BİLİMSEL DÜŞÜNCE

“Federandum”..!

12 Eylül 2010 tarihinde “halkın sözü” geçerli oldu. Referanduma giderken, Türk demokrasi hayatında görülmemiş bir “orantısız güç kullanımı” ile bir tarafta siyasi iktidar, diğer tarafta kendini anlatmaya çalışan, sesi kıstırılmış, baskılanmış iki siyasi partiden oluşmuş “cılız” sesli bir muhalefet…

 

Kabul edelim ki referandum boyunca; TBMM de bulunan siyasi partiler arasında en plânlı, en programlı, en net amaçlı ve en hesaplı hareket edenler; iktidar partisi ile PKK’nın siyasi destekçisi BDP oldu. Nitekim oylamanın sonuçları bunu doğruluyor. Umuyorum ki Devletin bazı kurumları bunun farkındadır…

 

Siyasi iktidar partisi; 80 seneden beri karşıt mücadele verilen cumhuriyet kurumlarına egemen olmak, amaç ve hedeflerini gerçekleştirmek isteyen rejim karşıtlarına zemin oluşturduğu için, elde ettikleri iktidarı bırakmamak ve devlet gücünü ellerinde tutmak için çok ince hesaplar, plânlar, programlar yapmakta ve uygulamaktadır. Bu planlı ve programlı çalışmanın, azmin sonucunda, normalde olmaması gereken bir oranda milletten yine “onay” aldı...

 

BDP; bir yandan PKK’yı destekleyerek silahlı güce siyasi kimlik kazandırıyor; her türlü destek sağlıyor; AB, ABD ve Barzani ile her kanal kullanılarak iş birliği içinde çalışıyor. Ana hedef, Güneydoğu Anadolu’yu Türkiye’den koparmak için ön hazırlıklar yapılmakta…

Halk oylamasında terör örgütünün tehditleri sonucu vatandaş “can ve mal korkusuyla” sandığa gitmemiştir... Gidenlerin de iş yerleri tahrip edilmiştir. %70 oranında katılmamayı sağlayarak Güneydoğuda “devletin varlığı” tartışmalı hale getirilmiştir…

 

Basına aksayan haberlerde; PKK/BDP işbirliği yaparak, “Demokratik özerklik” kongresini Diyarbakır’da toplamışlar ve “özerklik” konusunu konuşmuşlar. Karar bildirisini de güya siyasi yasaklı başkan Ahmet Türk okumuş… Kandil ve Diyarbakır’da konuşulan konu; ‘BDP’li belediyelerin binalarındaki bayrak direklerine PKK bayrağını da asmak’!!!???

 

Devleti yöneten siyasi iktidarın bu söylemlere verdiği doğru-dürüst bir tepkisi olmadı... Devleti idare eden sanki siyasi iktidar değilmiş, bir başkasıymış gibi, “terör örgütüyle ben görüşmedim, devlet görüştü…” gibi komik söylemlerle halkın zeka düzeyi aşağılanmaktadır.

 

Terör örgütü ve onun temsilcileri son derece akıllı ve planlı iş yapmaktadırlar. Devleti aşağılamaktalar… Şayet Devlet buna vereceği tepki olursa, buna karşı “muhtemel” stratejisinin ne ve nasıl olacağı, nerede başlatılacağı hesapları da vardır mutlaka… Dedik ya çok planlı gidiyorlar...

 

30 seneden beri terör örgütünün yapmak isteyip de başaramadığı da zaten buydu… “Açılım”cılar sayesinde bir sene içinde bu hedefe ulaştı terör örgütü…

Şimdi kim başarılı; Devlet mi terör örgütü mü?

Hani birileri “terörle bir yere varılmaz” diyorlardı ya… İthaf olunur...

 

Stratejik aşama bellidir; Devlete karşı sivil itaatsizlik hareketleri başlatmak, devlet güçlerinin müdahalesini sağlamak, ABD ve AB nezdinde “mağdurluk” rolü oynamak, Türkiye’yi “operasyona açık bir ülke” konumuna sokmak…

Bunun anlamı şudur; “..ya isteklerimizi kabul edersiniz ya da ettirirler...” Bunlar komplo teorileri filan değil, basında dillendirilen varsayımlar...

Temennim aklıselim galip gelir... Ülkemiz kaosa girmez.

