BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Referandumda Neden Evet, Neden Hayır? (**)-2-

(Değişen Anayasa Maddeleri ve Analizleri)

 

Anayasa Mahkemesinin Yapısı


Madde–17: Anayasa Mahkemesinin (AYM) kuruluşunu düzenleyen 146. madde değiştiriliyor.

Değişiklik özeti: AYM yi oluşturan üye sayısı 11 asıl 4 yedek olmak üzere düzenlenmiştir. Yeni şekli 17 asıl üyeden oluşması öneriliyor. Bu üyelerin bir kısmının seçimi; TBMM, Sayıştay Genel Kurulu; baro başkanlarının avukatlar arasından önerilen adaylardan seçilecek. Diğer çoğunluk üyeleri ise Cumhurbaşkanı; Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden, YÖK aracılığıyla üniversitelerden seçilecektir. Kurumlardan seçilecek üye sayıları değişkendir. AYM heyeti, deyim yerindeyse, her meslekten insanların oluşturduğu “heterojen” bir mahkeme heyeti olacak. AYM üyelerinin seçim şekli ve kurumlara ait sayılar uzun metin olduğundan buraya aksettiremiyoruz.

 

Yorum-İrdeleme: Bu değişiklik paketinin can damarını oluşturan maddelerden birisidir. Yüksek yargının yürütmenin işgali altına gireceği noktasında görüş birliği vardır. Çünkü AYM üyelerinin çoğunluğunu yürütme yani hükümet belirliyor. Bu da siyasi irade hangi görüş ve ideolojide ise kendisine yakın bulduğu yargıçları ya da üst düzey bürokratları AYM üyesi olarak atayabilecektir. Hükümetin ve hükümet paralelindeki cumhurbaşkanı tarafından atanan üyeleri de dikkate aldığınızda AYM üyeleri adeta bir partinin kontrolünde seçilip atanan üyelerden oluşacaktır. ATM üyeliğine atanan pek çok üye hukukçu bile olmayan mesleklerden olacaktır.

 

12 Eylül’ün en katmerli kurumu olan YÖK’ün iktidarca kaldırılması öngörülürken, YÖK aracılığıyla AYM üye olan YÖK temsilciler siyasi iradenin söyleminde samimi olmadığını gösterir. Böylece AYM ye gönderilen üyeler aracılığıyla 12 Eylül eseri olan YÖK tam anlamıyla kökleşmiş olacaktır. Keza, Sayıştay bir mahkeme bile değilken AYM ne üye vermesi siyasi hesapların bir göstergesidir. Sonuç: “Hayır” denilmelidir.

**
Madde–18: AYM üyelerinin görev sürelerini düzenleyen 147. maddesinde değiştiriliyor.

Özet: AYM üyelerinin görev süresine sınırlama getiriliyor. AYM üyeleri, 12 yıl için seçilecek,  2 defa üyeliğe seçilemeyecek, bu süreden önce yaş sınırını dolduran emekli olacak. Maddeye yorum getirmeye gerek yoktur. Sonuç: “Evet” olabilir.

 

**
Madde–19: AYM’ nin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesi değiştiriliyor.

Değişiklik özeti: AYM’ ne bireysel başvuru hakkı tanınıyor.  ”Anayasa şikâyeti” başlığı ile sınırlı olan uygulama kaldırılıyor. “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi” kapsamındaki hak ve özgürlüklerden birinin devlet gücüyle ihlal edildiği takdirde, normal yargı yollarının tüketilmiş olması durumunda, AYM’ne bireysel başvurabilecek.

