BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Alevi Açılımı...

Terör örgütünün diliyle konuşan ve onun paralelinde hareket eden “kukla       yandaşlar ve yoldaşlar” niyetlerini hiç gizlemiyorlar. Buna, “açılımcı” siyasi irade de çanak tutuyor...

Sırf siyasi iradenin nüfuz alanına girip hizmet ederek “kara örtülü akçelerden” nemalanmak isteyen iktidar yalakaları, kaynağı şaibeli yemliklerle beslenen renkli camlardan millete hakaretler yağdırıyorlar...!

 

Devletin yüz binlerce kadrosuyla “İslam’ı Araplaştırma” sistemini yöneten taassup zihniyet, ta Osmanlıdan beri süregelen Sünni devlet siyasetin temsilciliğini yapmakta ve bu anlayışın dışındaki dini öğretilere hayat hakkı tanınmamaktadır.

16 yy da, Osmanlının doğu seferi sırasında yok edilmek istenen Alevi-Bektaşi inancındaki halkın yaşadığı ölüm kokusu nedeniyle asimile olmuş milyonlarca Türkmen boyu, bugün Kürtçülerin tuzağında “Kürt” olarak algılanmaktadır.

Bu gerçeği kim inkâr edebilir?

Belli vakıf ve dernekler, taassup zihniyetin arpalığı gibi kullanılırken hiç kimseden ses çıkmazken, Devletin kaynaklarının üzerine oturan “diyanet”ten bazı isteklerde bulunan Alevi-Bektaşi öğretisinin mensuplarına söylenmedik laf bırakmıyorlar. Tarihte Alevi Türkmen topluluklarına uygulanan baskının bir başka biçimi bugün de devam etmektedir. Yeri geldikçe olmadık hakareti, zulmü yapanların gerçek yüzleri ve niyetleri, “Madımak” cehenneminde kendini göstermişti... Bunu unutacak vicdan sahiplerine ne denilebilir ki!?

 

**

 

Şimdilerde, terör örgütüyle aynı frekansta yayın yapmalarından dolayı kaybettikleri halk desteğini, güya, “Alevi açılımı” yaptığını iddia ederek bu vatandaşlarımızın oylarına talip olunmaktadır... Hatalarını “açılım” tılsımı ile telafi etmeye yeltenmektedirler; buna kimi inandıracaklarını sanıyorlar; bu ikiyüzlülüğe kimler kanabilir?

 

“Açılımcılık” la dikkat çekmeye çalışanlar, sıradan bir olay gibi, bir de hatırı kalmasın babından, “Alevi açılımı” yapmaları tesadüf değildir. Düne kadar “Cem evlerine” hayat hakkı tanımayanlar, bugün Alevi hamisi kesildiler...

Nitekim 10 Kasım günü TBMM de söz konusu edilen “Dersim” üzerine balıklama atılmaları, bu samimiyetsizliğin ifadesiydi... Bilmeyen birileri sanacak ki bugüne kadar Alevi-Bektaşi inancına küfredenler sanki onlar değilmiş gibi...

Bu kadar olur ancak ikiyüzlülük örneği...

Açılım aldatmacası ve 10 Kasım harekâtı, karanlık vicdanları aklamaya yetmez...

 

**

 

Dersim İstismarı...

Hatırlatalım; tarih 10 Kasım 2009...

TBMM’de, “analar ağlamasın” sloganıyla PKK açılımı tartışılmaya açılanmıştı... Konu dönüp dolaşıp “Kürt-Alevi” sataşmasına geldi... Eşkıya ile yapılan pazarlığın neden yanlış olduğu anlatılırken söz konusu Atatürk olunca konu bir anda farklı yöne çekildi; bir zamanlar Erbakan Hoca’nın “Atatürk mezarında kalksa MSP’ lı olurdu” söylemine benzer şekilde, “asıl Atatürkçü parti AKP’dir” demelerine karşı bir CHP milletvekili kürsüye çıktı ve şu ifadeleri kullandı: “Ne Atatürkçülüğü!.. Atatürkçülük, şehit kanı akmasın, analar ağlamasın diye teröristle, asiyle müzakere etmek midir? Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşında, Şeyh Sait İsyanında, Dersim İsyanında analar ağlamadı mı? Analar ağladı, ağlayacak diye Atatürk asilerle, düşmanla müzakereye, uzlaşmaya mı girişti...!”

Vaaay!!! Sen misin bunları söyleyen? Moda çalgı “vuvuzela” benzeri sesler çıkaran zevat, ne Çanakkale, ne Kurtuluş Savaşı ne de Şeyh Sait İsyanını önemsenmedi, bunlardan hiçbirine takılmadı bu “vuvuzela” sesi çıkaran zevat... “Dersim” sözüne kafayı taktılar...

