Bir Fenerbahçe kongresi yapıldı.
Neticede adı, Fenerbahçe Cumhuriyeti(!)
tarikatlara teslim edilmedi oldu.
Ardından “Mustafa Kemalin askerleriz biz.” diye
de naralar atıldı.
Bu olay sanki İstanbul da bir kamuoyu
yoklaması idi ve ona yorumlandı.
Daha neler, konuşulmadı, neler yazılmadı.
Tabii ki bu görsel ve yazılı basının sözde
izlenimleri ve aktarmalarıydı.
İşin boyutu aslında o değildi. Feneri
tutan, paralı askerlerin patronları adına şikeyi unutturma ve yedikleri kara
lekeyi silme feryatları idi.
Sizler, bir defa Atatürk’ün askerleri
olamazsınız. Bu leke ile.
Çünkü, Mustafa Kemal Paşa bir dünya lideri
ve kimsenin hakkını alın terine haksızlık yapmayan “ Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı
zamanda ahlaklısını severim.” diye
gençliğe mesaj veren bir muhterem zattı.
O kongre de olan büyük çoğunluk ise bırakın
topluma mesaj vermeyi, verilen mesajı dahi alamamış, şike yaptığı kayıtlarla
tespit edilmiş, ceza yemiş ve daha ne kadar ceza yiyeceği mahkeme kararlarına
bırakılmış bir insan tarafından üye kaydedilmiş, hatta kulüp aidatları o kişilerce
ödenmiş bir topluluktu.
Bu topluluk gerçekleri göremeyecek kadar
uyutulmuş, spora siyaseti ve kendi çıkarlarını karıştıranlara maşa olmuş birer zavallılardır.
Tüm Fener camiasını buna dahil etmek
doğrumu?
Tabii ki değil.
Onun için ne Fener kongresi siyasette bir
gösterge ne de bir ölçektir.
Aynen kamuoyu anketlerin neticeleri gibi.
Taraflı tarafsız, yanlı yansız basına da
bir çift sözü var bu ülkenin.
Bir memlekette gazete okuma oranı eğer çok
düşük ise basın doğru haberleri vermiyor demektir.
İnsanların basına güveni kalmamıştır
demektir.
Basının kuruluş amacı gelişen olayları
aynen aktarmaktır.
Okuyan, okuduğu gerçek haberler ile köşe yazar
yorumlarını kendi bakış açısı ile kıyaslamalıdır.
Onun için bu ülkenin dürüst, ahlaklı, yalan
söylemeyen hak yemeyen, adaletli insanlara, yöneticilere ihtiyacı vardır.
Spora kadar sıçrayan bu tür olayları
kınamalı yapanlara da pirim vermemelidir.
Halkın önüne gelen her seçimde bu da böyle
olmalıdır.