 

TBMM çatısı altındaki BDP bunu yapıyor; diğer yandan da ‘TSK daha çok nasıl yıpratılır, etkisizleştirilir’ diye iktidar gücü ve yanaşık besleme medya kullanılarak sağlı sollu saldırılar sürmekte…

Hazırda TSK’nin terörle mücadele morali zayıflatılmışken ‘tam sırası’ deyip harekete geçmek de var…

Dahası BDP milletvekili, Genelkurmay Başkanına ve Başbakana, “…Can güvenliğiniz yok!” diye tehdit edebiliyor…

Gördünüz mü “açılımın” sonucunu…

Resmen, Türkiye’nin gündemini, PKK/BDP işbirliği oluşturuyor.

Gündemi oluşturanlar demek, o ülkeyi de yönetiyor mu (!) demektir???

Açılımcılar hâlâ referandum sonuçlarını güya “demokratikleşme” jargonu ile milleti uyutmaya devam etmektedirler.

Bana hiç kimse şunu söyleyemez ve inandıramaz ki; Bingöl’deki, Şırnak’taki, Ağrıdaki fukara vatandaş anayasanın 26 maddesini okudu da ne kadar çok “demokrasi” kazanacağını anladı da %97 “evet” oyu kullandı… Devlet imkanlarıyla bindirilmiş kıtalar aracıyla mitinglere insani kaynak sağlanırken yaratılan korkutucu ve baskıcı atmosfer karşısında kimsenin aklında ne anayasa vardı ne de HSYK… Vatandaşın “yeşil kartın iptal kartı”, KÖYDES aracıyla gelecek içme suyu isteği, FAKFUK fonundan aldığı , evine getirilip “evet dersen veririm” denilen kömür torbaları oy vermede esas etken olmuştur. Buna din ticareti de eklenince, “kaymaklı kadayıf” tadında bir ikram sofrası...

 

Tanrı ile kul arasındaki mesafenin en kısaldığı an iftar anıdır; bu kutsal anı bile politik afiş haline getirirseniz, vebalini taşımaya kimsenin omuzları yetmez…

 

Ey millet, ey iktidar, ey muhalefet uyanın artık uyanın…

Kendinizi kaptırdığınız, referandum filan değildir; şu andan itibaren Türkiye “federandum” ile karşı karşıyadır.

 

Bugün 13 Eylül 2010 sabahı, sandıktan %58 “evet” çıktı (ki oy sayımında uygulanmakta olan “SECSİS” bilgisayar yazılım sistemiyle evetin çıkmaması söz konusu zaten değil, deniliyor…), Türk halkı, aslında farkında olmadan, sırf iktidarın aldatma ve kandırmalarına kanarak “Federasyona evet” demiştir…

Beklenen ve olacak olan budur…

Başka kamuflaja gerek yoktur…

Kral çıplaktır…

 

Bunların hiçbiri “komplo teorisi” filan da değildir.

Ülkemin geleceğinden endişe duyan herkesin aklından geçenlerdir. 

Üstelik bunu teşvik eden yetkililerimiz de var; niye Türk milletini 36 etnik parçaya ayırdılar?

Niye “Kürt, “Laz”, “Çerkez”, “Arap” diyorlar?

Benzer bir şekilde BDP’li Osman Baydemir niye “Türkiye’de Kürdistan olsun, Lazistan olsun, Çerkezistan olsun” diyor?

Elbette ki bir bildikleri, düşündükleri var…

Devleti idare eden bazı yetkililer de, Osman Bey de aynı limana yelken açmışlar…

Yelkenlerini şişirmişler… 

Limana varmak için biri sandık kandırmacısını, diğeri ise gerçek silahı araç olarak kullanıyor. Korkuları, belki, şu olabilir; ‘esen rüzgâr birden durursa ne olacak?!’ diye endişeleri vardı ki artık o endişe de kalmadı…

Önü serbesttir…

Türkiye bundan böyle “referandum” değil, “federandum”a doğru yöneltilmiştir…

Bu söylemlerin arkasındaki perdede yazılan ifadeyi böyle anlamak gerekir…

 

Kalın sağlıcakla…

 

 

www.r-demir.com

Yayın Tarihi
15.09.2010
Bu makale 6604 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!