BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Arapların Türklere İhaneti

Tarihin sayfalarını çevirmeye devam edelim…

Yıl 1916… Birinci Dünya Savaşı tüm şiddetiyle devam ediyor…

İtilaf Devletler Bloğu Osmanlıyı parçalayıp paylaşmaya kararlı…

Tam Dokuz Cepheden saldırmaktalar…

En büyük zayiatlar Bağdat, Hicaz ve Ürdün-Kanal cephelerinde verilmektedir… Emperyalistlerin doymayan işkembelerine yeni sömürgeler gerekiyordu…

En kolay istismar edebilecekleri ve satın alabilecekleri bölgeler, Osmanlının egemenliğinde olan Arap yarımadasındaki kabilelerdi… Bunun için özel olarak yetiştirilmiş casuslar (Casasas) gönderildi buralara… Bunların en gaddarı da “Arabistanlı Lawrence” idi… Neden “Arabistanlı” denilmesinin bir esprisi olmalıydı… Başlangıçta İngiliz casusları gruplar halinde yayıldı kabilelere… En azılısı olan Lawrance özel görevlerle görevli olarak Arabistan’ın her yerinde görünür oldu... Casusların tamamına yakını Arabistan’a Müslüman kılığında geldiler...

 

“Arabistan’a iki yerli casus geldi. Biri Şerif Hüseyin’dir. İstanbul’daki Halife tarafından gönderilmişti. Mekke ve Medine’nin yani Hicazın Şerifi olarak gönderilmişti. Mekke bir Arap birliğinin kontrolündeydi. Ama Medine Türk Birliği tarafından korunuyordu. Halifenin neden bir Türk birliği koyduğunu bugün anlamayı umuyorum. Fahri Paşanın komutasındaki Türk birliği Medine’de konuşlandırılmasının sebebini bilmiyorum.” (Arap İmam, H.Hüseyin El Fatih-Belgesel, 3.8.2011).

 

BİLGİ NOTU: Fahri Paşa 23 Mayıs 1916 da Medine’yi savunmak üzere gider hicaza. Birinci Dünya Savaşı sırasında Arap birliklerinin saldırısına uğrar, zayiat verir, fakat kutsal toprakları savunmayı başarır. İstanbul’dan gelecek tren katarıyla gelecek takviye asker ve lojistik destek malzemesi casusların saldırısına uğrar…

 

30 Ekim 1918 Mondros mütarekesiyle ateş kesilir, Osmanlı teslim olur, Fahri Paşanın da görevi biter; fakat Fahri Paşa ateş kesi kabul tanımaz; Mondros mütarekesini de tanımaz… Kutsal toprakların bekçiliğini Hıristiyanlara ve Arap işbirlikçilerine bırakmak istemez. Israrlara rağmen Medine’yi terk etmez. 1918 de bir bahar sabahında “Mescit El Nevebi’de” (Peygamber Camii) sabah namazını kılar ve Fahri Paşa minbere çıkar, minberin yarısında durur, yönünü peygamberin kabrine çevirerek yüksek sesle şöyle der: “Ey Allahın Peygamberi Sizi asla terk etmeyeceğim.” der ve iner minberden...

 

İngiliz casusları Şerif Hüseyin’i görmeye gittiklerinde ona her şeyi vaat etmişlerdi; “Osmanlı Türklerinden bu toprakları kurtaracağız. Ve size özgürlüğünüzü ve bağımsızlığınızı vereceğiz ve Arapların kıralı olacaksınız.” Dediler… Bir Arap imamdan itiraf “Biz Türkleri arkalarından hançerledik… (Arap İmam, H.Hüseyin El Fatih-Belgesel, 3.8.2011).  Dediler…

 

Dikkate değer bir nokta var burada; İngilizler Şerif Hüseyin’e vaatlerde bulunurken Halifelikten hiç bahsetmezler. Dini konulara girmezler... 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra  Mekke Şerifi  göreviyle Arabistan’a gönderildiği halde Halifeye ihanetinden söz edilmesi de beklenmiyor. Halifenin Şerif Hüseyin’i görevlendirdiğinden söz bile etmiyorlar. Casuslar vaatlerine devam ediyorlar; “… Ve size para vermeye hazırız, 7 milyon sterlin…”

Bu rakama bakıldığında, günümüzde Bill Gates’in servetine eşdeğer bir para teklifi… İngilizler kesenin ağzını açmışlar…

 

**

Kim midir Hüseyin Şerif?

Hatırlatalım; bugün Ürdün Kıralı Abdullah’ın büyük / büyük dedesi…

Şerif Hüseyin böylece Türklere, Osmanlıya ihanet etti…

Peygambere ihanet etti...

