Konuya, Amasya Genelgesini yazdıranın bakış açısı ve o günün koşulları açısından yaklaşacağım. Yoksa, metin ortada, söylenmiş bütün sözleri herkes duydu ve biliyor. Ama sorulması gereken asıl soru, Nereden Amasya'ya gelindi, ne söylendi ve neden söylendi.
--Hani unuttuğumuz ya da unutturulan DEDE KORKUT tarzı ile gireyim konuya.
--Aldı sazı eline Mustafa kemal.
--Bakalım ne söyler, ne eyler. (Mustafa Kemal, ne söylerse güzel söyler, ne eylerse iyi eyler demek isterim ama, bu güne bir bakın)
--O metin "Ey Türk Gençliği!.." diye başlayan konuşma ne zaman yapıldı?
--Mustafa Kemal (Atatürk), Cumhuriyet Halk Fırkasının 15 Ekim 1927 tarihinde yapılan II. Büyük Kongresi'nde; 6 günde, 36, 5 saat süren konuşmasını 3 ay boyunca çalışarak, notlar tutarak hazırlamıştır.
--15 Ekim 1927 günü başlayan konuşma, 20 Ekim 1927 günü sonra erer, ama konuşmanın sonunda da muhatap kitlesine, müthiş bir vasiyet okur!...
--"Ey Türk Gençliği" diye başladığı konuşmasında; dünü, bugünü ya da yarını taraif eder ve olan yada olabilecek durumları saptar
--"Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir."
--Tersaneleri kimlerin işlettiğini, ormanları kimlerin kesip, ovaların, nehirlerin kimlerin ya da hangi uluslararası şirketlerin, devletlerin dağı taşı altın, mermer, maden arayacağım, çıkaracığım, HES kuracağı diye talan edip etmediğini artık sormayacağım bile. Körler gördü, sağır sultanlar bile duydu da, sen ....!..
--Bu günü değil, o günlerde olabilecekleri ve yaptıklarını, yapılması gerekenleri de:
--"İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler."
--Tüm Emperyalist Güçler ve Devletler Osmanlı Devletine karşı birleşmiş ve işgal başlatmıştı.
--"Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir."
--Osmanlı Sarayı ve Saltanat-Sultan tam da bu duruma uyuyordu!..
--"Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!.."
--Dün için böyle bir durum ve "asil kan" var imiş. Bu gün tahlil gerekir mi siz karar verin bana ne!..
--Atatürk'ün "SÖYLEV/NUTUK"unu sadece "GENÇLİĞE HİTABE" olarak almak yanlıştır. Atatürk yaşanan geçmişten çıkardığı dersleri gençlere öğüt olarak söylüyordu.
--16 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal, 9 uncu Ordu Müfettişi olarak Samsun'a gitmek üzere, Boğazda demirleyen İngiliz ve şgal devletlerinin donanma gemileri arasından geçerek, Bandırma Vapuru ile İstanbul'dan ayrıldı.
--19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktıktan sonra 24 Mayıs'a kadar orada kalır. 25 Mayıs Samsundan, Havzaya gitmek üzere ayrılır. Bu arada da İstanbul ve diğer şehirlerde ki asker-sivil-resmi-halktan kimler var ise iletişim içindeydi.
--25 Mayıstan itibaren Havza'da bulunan Mustafa Kemal'e, Saray istanbul'a dön temirlerini verir ama, artık Mustafa Kemal Anadolu'da halkın kurtuluş ışığını ve umdunu görür ve 9 Temmuzda da Osmanlı Sarayı Ordusundan istifa eder.
--12 Haziran 1919 sabahı Havza'dan Amasya'ya hareket eder.
--Amasya'da da Askerlikten ayrılmış bir kişi olarak, ilişkide olduğu bütün komutanlar ve İstanbul'da Sarayın Karşısında, kendisinin ve Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin yanında, içinde olabilecekler ile iletimini sürdürmektedir.
--Mustafa Kemal, Ülke işgal edilmiş, Osmanlı Sarayı, Saltanat ve Sultan'ın işgalciler ile işbirliği içinde olduğunu görünce, kendisi ile bu durumu paylaşan:
--Amasya'da ki Mustafa Kemal, 20.Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Hamidiye Kahramanı olarak tanınan eski Bahriye Nâzırı Hüseyin Rauf Bey, 3.Kolordu Komutanı Refet Bey, Kurmay Yarbay Arif Bey, İzmit Eski Sancak Beyi İbrahim Süreyya Bey, Yüzbaşı Osman Nuri, Tufan Bey, Yedek Teğmen Recep Zühtü, Efganlı Teğmen Abdurrahman, Maliye Müfettişi Arif Bey, Erzurum 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa, Yıldırım Kıt’atı Müfettişi Mersinli Cemal Paşa, Edirne’de 1 Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Bey’inde telgraf vasıtası ile katıldıkları görüşmelere 21 Haziran günü başlar ve
--Hüseyin Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy birlikte Amasya Genelgesi’ni hazırladılar. Hazırlanan bildiri, Erzurum’da 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’e gönderilip, O’nun da onayının alınmasından sonra, bildiri, 22 Haziran 1919’da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla Abdurrahman Rahmi Efendi tarafından ulaştırılır.
-- 22 Haziran 1919 sabahı yayınlanan AMASYA TAMİMİ/BİLDİRGESİ böyle başlar:
“Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.”
--Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kuruluş bildirgesi, özgürlük ve Bağımsızlık beyanı olan ve bu sözler ile başlayıp,
--Koca bir Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrasında, 23 Nisan 1920'de tüm süreçleri yönetecek Türkiye Büyük Millet Meclisini kuran ve 29 Ekim 1923'de Cumhuriyeti ilan ederek, bağımsız TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN temellerini atan sürece bir bakınca,
--Yurtsever bir insanının vicdanı titriyor, çekilen o kadar acı ve sıkıntıya rağmen elde edilen başarıya hayran kalınıyor.
--Amasya Bildirgesinin her iki metnini de koydum.
--Herkes damarlarında ki, 'asil' kanına göre okusun diye.
--Ülkemin Bağımsızlık, tüm dünya mazlum milletlerinin de isyan bildirgesi olan AMASYA GENELGESİNİ avazım çıktığı kadar bağırarak okurken, o günleri yaşayarak, bu günleri bize armağan edenlerin aziz hatıralarının önlerinde saygı ile eğiliyor va anıyorum.
--Yaşasın Atatürk ve Kuvay-ı Milliyecilerin kurduğu Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti Devleti.