BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Trenden Düşürülen Türk Bayrağı...

… (Anlatımdan özetlenerek alıntı)

 

Zaman dilimi, 1960’lı yıllar…
Sirkeciden bir teren kalkar; Almanya’ya gönderilen ilk işçi kafileleriyle doludur...
Tek cümle ile Sirkeci Garı tarihi günlerden birini yaşar…

Kalabalık halk topluluğu gurbete aş için giden yakınlarını işçi olarak yolcu eder…
Tren, Sirkeci garından, acı bir siren sesiyle ağır-ağır hareket eder… Yakınları trenin vagonların pencerelerinden sarkan yolcu yakınlarına kimi el sallar kimi de mendil… Ama vagonların pencerelerinde mendil değil Türk Bayrakları sallanır, kendilerini uğurlamaya gelenlere…
Çünkü giden işçi vatandaşlarımız vatan hasretine dayanmak ve özlem gidermek için, dayanma gücü sağlamak için, yanlarında Türk Bayrağını almışlar ve pencerelerden sallarlar, adeta gelincik açmış vagonlara benzer manzara…
Islanan mendiller, hüzünlü sahneleri geride bırakarak tren gözden kaybolur… Yola çıkar Almanya’ya ilk işçi kafilesi… Umutlar, hayaller, özlemler ve doğacak günün neler getireceği meçhul bir yolculuk…

**
Tren, Bulgaristan’daki yerleşim yerlerinden geçerken, vagonların pencerelerinden bayraklar yine sallanıyor. Yurdun sınırını geçince duygular daha da yoğunluk kazanmıştır. Bulgaristan topraklarından geçerken yol kenarındaki bir kısmı da Türk olan Bulgar vatandaşlarına da Türk Bayraklarının sallanması ayrı bir anlamı vardır, kan bağı olan Bulgar köylüleri de bizim işçilere el sallar, çekinerek de olsa heyecanlarını gizleyemezler…

Küçük bir istasyona yavaşlayarak giren tren durmaz ve kızla yoluna devam eder… İşte tam bu sırada, bir gurbet yolcusu işçi vatandaşımızın, elindeki Türk Bayrağını düşürür…
Büyük bir panik yaşar…
Kendisi trenden düşmüşçesine feryat eder: “Bayrağı düşürdüm. Bayrağı bırakmayalım!” der…

**
Bu feryat çok kısa bir zamanda tüm vagonlara yayılır. Trenin koridorlarında toplanan vatandaşlar “Nasıl düşürdün?” diye sorgularlar bayrağı düşüren vatandaşı…
Mahcup ve çok üzgün olarak yere çömelmiş vaziyette ağlamaklı bir sesle “Rüzgâr hızlı esti, bayrağın sopası elimden kaydı ve bayrak düştü” diye cevap verir…

“Ne olacak şimdi? Bayrağı yaban ellerde mi bırakacaklar!”
Laz Nizam, “Arkadaşlar, bu bayrağı bu topraklarda bırakmayalım. Çaput yapıp kıçlarını silerler” der...

Çare bulunur: trenin imdat frenini çekmek…
Gereksiz fren çekmenin cezasının ağır olduğunu bilerek…
İmdat kolu çekilir; tren durdurulur!
Vagonların kapıları açılır, her vagonun kapısından kalabalıkça vatandaşımız dışarı atlar ve geriye doğru koşmaya başlar.
En önde bayrağı düşüren genç vatandaşımız vardır ve düşürdüğü Türk Bayrağını bulur, yerden alır, çok mutludur…
Sevinç nidaları… Ve alkışlar!
Dahası bu sevinci ağlayarak karşılayan kucaklaşanlar bile olur.
Devreye Bulgar polisi girer…
Demirperde ülkesi olması nedeniyle disiplin sıkı ve kurallar serttir; durulmaması gereken yerde trenin durması ve insanların inmesi ağır ceza getirir. Trene yol verilmez!...
Nihayet sorun para ile giderilir, 350 Alman Mark ceza yazılır…
Paranın toplanması için Anadolu’da adet olan bir kasket çıkarılıp uzatılır herkese… Üst başlarındaki giysilerin çeşitli yerlerine gizlenmiş marklardan (döviz dışarı çıkarmak yasaktır o yıllarda, dövizle yakalanmanın cezası vardır) çıkarılır ve kaskete atılır.
Ceza ödenir, tren de yoluna devam eder!

**
Aradan yıllar geçer…
Bayrağın düştüğü vagonda seyahat eden 6 kişiden biri de Kara İbrahim adında Doğu Anadolulu bir vatandaştır.
Bu hikâyenin yazarıyla karşılaşır.
Kara İbrahim yetmişli yaşlardadır ve felçlidir, anlatır bu hikâyeyi, yazar da Bütün Dünya Dergisinde yayınlar...

Kara İbrahim hatırasını anlattıktan sonra şu ifadeyi kullanır: “Biz doğuluyuz. Treni durdurup koşanlar arasında bizimkiler çoğunluktaydı. Türk Bayrağını yabancı bir ülkede, yerlerde paçavra gibi bırakmak istemedik. Hepimiz heyecanla koştuk. Şimdi ise bayrak tartışmaları yapılıyor. Çok üzülüyorum... Çok...” (*)

**
Bu olayın yaşandığı zaman diliminde bugüne yaklaşık 50 yıl geçti.
O günlerden bugünlere nasıl gelindi?
Bu sorunun cevabını kim verecek?
Türk kelimesinin anayasadan çıkarılmasını isteyen bir iktidar var bu ülkede... Halkın kurduğu cumhuriyeti yine halkın bayram olarak kutlamasını engelleyen bir iktidar var…
Ve bu iktidarı da güya bu “millet” seçmiş!!!
Türk bayrağına alternatif paçavralar teklif ediliyor ve buna da güya “ileri demokrasi” adına göz yumuluyor, hoş karşılanıyor muktedir olduklarını söyleyen kadrolar…

**
Bayrağını Al Meydana İn…

Sonuç, dünün milli şuura sahip Türk işçisinin yine aynı bilinçle hareket edip bayrağına, cumhuriyetine, vatanına sahip çıkması için hızla uyanması ve aklını kullanması gerekiyor…

Bugün 29 Ekim…
Ey Cumhur, kurduğun Cumhuriyete sahip çıkma zamanıdır…
Bayrağını al ve meydanına in… Bayramını kutla...
Her nerede yaşıyorsan…
İster kentte, ister kasabada, istek köyde…
Cumhuriyet meşalesi yolunu aydınlatsın…

Dr. R. Demir (www.r-demir.com)

(*) Kaynak: Suat Türker, Bütün Dünya Dergisi, Başkent Üniversitesi Yayın Organı)

 

Yayın Tarihi
30.10.2012
Bu makale 10737 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!