 

Yorum-İrdeleme: “Anayasa şikâyeti” talebinde bulunanların şikâyetlerinin sonuç vereceğine inanmak çok güç. Önerilen sistemde, şikâyetçi sonuç alamaz, bir oyalama yolu olarak kalabilir. Çünkü bu yol anayasal güvenceye alınmıştır. Bireysel olarak önerilen “Anayasa şikâyeti” hakkı, aslında bireyin kaybolan haklarına kavuşması amacını taşıdığından şüpheliyim; buradaki amaç, olabildiğince davaları sürüncemede bırakmak, bugüne kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde mahkûm olmanın sonucu olarak ödenen tazminatların önüne geçmek için getirilmiş bir “önleyici” hüküm niteliğini taşıyor. Sonuçta birey kaybeder, devlet kazanır. Halbuki amaç daha çok demokrasi değil mi? O zaman bu çelişki neden? Sonuç: “Kerhen Evet-Hayır” olabilir.

**
Bireysel Başvurulara Bölümler Bakacak
Madde–20: AYM’nin çalışma ve yargılama usulünü düzenleyen 149. maddesi değiştiriliyor.

Değişiklik özet: AYM’ nin çalışması ile ilgili bölümleri zikredilmiş, her bölümün kaç üyeden oluşacağı açıklanmış, AYM Genel Kurulunun toplanma nisap sayısı belirtilmiş, bölümler ve genel kurul, kararlarını salt çoğunlukla alacak; bireysel başvurular için alt komisyonlar oluşturulacak.

 

Yorum-irdeleme: Bireysel başvuruların sürüncemede kalacağı şu komisyonlar silsilesinden anlaşılmaktadır; alt inceleme komisyonu, alt karar komisyonu, bölüm komisyonu, bölüm kararı, genel kurul kararı... Sonuç:”Kerhen Evet” denilebilir.

**
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)’nün Yapısı

 
Madde–23: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yapısını düzenleyen 159. maddesi değiştiriliyor.

Değişiklik özeti: Halen, HSYK 7 asil, 5 yedek üyeden oluşuyor. Bu sayı 21 asil, 10 yedek üyeye çıkarılıyor. HSYK kendi içinde ayrılmış 3 daire halinde çalışacak. HSYK Başkanı, Adalet Bakanı olacak, Müsteşarının HSYK yer almaya devam edecek. Kurulun asıl ve yedek üyeleri devletin farklı kurumlarından (YÖK, Avukatlar, üst kademe yöneticiler arasından Cumhurbaşkanınca; Yargıtay üyelerinden Yargıtay Genel Kurulunca, Danıştay üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca; Türkiye Adalet Akademisi Genel Kurulunca kendi üyeleri arasından; birinci sınıf yargıç ve savcılar arasından seçilen üyeler olacaktır. Süresi biten üyeler yeniden seçilebilecek. (Not: Maddenin yapısı, üye sayıları ve ifadesi tamamen değişmektedir. Detaylı ifadelerin iyi anlaşılması için yasa maddesinin metnine bakmak gerekiyor.)

 

Kurul üyeliği seçimi üyelerin görev süresinin dolmasından önceki 60 gün içinde yapılacak. Kurulun ”meslekten çıkarma” cezasına ilişkin kararlarına itiraz yolu getiriliyor. Kurulun diğer kararlarına karşı yargı mercilerine başvurulamayacak.

 

Yorum-İrdeleme: Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde HSYK’da Adalet Bakanı ve müsteşarı üye olarak bulunmaz. Kurulun başkanlığını bakan yaptığı sürece yüksek yargıya siyasi müdahale vardır demektir. HSYK üzerinde yürütmenin yetkileri artırılmaktadır. HSYK da karar yetkisi yürütmeye verilmektedir; gerektiğinde Adalet Bakanı ya da müsteşarı HSYK çalışmasını “bloke” edebilir. Bu sistem son derece sakıncalıdır. Son yetki siyasi iradede olduğu için, hâkimler ve savcılar temsilden avutulmaktadır. Yargının tamamen bağımsız olması gerekir.

Sonuç olarak yargı bağımsızlığı olmadan hak ve özgürlükler korunamayacağı gerçeği asla unutulmamalıdır. “Hâkimlerin İktidarı” var denilip “İktidarın Hâkimleri” ihya edildiği kanaati yaygındır. Yargıya bağımsızlık, tarafsızlık ve özgürlük getirmediği düşüncesi egemendir.

