ANKARA'DAN

Akıl sağlığı korunur mu?

Soruya yanıt vermeden önce, "akıl sağlığı"ndan ne anladığımıza baksak iyi olur. "Akıl sağlığı"na bilimsel olarak bir tanım yapmak gerekirse, "Ruh Sağlığı, Psikolojik iyi hal veya zihinsel bir bozukluğun olmadığı" durumu tanımlar. Kişisel ve toplumsal olarak olumluluğu ve uyumluluğu tanımlar.

--İnsanların çoğu evinde ve sınırlı olanaklar ile yine sınırlı zamanlarda, sınırlı yerlerde olunduğuna göre, radyo, televizyon ve gazetelere bir göz atmak yerinde olur.

--Çoğunlukla gazetelerin birinci sayfaları ile televizyonların kısacık da olsa haberlerine bakarsak, siyasileri;

--İkinci, üçüncü sayfa haberleri ile ara ve geri haberlere bakarsak da, yurttaşların insan haberlerini görürüz.

--İşin enteresan tarafı, her ikisinede bakarsak normal, ruh sağlığı, akıl sağlığı yerinde bir insanın normal, olması mümkün değil.

--İktidar ve bazı muhalefetin haberlerinin, bu ülkede yaşayan insanların günlük yaşamları ile bir ilgisi yok.

--Eğer haberler doğru ise, bu ülkenin insanları, bu habelerin yapıldığı ülkede yaşamıyor. Yok, haberler yanlış ya da taraflı ise de, bu kez de haberciler, o siyasiler uzayda yaşıyorlar.

--Hani halkın arasında yapılan bir geyik var ya, eğer mutlu olmak istiyorsan, o ünlü "merkez medya" denilen kanalları izleyin ve gazeteleri okuyun, huzursuz, mutsuz olmak isterseniz de, muhalif kanalları izleyin, gazeteleri okuyun.

--Dünya kaynıyor, yanıyor ama nedense bizim "cürmümüz kadar yerimize" bir şey olmuyor.

--Hele hele bu Koronavislü süreçte ise, bizde her şey bir alem. İktidarda olanlar, cami cemaati keyfiyetten; işlerine, okullarına toplu taşım ile gitmekten başka seçeneği olmayanlar ise zorunluluktan otobüs, dolmuşlarda, kuyruklarında üst üste.

--Esnaf haklı olarak kan ağlıyor. Şehirlerin en popüler cadde ve sokaklarında ki dükkanlar ya kapalı ya da açıksa bile "kuş avlıyor"!..

--İşin politik bir tarafı yok, herkes çevresine bir baksın, işsizlik ve geçim sıkıntısı sorunlarının boyutlarını daha net görecektir.

--Devletin elinde kalmamış, avucunda kalamış. Her şey satılmış, kiralanmış, satılmayıp, kiralanmayanlar da,"kamu-özel sektör işbirliği" denilerek devlet destekli yol alıyorlar.

--Yabancılar dövizleri geliyor ama herhangi bir iş, istihdam yatırımı için değil. Dövizin en yüksek noktasında Türkiyeye gelip, dövizlerini bozdurup, faiz ve devlet tahvillerine yatırıyorlar.

--Hükümette, gelen dövizler ile borçlarını ödüyor, halk da bu dövizcileri banka ve devlet tahvillerine yatıranların faizlerini vergileri ile ödüyor.

--Merkez bankası da, ihtiyaçtan ucuz denilen düzeyde sattığı dövizleri yine yabancılara ucuz döviz temin etmiş oluyor, yabancı da dövizini alıp "pırrrr" ülkesinde ya da başka kârlı bir ülkeye.

--Her iki durumda da olayı yurttaş ödediği vergileri ile finanse ediyor.

--TÜİK, her duruma göre "araştırmalar" yapıp durumu bilimselleştiriyor ama, ussaltırıp, vicdanileştrimiyor.

--Anlayacağız her şeye bir gerekçe bulunuyor.

--Hiç kimse kendini güvende hissetmiyor. Bu hem pandemi, hem de ekonomiden dolayı cüzdanda hissediyor.

--Bankalarda ipotekli kredi sorunundan, icra iflaslardan söz edilir olmaya başladı. İnsanlar ay sonunu iple çeker olmuş.

--Uluslararası ilişkiler bir alem. Her gün dans ettiğimiz partnerimiz değişiyor. Güven sorunu ile birlikte yavaş yavaş güvenlik sorunu da konuşulmaya başlıyor.

--Ortada bir sorun var ama, eğer yaşanan sorunlar halkın sorunu ise, iktidarın işi zor.

--Yok, ortada bir sorun yok ise olanlardan dolayı bir "akıl/ruh sağlığı" sorunu var demektir. O zaman da, taraflardan birisi kafayı yemek üzeredir.

--Sosyal Devleti "tu kaka" sayıp, "tu kaka" deyip Liberal devlete yelken açanlar, yine sorunları, sosyal devletin olanakları ile çözme yollarını aramakla, her durumda yükü halka yüklemekle meşguller.

--Halk ise, "deli dumrul" öykülerinin ücretsiz dublörleri olarak çekilen filmde rol almakla, rol kesmekle meşguller.

--Eskiler bu durumları Ziya Paşa'nın sözleri ile özetlerlerdi:

--“İdrâk-i maâlî küçük akla gerekmez! Zira bu terâzî bu sıkleti çekmez"; Yani, ‘insanın aklı sınırlı, anlaması sınırlı olduğu için birçok hususu anlama noktasında âciz kalır".

--Ziya Paşa'nın bu sözü, yönetenlere mi, yoksa halka mı söylemiş olduğunu zaman gösterecek ama, Taraflardan birisi için yolun sonuna gelindiğini gösteriyor durum ama, hadi "hayırlısı" diyelim!..

--İktidar ve bir kısım muhalefetin "cambaza bak" orta oyunları ise daha ne kadar sahne alır göreceğiz. Sanırım, "şişman kadın" opera/ tiyatronun kulislerinde ısınıyor gibi.

Yayın Tarihi
19.03.2021
Bu makale 913 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!