BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Referandumda Evet mi Hayır mı? (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Türk Milletini temsil eden Anayasal bir kurumdur. İstiklal Savaşı’nın yapılıp kazanılması, Cumhuriyet’in kurulması bu kurumun kararlarıyla gerçekleşmiştir. Türk Milletinin tamamına yönelik bağlayıcı kararlar bu kurumun eseridir. Örneğin Anayasa gibi toplumun tamamını ilgilendiren, hak ve hukukunu savunan, milletin tamamını kucaklayan ve Türk Milletinin her kesiminin üzerinde mutabık kaldığı ana metinlerdir; TBMM de temsil edilen tüm partilerin asgari müştereklerde birleşerek kabul ettikleri “yasaların anası” olan metinlerdir.

Referandumda önümüze konulan bir “paket” vardır; değiştirilmek istenen, 1982 Anayasasının bazı maddeleri hakkındaki pakettir.

 

Değiştirilmek istenen 1982 Anayasası da Türk Milletinin %92 “KABUL” dediği bir anayasadır. Tahmin ederim ki bugünkü siyasi iktidar mensuplarının da, bugün karşısında oldukları ve ”cunta anayasası” dedikleri 1982 Anayasasına “KABUL” demişlerdir; bendeniz de “kabul” demiştim o zaman...

 

Kaldı ki bu anayasanın daha önceleri 96 maddesi; sonraları 17 maddesi değişmiştir. Bunların büyük bir kısmı mevcut iktidar yapmıştır. 

Bu kez de 26 maddesi değiştirilmek isteniyor.

 

Burada anlaşılamayan husus, bu kadar maddesi değiştirilmiş olan bir anayasa hâlâ neden “cunta anayasası” oluyor? Biraz samimiyet, lütfen...

 

Kaldı ki, 1980 Askeri müdahalenin ertesi gün Orgeneral Evren Paşa’ya saygı arz edenler, onu “kurtarıcı” olarak görenler, bugün ise; makamlarında ağırladıkları “cuntacılara” ve %92 kabul oyu alan bu anayasaya “düşman” kesilmişlerdir.

Bu ne biçim samimiyet (!)…

 

Eğer hükümetler sadece kendi çoğunluğuna dayanarak bir Anayasa hazırlıyorsa, o takdirde milletin tamamına yakınını temsil etmiyor demektir. Örneğin (X) partisi iktidarda ise ve siyasi iradenin kendi başına hazırladığı bir anayasa metni varsa, muhalefet buna karşı çıkmış ise, o takdirde bu metin “mutabakat” metni olmaz, sadece iktidardaki partinin anayasası olur.

Önce bunu böylece tespit edelim.

Buna kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.

 

Şimdi düşünelim; mevcut siyasi irade; “darbe anayasasını değiştirmek”  ve “12 Eylül darbecilerini yargılamak” iddiasıyla bir değişiklik paketini hazırladı ve 12 Eylül 2010 tarihinde biz vatandaşların oyuna sunulacaktır.

 

**

Neden bizim oyumuza gerek görüldü?

 

Önce bu sorunun cevabını arayalım; önerilen anayasa değişiklik paketinde Türk Milletinin aleyhine işleyecek o kadar gizli hükümler yerleştirilmiş ki sade vatandaşın bunu fark etmesi, bilmesi mümkün değildir. Adeta, iktidara gelen hangi siyasi parti olursa olsun, “SİVİL DİKTATÖTLÜĞE” yol açacak hükümler olduğu için, TBMM tarafından topyekûn olarak, yani muhalefet partilerince kabul edilmedi… Bunun anlamı şudur; %35 oy alıp parlamentonun %75 oranında gücünü elinde tutan sadece bir partinin anayasası demektir.

 

İşte bu hükümlerden dolayıdır ki sunulan anayasa paketine muhalefetteki partilerin hiç biri “kabul” oyu vermemiştir. Sadece iktidar partisinin oyları ile kabul edildiği için bizim oyumuza ihtiyaçları vardır. Yani anayasa değişikliğin geçerli olabilmesi için, TBMM deki vekillerin gerekli olan nitelikli sayı tarafından “kabul” denmesi şartı yerine gelmediği için halk oylamasına baş vurulmaktadır.

 

Böyle olmadığı takdirde çıkarılan yasa tüm millete uygulanamaz anlamı çıkar.

Bunun üzerine Hükümet bu değişikliği halkın oyuna sunarak (“referandum”) TBMM deki hatasını Türk Milletine ONAYLATMAK suretiyle telafi etmek istiyor. İşin püf noktası buradadır.