Sonuç: “Hayır” denmelidir.

 

**
Madde- 24: Anayasa’nın, 166. maddesi değiştiriliyor. ”Ekonomik ve Sosyal Konsey” Anayasa kapsamına alınıyor.

 

**
Geçici 15. Madde Konusu

Madde- 25: Anayasanın geçici 15. maddesiyle ilgili değişikliktir. Maddenin içeriği, 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi’nde görev alanların yargılanmasını önlüyor. Madde yürürlükten kaldırılıyor.

Yorum-İrdeleme: “Cuntacılar yargılanacak.” “12 Eylül cuntası hesap verecek” gibi sloganımsı söylemler sadece siyasi ranta yöneliktir. Mademki “cunta” yargılanacaktı da neden sekiz yıl iktidarda beklenildi? Zaman aşımına uğrayan bir suçu güya “yargılamak” amacı, tamamen 12 Eylül mağdurlarından “evet” oyu koparmaktır. İktidar da biliyor ki “cunta” hiçbir şekilde yargılanamayacak. Çünkü iktidar bu konuda samimi değildir. Bunu, birçok icraatıyla ispatlamıştır. İşte örnekler: 1-Cunta lideri Kenan Evren’in Çankaya’da ağırlanması; 2-Kenan Evren-Bülent Arınç’ın Manisa’da gösteri yapmaları; 3-Tayyip Beyle Kenan Evren’in İzmir’deki dostluk pozları, 4-AKP kurulurken Kenan Evren’den askerden izin için aracı olunma isteği (Tüm bu gerekçeler basına akseden haberlerden alınmadır), 5-“Bizim çocuklar” diyen “ağababa” izin vermeyeceği için... Sonuç olarak, siyasi irade samimi değildir bu söylemlerinde. Yargılama olmayacaktır. Sadece “sembolik” olarak cuntayı koruyan geçici 15. madde kaldırılmış olacaktır. Sembolüne bile gerek yoktur…

Sonuç: “Evet” denilmelidir.

 

**

Ve Sonuç

 

Her şeyden önce toplumun ortak -mutabakat- “ana sözleşmesi” niteliğindeki Anayasalar, toplumun tamamına yakınının temsil edildiği TBMM de, temsilcilerin olumlu onayıyla yapılması gereken ana metinlerdir. Çünkü Anayasaları halk yapmaz, onun temsilcileri olan kişiler yapar. Toplumsal mutabakat şarttır; bu mutabakat sağlanamamıştır.

 

Anayasa değişikliği, TBMM’nin onayını almamış bir değişiklik olup, sadece siyasi iktidarın oyları ve baskılarıyla halkın önüne getirilmiştir. Bu değişiklikler demokratik müzakereyle değil, kapalı kapılar ardında hazırlandıktan sonra alelacele TBMM’ne getirilmiştir. Adet yerini bulsun diye STK’den görüş bildirmeleri için 24 saat süre verilmiştir. Muhalefetin önerileri dikkate alınmamıştır. Sonuçta iktidar inadı nedeniyle TBMM de 2/3 oy çoğunluğunu alamadığı için halk oylamasına getirilmiştir.

 

Anayasa Mahkemesine yapılan siyasi baskılar sonucu AYM de “ne haliniz varsa görün” deyip topu taca atmış ve böylece bu acılı paket milletin önüne gelmiştir. Millet de zor durumda; neye ne için “evet” ya da “hayır” diyeceğine karar veremiyor. Çünkü müthiş bir bilgi kirliliği var, müthiş bir siyasi ve sosyal baskı var... Siyasi erkin tek hedefi, “evet” çıkmasıdır. Bunun için de her yöntem “mubah” sayılmaktadır.

