BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Köy Enstitüleri ve Cumhuriyetin Öğretmeni

Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim seferberliği başlatıldı. Genç bir cumhuriyetti. İstiklal Savaşından geriye kalan gaziler, yaşlılar, kadınlar ve çocuklardan oluşan 13 milyon civarında nüfusu olan bir Ülke düşünün…

Bunların büyük bir kısmı ümmi!

Çocukların eğitimi için büyük bir seferberlik başlatıldı… Gazi Paşa şunu çok iyi biliyordu; en büyük savaş cehaletle yapılacak olan savaştı, onu yaptı…

Eğitimci ordusunun yetişmesi, yetiştirilmesi gerekiyordu… Bunun için en tipik örnek ortaya konuldu ve dünyaya “Türk Eğitim Modeli” olarak bilinen “Köy Enstitüleri” kuruldu...

 

Köy Enstitülerinin kuruluş gayesinde ve ana hedeflerinde; "…Köy öğretmeni ve köyün ihtiyacı olan diğer meslek sahibi kişileri yetiştirmek…" var ise de, bu modelin temelinde, çağdaşlaşma sürecinde Anadolu insanını aydınlatmak, eğitmek ve geliştirmek hedefleri vardır; bunun sonucunda hür dünya ile uyum sağlayabilecek özgür, demokratik bir toplum oluşturmaktır...

 

Uygarlığın temeli eğitimdir; eğitimsiz bir toplumla çağdaşlaşmak ve demokrasiyi yerleştirmek mümkün olmaz. Okuması ve yazması olmayan (ümmi), yurttaşlık fikri gelişmemiş kuru kalabalıklarla ne çağdaş toplum oluşturulabilir ne de demokrasi geliştirilebilirdi. Bu gerçekleri bilen ve göre cumhuriyetin kurucuları, Anadolu’nun top yekûn bir eğitim seferberliğine tabi tutulması gerektiğini gördüler. Bu, bir anlamda 13. asırdan beri başarılamayan “aydınlanma, aydınlatma, eğitme” projesinin yerine gelecek bir proje idi. Anadolu insanı asırlar boyunca idareciler tarafından, cephede kırdırılmak için “asker ve vergi kaynağı” olarak görülmüştü…

 

Bu bağlamda Anadolu kadını cömertçe yiğitler doğurmuş, vatan için, padişah için, devlet için cepheye göndermiş; köylü Mehmet de çalışmış vergi vermiş, Devlet-i Osmaniye’den gelen padişah fermanı gereğince “salma” ödemiş…

 

Zaman gelmiş cepheye gönderilip de hiç geri gelmeyen yiğitler, verilen vergiler, toplanan salmalar da çare olmamış; Anadolu vatan toprağı emperyalistlerce paylaşılmış ve işgal edilmiş…  

 

Umutsuzluğun dorukta kara bulut gibi biriktiği anda, yine bir yiğit çıkmış, millete önder olmuş, çoğu kişinin okuyup irdelemekten aciz kaldığı yeryüzünün tek İstiklal Savaşını kazanmış Türk Milleti, Atasının önderliğinde… 

 

Sonuçta, üç kıtaya yayılmış bir imparatorluktan elde kalan bir parça Anadolu toprağında yaşayan 13 milyon harp malulü, yaşlı, çoluk-çocuk ve kadından oluşan bir toplum… Bu toplumdan çağdaş bir millet çıkarmak hedefi!

 

İşte en büyük hedef buydu, bunun çıkışı da mutlaka eğitim olmalıydı… Anadolu insanını her yönden hayata hazırlamayı planlayan bu eğitim seferberliği kapsamında insanlarımız hem okur-yazar olacak, hem pratik hayatta gerekli olan iş uygulamalarını yapacak, hem de sanat öğrenecek ve en önemlisi örgütlenmeyi, dayanışmayı, paylaşmayı, yurttaşlık bilgisini kavramayı, ulus olduklarını, ulus devlet sahibi olduklarını, kendine güveni öğrenmeyi başaracaklardı...

 

Bir bakıma köylünün, kasketlinin, şalvarlının eğitilmesi ve uygarlaşması projesiydi… Köy Enstitülerinde köylü çocuğu ilk defa eğitime giriyordu; yerli ve dünya klasiklerini okuyor, müzik dinliyor, çalgı aleti çalmayı öğreniyor, resim yapıyor, el işleri becerisini geliştiriyordu…

 

Kravatı, mokasen ayakkabıyı, diş fırçasını, gözlüğü öğreniyordu… Yazmayı, konuşmayı, tartışmayı, öğrenmeyi ve öğretmeyi… Ne denli yaratıcı ve becerikli olduğunu yaptığı el işi ile yazdığı şiir ve hikâyelerle, romanlarla yaşamın kendisini, yani kendisini, Anadolu’yu anlatıyordu…

 

Köylü diye hep aşağılanan insanların ne kadar yaratıcı olduklarını ispat ediyorlardı… Hayatlarının gereği olarak doğa ile iç içe yaşayan bu gençler yeni bilgilerle donanarak gerçek üretici oluyordu… Modern tarım aletleri ve üretim teknikleri bu genç insanları, farklı bir ruh ve üretkenlikle tanıştırtıyordu…

 

Benliklerinde var olan üretkenlik genleri harekete geliyor, sadece tarım alanında değil sanatsal alanda da etkili olabiliyorlardı… Ürettikleri resimler, heykeller, romanlar ve bestelerle sanatçı insanlar oluyorlardı ve dünya ile iletişimi sınırlı olan Anadolu köylüsüyle kaynaşıyordu; yaşamın farklı yönlerden oluştuğunu bu insanlarımıza öğretmeye çalışıyordu cumhuriyet öğretmeni... Ana hedef, köylü vatandaşı her yönden eğitmek olduğuna göre, köy ve köy yararına ne varsa insanlara aktarmak amacına yönelik kadrolar yetiştiriyordu böylece...