Meğer neler olmuşmuş de kimsenin haberi yokmuş?! 1938'de Munzur Çayı “kandan kıpkızıl” akmışmış!... Terörle mücadele demek, Dersim’in tekrarı demekmiş!? Pes....

Emperyalizmin hizmetçi ideolojisi olan “küreselleşme” gereğince yeni yöntemlerin geliştirilmesi, teröre “hoşgörü” ile bakılması saçmalığını “post-modernlik” olarak algılayan çağdışı kalmış “çağdaşlar” savunuyorlar...

Terörle mücadelenin “Dersim” isyanıyla kıyaslanması ve işin istismar boyutuna oturtulması son derece “yobazlık” örneği olduğunu söyleyenlere “tu kaka” demedikleri kaldı... Öyle ya; gerçek, kişinin nasıl algıladığına bağlı, nasıl algılıyorsa gerçek de öyle olurmuş; eğer beyaz siyah algılanıyorsa, gerçek de oymuş ya...  Meşhur deyiştir; “ufak at da kargalar yesin...!”

İyi de, atılanları kim yutar? Adama sormazlar mı ki Cumhuriyet ordusu, durup dururken mi Dersim dağlarındaki eşkıya inlerini bombalamış? Eşkıyanın hiç mi suçu yoktu...!

Önce şu hususta anlaşalım; suç işleyenin, devlete isyan edenin cezası nedir? Suç işleyeni, isyan edenin cezası olmayacak mı? Eğer birileri suç işlemek istiyorsa bunun bedeli olan cezaya da razı demektir... Suç işleme özgürlüğünün sonsuz olduğu toplumlarda; bedelini ödemek kaydıyla, isteyen istediği suçu işleyebiliyor... Dersim isyanı devlete isyandır, feodalizmin isyanıdır... Bunlar gerilerde kaldı... Her gün “yeni” konu immişçesine ortaya getirip istismar etmenin anlamı yok, kimseye de faydası olmaz...

Geride kalmasına rağmen konuyu günlük politikaya alet etmek isteyen siyaset cambazları var... Dersim üzerinde koparılan yaygaranın ardındaki niyetin neler olduğu çok iyi biliniyor. Amaç, bir yandan ayrılıkçılar tarafından dillendirilen “Kürtçülük” yapmak... Diğer yandan da sırf siyasi rakiplerini suçlamak ve “acaba birkaç oy devşirebilir miyim” umuduyla, 1938 de olup bitmiş bir isyan bahane edilerek Devleti dövmektir amaç... Güya Dersim isyanının kanlı bastırılmasının sebebi; isyanın Kürt ve Aleviler tarafından yapıldığı içinmiş...! Bu iddia tam anlamıyla deli saçmasıdır... Bunun böyle olmadığını örnekleriyle açıklayalım...

**

Cumhuriyet döneminde devlete isyan edenler sadece “Kürtçülük” amacına yönelik isyanlar değildir; işte bazı çarpıcı örnekler; 1- “Aznavur isyanı”. Bolu ve Düzce yöresinde yapılmış bir isyandır; 2- “Yozgat, Çapanoğlu isyanları”; 3-Hilafet Ordusu isyanı; 4- Bozkır ve Delibaş (birinci ve ikinci Konya isyanları) isyanları; 5-Ali Galip Olayı... Bu isyanlar, doğrudan Türklerin çıkardığı isyanlardır; elebaşları Türk’tü; hepsinin başı ezilerek bastırılmıştır.

İfadenin vecizliğine bakalım; “...Hain'in dili, dini, cinsi, milliyeti olmaz; Kürt'ün de haini vardır, Türk'ün de...”

Eğer Dersim hakkında ileri sürülenler doğru olsaydı o zaman; Türkler tarafından yapılan isyanlar için; “bunlar Türk'tür, değme isyan etsinler” denilmeliydi; ama öyle olmadı...

“Delibaş” isyanının öyküleri anlatılırken, yöre halkının dilinde hiç eksik olmayan şu ifade son derece ilginçtir; “her gün 11 kişi asılırdı...”

Sonuç olarak, milleti kandırmaya, aldatmaya ve ayrıştırmaya yönelik “açılımlar” furyası devam ederken; bir de “Alevi açılımı” kandırmaca çıktı ortaya... Tek suçları Alevi Türkmen olan insanların artık devletin resmi ideoloji haline getirdiği “Sünnilik” baskı unsurunun son bulmasını istemeleri bile siyasi getirim için istismar edilmektedir. Cumhuriyet ilkelerine bağlı, Ali ve Muhammet sevgisiyle dolu vatansever Alevi-Bektaşi kardeşlerimin önlerine konulan “böl ve sömür” oyununa gelip seçimde oylarını yanlış hedefe vereceklerine inanmıyorum. Türkiye Cumhuriyetinin Alevi kardeşlerimin birlik ve bütünlük içinde kalıp hareket etmelerine ihtiyacı vardır...
Yayın Tarihi
14.03.2011
Bu makale 9868 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!