Hız kazanmış iken sonucun ne getireceği ne götüreceği malum.
AKP’de yine Genel merkez güdümlü, CHP’de bölgesel ağırlığını elinde tutan Baykal’ın desteklediği adaylar kazanacak.
MHP’de ise bölgesel yaptırım ağır basıyor gibi gözükse bile, burada da genel merkez onayı son anda devreye girer.
Netice de zihniyet açısından hiçbir şey değişmeyecek.
O halde seçimlere kadar yapılacak politika yine haberlerde her akşam dinlediğimiz politika ve söylemler devam edecek gibi görünüyor.
Ya vatandaş ne ister, hangi partiyi tercih eder, onu, kimin temsil etmesini ister, kim ne kadar kenti ile ilgilenir, hep bunları bilmek ister.
Peki, vatandaş artık ne istemeze gelindiğinde ise buna sayfalar yetmez
En başta seçimden seçime ve tabii afetlerde yüzünü gördüğü, “kim bu lacivert takımlı adam” diye birbirine sorduğu Milletvekili istemez.
Mecliste laptop ile not tutan, sonra önerge hazırlayıp sunarken “Mecliste TRT3’de şu saatte konuşuyorum” diye telefon ile mesaj atan vekil hiç istemez.
Ankara’da iş takibi, yapıp komisyon alan vekil ise hiç tercih etmez.
Hele, hele bölgesinin adayları seçimine müdahale eden, gerek duygusal gerekse mali konularına müdahaleci vekil ise hiç istemez.
Gelelim yeni seçilecek İl ve İlçe başkanlarına.
Malum konular sizler içinde geçerli.
Öncelik Vatandaşın arzu ve taleplerini tespit edip, Belediye başkanlarına ve parti genel merkezleri ile Vekillere aktarmak.
Tabii ki, bunu yaparken de vatandaşa karşı parti ayrımı yapmayacak.
Halkın arzuladığı, sempati duyabildiği, çevre yaratmak, seçmen kazanmak.
Kısacası tek hedef Halk kitlelerine ulaşmak olmalıdır.
Çünkü teşkilatlar, kapıları kapalı, randevulu çalışan yerler olmamalıdır.
Siyaset piramit’inin en tabanı teşkilatlardır.
Seçimlere hazırlanan tüm parti anlayışları bu gerçeklerden yola çıkmalıdır.