ ilkesi kabul edildi.
d. Seçimler yapıldı ve 2 Eylül 1938 tarihinde “ Hatay Bağımsız Cumhuriyeti “ kuruldu. Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığını Tayfur Sökmen yaptı. Hatay Millet Meclisi, 29 Haziran 1939 ‘da oy birliği ile Türkiye’ye bağlanmaya karar verdi. Sonuç olarak Misakı Milli’ye son katılan toprak Hatay olmuştur.
e. Bu sorunun çözümünde, İkinci Dünya savaşına doğru tehlikeli gelişmeler olması, Türkiye ve İngiltere’yi birbirine yaklaştırdığı gibi, Fransa’yı da Türkiye’ye yaklaştırmıştır. 23 Haziran 1939’da bir taraftan Paris’te Dışişleri bakanı Bonnet ile Türk Büyükelçisi Suat Davaz arasında, Türk-İngiliz ortak demecinin tıpkısı imzalanırken, Ankara’da da Dışişleri Bakanı Şükrü Saraçoğlu ile Fransız Büyükelçisi Renet Massigli arasında Hatay’ın Türkiye’ye bırakılmasına ilişkin anlaşma imzalanmıştır. Anlaşma Türkiye ile Suriye arasında ülke sorunlarının kesinlikle çözümünü öngörüyordu.
3. Sonuç olarak;
a. Atatürk’ün bu sorunun çözümünde, Atatürkçü düşünce sisteminin bütünleyici ilkelerinden birisi olan “ BARIŞÇILIK (yurtta barış ve dünyada barış) ilkesi ” ve dünyada yaşanan olay ve gelişmelerden yararlanarak siyasi ve askeri milli gücümüzün stratejik üstünlüğünden yararlanmasıdır. Günümüzde ise dış siyasette ilgili olan deneyimli ve liyakatli bürokrat ve memurların görevlerinden el çektirilerek, bu konuda bilgisi ve deneyimi olmayan ve yabancı dil bile bilmeyen yandaş kişilerden oluşturulduğu ve çok kritik büyükelçiliklere görevlendirildiğini üzülerek görmekteyiz. Hatta bazı elde ettiğim bilgilerde ABD, İngiltere ve bu konularda ileri düzeyde bulunan ülkelerin Dışişleri ve Milli savunma bakanlıklarında 70-80 yaşlarında konularında uzman, deneyimli ve konuya vakıf üst düzey bürokratların halen görevde olduklarını duymuştum.
b. Özellikle duyarlı yurtsever vatandaşlarımıza sesleniyorum. Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz ve çocuklarımız için birlik ve beraberlik içerisinde, akıl ve bilimi kullanarak ve de Atatürkçü düşünce sistemi ve ilkelerini esas alarak cumhuriyetimize sahip çıkalım. Duyarlı yurttaşlar olarak, İstiklal savaşımızda halkımızın ve askerimizin coşkulu iradesini göz önünde bulundurarak hareket edelim. Ulusal egemenliğin millette olmasını sağlayalım. Milli birlik ve beraberlik içinde birbirimizi kucaklayarak ve asla kişisel çıkarlar peşinde koşmadan hareket edelim. Eğer duyarlı olmazsak her şey için çok geç olabilir. Özellikle son yıllarda sinsice bir düşünce içerisinde, Hatay başta olmak üzere birçok Güney-Doğu Anadolu Bölgesindeki demografik yapıyı bozucu ve büyük sorunlara neden olacak şekilde sığınmacı gelmesi Türkiye’ye karşı yapılan en büyük tehditlerden biridir. Acilen bu ülke bütünlüğüne kasteden sinsi planlar önlenmelidir.
c. Bu konuları ve özellikle duyarlı yurttaşlarımızın çözüme yönelik neler yapması gerektiğini çok ayrıntılı olarak konferanslarımda açıklamaktayım. Lütfen İstiklal marşımızda belirtildiği gibi KORKMA!!!!! Çünkü “Yağmur, yağmurdan kaçanları daha çok ıslatır “. Doğu yani şark düşüncesi içinde davranarak dibe kadar giderek son derece kötü acılar çekmemize ve üzücü olaylar yaşamamıza ne gerek var. Ulusumuz ve atalarımız bir işgal ve Kurtuluş Savaşı yaşayarak telafisi çok zaman alan büyük acılar çektiler. İnanıyorum ki sonunda sağduyu, insan ve ülke sevgisi, akıl ve bilim kazanacaktır. Ben de diyorum ki her şey sonunda güzel olacak. Bu bağlamda Hatay sancağının Türkiye’ye katılmasına katkılar veren başta yüce önder Atatürk olmak üzere tüm emeği geçenlere şükranlarımızı sunuyorum. Ve gelecek kuşakların bu yaşanan olaylardan ders çıkarmasını yürekten diliyorum. Saygılarımla.