1400 yıllık ümmete ihanet etti…

İlahi öğretilere ve bilgilere tecavüz etti…

Maide ayetinde bildirilenlere açıktan ihanet etti…

Evet, Allah şöyle emretmişti; “Maide 51. ayet: Ey iman edenler Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin…”

Osmanlı imparatorluğuna karşı İngilizlerle anlaşıp Arapları ayaklandıran Hüseyin İbn-i Ali’nin ihaneti…

Batılı tarih kitaplarında Arabistanlı Lawrance arkeolog ve maceraperest olarak tanıtılır; yalandır… Lawrence azılı İngiliz casusudur… Arabistan yarımadasındaki özel görevlerinden biri de, Hicaza giden yardım tren katarlarını bombalayıp engellemektir. Nitekim Hicaz Demiryolu hattında Osmanlı trenlerine saldırı düzenler… Abdülhamit’in Hicaz demiryolunu tahrip eder… Çünkü bu özel görev Lawrance’ye verilmişti. Lawrance önce İslam birliğini ve Vehabilik akımıyla parçalamıştı; sonra da silah ve yardımın gelmemesi için Hicaza Demiryolunu parçaladı. Yaptığı sabotaj sırasında devrilen trenler Arap çapulcularına yağma ettirilir, görevli Mehmetçikler de şehit edilir. Lawrance’nin maceraları burada da bitmez, Cumhuriyet-ulus devlet kurma gayretlerinde olan Mustafa Kemal’ e karşı başlatılan “Kürtçülük” hareketine destek vermek üzere Ağrı bölgesinde aşiret reisi kıyafetiyle görülmeye başlar… Kışkırtmaları had safhasına vardırır…

 

**

 

Aradan yıllar geçer… Ortadoğu’da kan durmaz, huzur olmaz, barış gelmez… Hepsi de Osmanlı Türkünü özlerler, fakat hasutluklarından itiraf etmezler, aralarından bir tane dürüst adam çıkar: Filistinli Bakan Salim Tamari; “Osmanlı Türkü’nün kıymetini bilemedik. Onlara ihanet ettik. İhanetin bedelini ödedik, ödemeye devam ediyoruz” diyerek pişmanlığını tarihe yöneltir…

 

(BİLGİ NOTU: Arapların devlet kurmaktaki kabiliyetsizliğinin ve siyasi ahlâksızlığının en kesin tanığı, peygamberden sonra Arap devletinin başına geçip “Hulefâ-i Raşidin” (Ergin ve üstün halifeler) adını alan ve hepsi de sağlıklarında Peygamber tarafından Cennetle müjdelenen dört kişiden üçünün (Ömer, Osman, Ali) suikastlarla öldürülmesidir ki böyle bir rezalet, Bizans’tan başka hiçbir devletin tarihinde gösterilemez. Hz. Muhammed, Hz. İbrahim 'in soyundandır. Hz İbrahim Sümer’dir. Sümerlerin Türk olduğu ispatlanmıştır. Zaten peygamberlerin çoğu azgın kavimlere gelir en fazla peygamber gelen kavim, Yahudilerdir. Her gördüğün Müslüman değildir; bide münafık vardır. Münafıklar Müslümanların kardeşi falan değildir. Onlar da kâfirler gibi düşmanımızdır. *Alıntı)

 

Sonuç…

 

Bir an için düşünelim ve diyelim ki “dünden bugüne değişen nedir?”

Hoca çok yerinde söylemiş…

Arap Âlemi maalesef sürünmeye devam ediyor...

Başlarından hiç belalar bitip gitmiyor… Bundan böyle de bitmeyecek…

Sanmasınlar ki, şimdiki ihanette sıraya girenlerin torunları sürünmeyecek?

Tarih ibretlerle doludur...

İhanetin cezasını, kimse vermese de Allah veriyor...

 

(NOT: Lawrens ingiliz hükümetine hazırladığı raporda: “Arap ve İslam alemine nifak tohumları ektim, artık istediğimiz gibi kullanabiliriz” demiştir. Türkler bu coğrafyadan silindiği zaman asıl amaç gerçekleşecektir. Bugün onlar da bu amaç doğrultusundadır... Allah Türk’ün yanındadır. Başka güvenecek bir dalımız kalmadı… Zira herkes kış uykusunda…!!!)

 

www.r-demir.com

Yayın Tarihi
08.09.2011
Bu makale 12460 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
''EVET''ÇİLERİN LİSTESİNİ AÇIKLIYORUM... www.kayseri.net.tr/yazar.asp?yaziID=7762

Özcan Pehlivanoğlu 19.09.2011

ONE MINUTE KLASİK BİR ARAP İHANETİ TÜRKÜN MAKUZ TALİHİ . . . . www.kackargazetesi.com/yazar_159__One-Minute.html

O.Cem Kazmaz 16.09.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!