 

**

Pakette neler var?

 

Elli milyon civarındaki Türk seçmeninin %95’i referanduma sunulan Anayasa maddelerin ne olduğu, içine yerleştirilen “bubi tuzağı” maddelerin neler olduğunu alıp okuması ve bilmesi mümkün değildir. Ortalıktaki söylemler ve parti genel başkanlarının yaklaşımı ve performansı halkı yönlendirmektedir. Dolayısıyla, hiç olmazsa okuyup anlayanların halkı aydınlatmak için, yazdıklarının önemi vardır. Bunun da ne kadar etkili olacağı da şüphelidir... Çünkü Türk seçmeni, maalesef hâlâ “kul” olma, “mürit olma”, başkası tarafından “yönetilme” ve tabii ki “ümmi” olma yolunda kendisini alıkoyamadı; tam anlamıyla düşünen, irdeleyen “birey” olamadı. Olamadığı için de menfaate hitap eden çok etkili iktidar nimetleri ve diğer faktörler karar vermede öne çıkmaktadır.

 

Vatandaşa burada şu objektif soru soruluyor; “… Ey vatandaşım, ey halkım, sen iktidarın yanlışını onaylamak, onun yaptığı yanlışa ortak olmak mecburiyetinde misin? Bu ortaklık sonunda doğacak haksızlıklar, hukuksuzlukların vebaline ortak olacaksın demektir. Bunu bil ve ona göre oyunu kullanmalısın…”

 

Onun içindir ki sizlerle bu köşede, oyunuza sunulan anayasa paketine neden “hayır” ya da neden “evet” denilmesi gerektiği konusunu tartışamaya çalışacağım.

 

Buradaki ifadelerim, ne bir siyasi partinin lehine ne de aleyhine yorumlanmamasını rica edeceğim. Çünkü bu yazı dizsisinin amacı; birilerini yermek ya da yükseltmek değil; sadece gerçekleri dile getirmektir. Doğaldır ki açıklanan bu gerçekler birilerinin “hoşuna” gitmeyebilir. O zaman da onlara düşen görev, yanlıştan geri dönmektir... Hatadan geri dönmek fazilettir...

 

**

 

Bugün (X) partisi iktidarda olabilir, yarın bir başka parti…

Fakat kalıcı olan Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu Devlet zarar görürse hiç kimse huzur ve refah içinde olamaz.

Bu dile getirdiklerim; devletim için, vatanım için, bayrağım için, milletim için bazı endişeleri taşıdığımdandır; bunun için ifade ediyorum ve şahsıma ait düşüncelerdir.

Konuyu irdeleyen ve inceleyen bir aydın olarak sorumluluklarım var. Bu sorumluluklarımın başında da milletimi aydınlatmaktır.

Oy verirken son karar, tabii ki herkesin kendisine ait olacaktır.

En önemli husus neye ne için “evet” veya neye ne için “hayır” dediğinin bilmemiz gerekiyor.

Dikkat etmemiz gereken; oy sahibi bizlerin oyunu etkilemek için birtakım “sabotaj sözcükler” in kullanılmasıdır. İkbal ve iktidar için siyasi iradeyi ve onun mensuplarını savunan “yandaş”, “yoldaş”, “menfaat arkadaşı” kimselerin ve yayıncıların yoğun olarak bu yönteme başvurmaları ihtimal dâhilindedir. Az da olsa muhalefet için de bir ihtimal vardır...

Yani sloganımsı aldatmaca ifadelerle halk kandırılmaya çalışılacaktır. Özellikle iktidar gücü ve imkânlarının kullanılacağını unutmamak gerekir... Bu pakete neden “hayır” ya da neden “evet” denilmesi konusunda insanlarımızın gerçekten yeterli bilgi sahibi olmadıkları bir gerçektir. Ama onların sağduyuları vardır; ülkenin durumunu, kendi durumlarını en iyi gözleyen o sağduyu sahibi insanlarımızdır; onlara güvenmek gerek... Hata da sevap da onlara ait olacaktır...

Okuyucularımdan ricam, mümkün olduğunca konuyu tam anlayıp karar verme aşamasında elimizi vicdanımıza koyarak, demokrasi denilen sistemde vatandaş olarak elimizde olan tek yetkinin oyumuz olduğunu unutmadan, onu en isabetli şekilde kullanma gerektiğini bilmektir. 7.8.2010

 

(Devam edecek)

Yayın Tarihi
10.08.2010
Bu makale 5087 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!