 

“Millet istedi getirdik” söylemi geçek değildir. Millet ne anayasa değişikliği istedi ne de yaptı. Siyasi iktidar kendisi yaptı kendisi oyladı. Her bir maddesi TBMM’de ayrı ayrı oylanması gerekirken “paket” olarak oylandı, şimdi de vatandaştan yine bu paketin hepsine ya “evet” ya da “hayır” deme mecburiyeti getirilmiştir.

 

İrdelememizde de görüleceği üzere “makul” içerikli maddeler yanında “habis” içerikli maddeler de vardır. Vatandaşın oyna getirilişi, kandırılması da bu noktada başlıyor. Yalan-yanlış-doğru kapsamlı bir pakete tercih isteniyor. İşin yanlışı buradan başlıyor.

 

12 Eylül Anayasası’nın özüne dokunmadan yapılmış “aldatmaca” dolu bir değişikliktir; örneğin YÖK, %10 seçim barajı, partilere mali yardım, memura grev hakkı gibi temel hükümlere hiç dokunulmamış olduğundan bu değişiklik paketi, aynen 12 Eylül Anayasasının doğurduğu bir hilkat garibesi çocuğu andırmaktadır.

 

Sunulan değişiklik paketin ruhu, birçok yönden sakat kalmıştır; örneğin; a) evrensel hukuk ilkelerine göre değil özel çıkarları öne alındığı bir anlayışa dayandırılmıştır; b) Değişikliğin temeli, “sivillik maskesi” takmış aslında sivil otoriterliği tesise dayanmaktadır; c) “çoğulcu” demokrasiyi değil, “çoğunluk” diktatörlüğünü yansıtmaktadır; d) “Hâkimlerin İktidarı” var denilip “İktidarın Hâkimleri” ihya edilme amacını taşımaktadır; e) yargıya bağımsızlık, tarafsızlık ve özgürlük getirmemektedir, f) Halkın ortak mutabakat metni olmasına özen gösterilmediği için bu oylama milleti birleştirmek yerine ayrıştırmıştır.

 

13 Eylül günü çıkacak sonuç herkesi bağlar, sonrasını da hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Tanrıdan dileğim, Türk milletine bugünleri aratacak günler yaşatmasın!!!??? Sağlıcakla kalınız.

Yayın Tarihi
04.09.2010
Bu makale 6361 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Selim Bey, Sorduklarınızın tamamının ve daha fazlasının da farkındayız ve görüyoruz; onun için sürekli yazarak vatandaşımızı uyarmaya çalışıyoruz. Bu yetmiyor; çünkü yazdıklarımızı okuyan vatandaş yok ki... Bakıyorum yazılanları okuyan sayısı çok fazla değil... Belki çok ciddi konulara eğildiğim içindir, söz gelimi "magazin" ve "popüler kültür", moda deyişle "laklak kültürü" konuları işlense belki okuyan sayı artar... Selam ve sevgiyle kalınız. R.Demir (www.r-demir.com)

Ramazan Demir 30.09.2010

HAYIR DEMEK İÇİN ONLARCA NEDEN VAR. AKP Saltanatı ÜLKEYİ BÖLÜP PARCALAMAYA GÖTÜRÜYOR. HALA BUNU GÖREMİYOR MUSUNUZ.Osman Baydemirin konuşmasına bakın... ÜLKENİN BÜTÜN DEĞERLERİ SATILDI. BUNU HALA GÖREMİYOR MUSUNUZ. Yolsuzluklar aldı başını gidiyor. YÜCE DİVAN KORKUSUNDAN dokunulmazlıkları kaldırmıyorlar. İktidar devletin bütün kurumları ile kavgalı iKTİDAR MİTİĞLERİ HALKI SÜREKLİ GERİYOR. BUNU HALA GÖRMÜYOR MUSUNUZ. 2009-2010 Yılları Ergenekon davaları ile boşuna heba olup geçti .ÜLKE İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPILMADI...

Selim Çalışkan 12.09.2010

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!