ANKARA'DAN

Aslanlar kendi öykülerini yazmadıkça!..

     Hani Yahya Kemal Beyatlı'nın şairliği, yazarlığı kaşar ünlü bir de biraz siyaset kokan sözü vardır,. 

    Cumhuriyetin ilk Milletvekillerindendir, Mustafa Kemal Atatürk ile tanışır ve kendisini Ankara'ya davet eder, daha sonra da Milletvekili olur. Evi İstanbul'da, işi (Milletvekili) Ankara'da yaşamaya başlar.

    Bu hayatı pek sevmez ama Atatürk'ü de kırmak istemez, o yüzden milletvekili olarak Ankara, İstanbul arasında gelir, gider.

  Bir gün arkadaşları bir sohbet sırasında sorarlar, "Ankara'nın neyini seviyorsun?";

   O da yanıtlar, "İstanbul'a dönmesini! ."

   Yazıya bak ki, Memleketi Antalya olan, güneyi ve sahilleri pek seven birisi olarak, ben de en çok (en azından bir süre daha) Ankara'ya dönmesini seviyorum.

    Hem de Cennet gibi kıyılardan, sahillerden, "Allah'ın bozkırı", Ankara'ya dönmesini seviyorum. 

     Bayram, ardından sınırlı da olsa birkaç eş dost görüşmesi, kalanlar ile bir ay sonra programları, derken "gezdim, gördüm ve dönüyorum" Ankara'ya.

    Dönerken de düşünüyorum bir yandan. Hani bir söz vardır ya, "ne kadar insan var ise, o kadar da dünya vardır" diye, bu gerçekten çok doğru. 

     Bir yerde yönetim sorun olmaya başlamış ise, ahaliyi de "cambaza bakıtmak" için herkes elinden geleni yapar.

     Genel iktidardır ayrı bir telden çalıyor, yerel iktidarlar ayrı bir telden. Her telde, her telden oynayabilene, aşk olsun.

     İktidar. yandaşı sermayadar ile yönettiği yurttaş arasındaki paylaşım dengesinin ipini kaçırmış, bir de genel dünya ekonomik krizi kapıya dayanmış, çık çıkabilir isen işin içinden.

    Bir avuç yandaşına dünyaları bağışlarlarken, geri kalanları "soğanın çubuğu" ile yetindirmek, öyle kolay yönetilebilir bir süreç değildir.

    Muhalefet ise bir başka alem. Partiler, 6'lı masa, "Büyük büyük şehir"başkanları, onların düşleri, onların düşlerinin düşlerine, düş görenlerin düşleri. Düşler, düşler, düşler!..

    Genel İktidar nemalananları, yerel İktidar nemalananları derken, her şey nema olmuş kalmış.

   Ülke imiş, yurt imiş her şey bitmiş. Sahiller yerliye kapalı, yabancı Çebi Dolar saçandan geçilmiyor. Sıradan yurttaş da, "andavallı, andavallı bakıyor"

   Allah'tan bahar geldi de pazar fiyatları düşmeye başladı. Bir yıl önceki fiyatların beş katına razı olarak 

      İlahi Orhan Veli, ne büyük aramışsın. 

   "Cep delik, cepken delik, / yen delik, kaftan delik, / kevgir misin ve kardeşlik!.." hâlâ aynıyız.

     Çocuk babasına sorar, hayal ile gerçek arasındaki fark, ne diye. Fıkrayı, bilenler bilmeyenlere anlatsın. Yerim de dar, yenim de.

    Ama gördüğüm o ki, herkes kendi rüyasını görüyor. Hayaller ile gerçekler çok başka.

     "At", Üsküdar'a gitmek için düzelmeye başlamış, düğün alayı da, ağıt alayı da hazır.

    Şafak atınca sabah olur, bazı zat-ı şahaneler uyanır mı ki, bu gaflet uykusu ve rüyasından. 

    Ey sıradan yurttaşlar, siz uyanmadıkça, bu enseniz daha çok şaplak yiyerek kızaracak gibi. 

   Eh yani, şimdilik hoşçakalın, ey "sehiller" hadi bana müsade yakında yine gelirim. 

   Güzel halkım da size de iyi gündüz uykuları.

Yayın Tarihi
14.05.2022
Bu makale 1085 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!