Bazen insan kendini öyle kaptıyor ki, sanki yapıtığı işten/işlerden daha önemlisi yok; yapmazsa olmaz vs, vs. Ne salakça ya. Sık sık anlatırım hani şu, Güney Amerika AND Dağlarına- İnka Haraberine Rehberlik yapan Yaşlı, Yerli Bilgenin sözlerini. "O kadar hızlı tırmanıyoruz ki, oturup biraz dinlenip, RUHLARIMIZIN BİZE YETİŞMESİNE İZİN VERMELİYİZ!.." diyen.
--Gerçekten ya, bu ne böyle, yok memleket için, siyasi ideal ve inançların için cebinden de para harcayarak salak salak sen ve arkadaşların ile uğraş, sonunda da hazırladıklarınız onun bunun elinde çar-çur olsun. Salaklığın da bir sonu olmalı.
--Neyse, hemen dertlenmeyeyim.
--Gönüllü öğrenci okuttuğundan bir grup arkadaş (yaban ellerde öğrenciler neler çeker, bir zamanlar Antalyalılar Derneği Başkanı olarak bildiğimden) toplu bilet almışlar, bizler de kalabalık bir grup olarak gittik EMEKLİ SANDIĞI'NIN mülkü Ankara ÇAĞDAŞ SAHNE'YE, özür dilerin bir zamanlar demem gerekti. ŞİNASİ'ye.
--Evet ya bir zamanlar. Hani, şu dedelerinizin, Babalarınızın emekli keseneklerinden biriken paralar ile emek emek yapılan binalardan da biri olan ATATÜRK Bulvarı üstünde AKÜN SİNEMASI ve arkası Tunus Caddesinde de ki Çağdaş Sahne.
--Halkımızın DİNADAR ve KİNDAR NESİL yetiştirmek üzere seçtikleri bir iktidar gelmişti 2000'li yıllarda, MİLENYUM ÇAĞINDA Türkiye'ye.
--O güzelim koca bina satılmış. Kime? Bilmiyorum. Satış için kira garantisi falan da verilmiştir belki, size eksik kalan DELİ DURMRUL PAYI'da gelmesin diye de gittim tiyatroya. Bu iyiliğimi de unutmayın ha!...
--Uzun zamandır kuşku ve kaygım nedeni ile, tiyatroya bile nadir gidiyordum. Ama iyi ki gitmişim. Bertolt Brecht’in KÜÇÜK BURJUVA DÜĞÜNÜ adlı tek perdelik oyununa.
--Allah için, Devlet Tiyatroları her şey olağan olduğu zamanlar muhteşem oyunlar sergiler, muhteşem sahne dekoru hazırlarlar, değil mi sayın Genel Müdürüm Mine Hanım.
--Boylu boyuna hazırlanan koca bir yemek masasının etrafında geçiyordu oyun ama, ne oyunlar vardı ne oyunlar. Kim damat, kim gelin, kim kimin neyi, kim kimi nerede becerecek, masanın altında bacaklar bile rol kesti(!..) Allah'ıma.
--Oyunu beğendim. Teşekkür ediyorum böyle bir oyuna izin verenlere, oyuncularına ve tabiki bilet alanlarına.
--Tiyatro çıkışı, içime bir sıkıntı çöktü, vakit de çok geç olmadığından, Atatürk Bulvarı'na çıktım ve boylu boyunca yüremek istedim. Az yukarıda benim de yedi yılım gecen ATAÜRK'ÜN, İNÖNÜ'NÜN, BAYAR'IN Cumhurbaşkanlığı ÇANKAYA KÖŞKÜ Yerleşkesi vardı.
--Ben inişine gideyim dedim ve Kızılay'a doğru yürüdüm. Evet, satılan Emekli Sandığı Binasındaki bir zamanların Akün Sineması, Akün Sahnesi olmuş. Az yukarısında ki SSK'nın Misafirhanesi vardı ve tamir oluyordu, yoksa orası da mı satıldı orayı da mı OTEL yaptılar diye de içime bir kurt düştü.
--Neyse aşağı yürüdüm. SGK İl Müdürlüğü, TÜBİTAK Binaları yerlerinde duruyordu, bir "ohhh dedim!.." Sonra Celal Bayar Köşkü mütevazi tek katlı bina olarak direniyordu. Vakıfbank kimin elinde, nedir son durumu bilmiyorum ama binaları yerlerinde. Bankalar, hastaneler derken bir kez daha içim "cızzzzz etti'.."
--MİLENYUM Çağına (2000'ler) kadar Emekli Sandığı BÜYÜK OTELİ olan koca bina da satılmıştı. Önce Rİ....OS'tu, şimdi de "Grand Ankara Hotel & Convention" olmuş. Yürüdüm sağlı sollu ufak tefek değişikler ile bulvar aynı, taaa solunda TBMM binaları, onun önünde Atatürk Bulvarı ile buluşan İNÖNÜ BULVARI. Allatan isimleri ayını kalmış.
--Akay Caddesi ile Atatürk Bulvarının kesiştiği yerde, Orman Bakanlığının bir anıt binası vardı, Allahtan o da TBMM'nin ek binası olmuş, bir "oohhh!.." çekip, rahatladım.
--Sonra yolun Çankaya'dan Kızılay-Ulus yönünde solda İçişleri, Çevre, MEB Bakanlıkları ve YARGITAY yerli yerlerinde idiler.
--Atatürk Bulvarı ile, Gazi Mustafa Kemal (GMK) Bulvarlarının kesiştiği köşede, yine bir EMEK İŞ HANI vardı. Altında GİMA market, Postanesi, terasında da SET KAFETERYA. O iş merkezi de "satılmış!.." gerçekten satılmış bunlar ya!. Şaka değil
--Daha ileriye gitmeye yüreğim el vermedi.
--Yolun çaprazında ki eski KIZILAY Binasının yerine, bu günlere bakınca şükür edeceğimiz bir AVM vardı. Allahtan yapan firma bir bölümünü de Kızılay/Kurum'a vermiş Milenyum başlamadan önce?!.. Orada oturdum bir Salep içip, dolmuşa binip eve gittim.
--GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ gibi, "Küçük Burjuva Düğünü" oyununda kimin eli, kimin cebinde belli deği. Ne tesadüf ya. Ben düşünmeye başladım da, keşke azıcık da "Dindar ve Kindar Nesil Yetiştirmek" için uğraşan, oy verenlerde bu manzara karşısında azıcık düşünürler mi?,
--Yoksa, binbir emekler kazanılan Cumhuriyetin mal, mülk, siyasi, yönetsel kazanımlarının, birer birer EHL-İ NAMUS yurttaşlarıımızın teveccühleri ve Sevgili Amerikamızın şefkatleri ile varlığını sürdüren iktidarların sayesinde yok olmalarına, yeni bir İSLAMİ BURJUVA yaratma sevdası hevesi ile bu günler mi özlemlendi, planlandı, düşünür, sorgularlar mı? Kimbilir!..
--Bu günlerde olanlara, yaşanlara üzüntümden midir nedir;
--UYUMUŞ KALMIŞIM!...
--Geçe rüyamda, "Neler oluyor oralarda " diyerek dürtüp uyndıran Atamın sesine kadar!..