 

Köy Enstitüleri Anadolu insanına, rençperine, köylüsüne, şehirlisine örnek olacak insan tipini yetiştiriyordu ve bunun sonucu olarak köylünün dünyaya açılan kapıları oldular; hem çocukları aracıyla hem de kendilerine gelen bu okul mezunları öğretmenler aracıyla…

 

Köy Enstitülerinde okuyan çocukları aracıyla okulun ne anlama geldiğini anladılar; farklı bir dünyanın var olduğunu gördüler; devlet görevlisi oldular, köy hayatının dışında bir hayatın olduğunu anladılar, öğretmenliğin yanı sıra çoğu da meslek sahibi oldular. O güne kadar vergi isteyen, asker isteyen devlet, şimdilerde “verici” oluyordu, “alıcı” değil…

 

Özet olarak Köy Enstitüleri aracıyla Anadolu köylüsü, genel anlamıyla Anadolu insanı okuyarak, okutarak dünyayı tanıdılar, varlıklarının farkına vardılar, önce benliklerini ispat ettiler sonra devletine sahip olmanın haklı gururunu yaşadılar...

Yetişenler ve yetiştirenler Cumhuriyetin öğretmenleriydi… Cumhuriyet onların omuzlarında anlaşılacak ve kavratılacak bir halkça ve hakça sistem olduğu anlaşılacaktı… Bunu Cumhuriyet Öğretmeni başaracaktı… Ve başardı…

24 Kasım öğretmenler gününü sevgiyle muhabbetle kutluyorum.

 

(www.r-demir.com)

Yayın Tarihi
25.11.2011
Bu makale 11252 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Öğretmenler Toplumda var olan ve olacak olan sorunların temel nedenin "eğitim" konusu olduğu bilinir ve söylenegelir... Günümüzde de tüm sorunların eğitimle çözülebileceğine inanılmaktadır... Eğitim kadrosu iyi yetişmiş bir Türkiye'nin, evrensel sermaye ve emperyalizmin karşısına "bilgili, atak" bir nesli yetiştirmesi kaçınılmazdır. İyi eğitim görmenin iyi eğitim kadrolarıyla mümkün olabileceğini tüm siyasi iradeler, "kurtarıcı" olarak ikide bir sahneye çıkanlar da dâhil, herkes bilir ve söyler; fakat ısrarla yanlış yapmaya devam ederler... ** Öğreten Kadroların Yetiştirilmesi? (Geçmişten hatırlatma?) İlkokul, ortaokul ve lise aşamaları için ayrı ayrı "ideal öğretmen" yetiştiren kurumlar; Köy Enstitüleri, Öğretmen Okulları (6 ve 3 yıllıklar), Eğitim Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okulları ve bu kurumlar arasında dikey ve yatay geçişler yapabilen bir sistem kimin zararına olabilirdi?! Kimin menfaatlerine ters olabilirdi?! Böyle eğitim kurumlarından yetişen başarılı "idealist" insanlar, Cumhuriyet'in temel ilkelerini Anadolu'ya yaymaya devam etmeleri kimleri rahatsız ederdi?! Öğretmen yetiştiren tüm kurumların içinden en başarılı, zeki, çalışkan gençlerin seçilip gönderildiği ve en üst düzey eğitimin verildiği Yüksek Öğretmen Okullarıyla birlikte öğretmen yetiştiren bu kurumların kapatılması bir planın, stratejinin sonucumuydu?! Benzer soruları çoğaltmak mümkün. Ve işe başka bir boyutta bakıldığında, başka sorgulamalar da yapılabilir. Örneğin; Yüksek Öğretmen Okullarından mezun olan öğretmenler Türkiye'nin gerçeğine uygun elit öğretmenler değil miydi? Anadolu'nun "Yeniden Uyanışı" için bu öğretmenler "kötü" temsilciler miydiler; buradan yetişen öğretmenler, milli uyanışı körükleyecek beyinler değil miydi? "Feodalizm"in, "elit" tabakanın, kentli "eşraf"ın, "aristokrat"ların, "beyaz yakalıların", "papyonluların" karşısına yeni bir kadro mu çıkıyordu? Ekalliyette olan bu sınıf ve grup temsilcilerine "hizmet eden" köy çocuklarının okuyup üniversite bitirmeleri onların felaketi mi olurdu?! Gerçekten söylendiği gibi bu okullar "anarşist", "milliyetçi" yetiştiriyor muydu? Evet, tüm bu soruların cevabı var ve olacaktır da... "Işığı Arayan Genç" (Palme Yayıncılık, Ankara) isimli kitabımızın bir bölümünde, bu konuyla ilgili bir "hayıflanma", "vatan için iç acıma" duygu ve düşüncelerimizi ifade ederek konuyu irdelemiştik, yine de özetleyelim; Cumhuriyet tarihinde, eğitim alanında iki büyük proje sahneye konulmuştur; Köy Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları projeleri olmak üzere... Bunlardan birincisi köy çocuğunu eğitip yine köye eğitimci olarak göndermeyi hedeflemişti... Böyle bir durumda rahatsız olacak olanlar kimler olabilirdi? Tabii ki "feodal" yapıyı sürdürmek isteyenlerle "din ticareti" yapanlar.. Bunun için de bir bahane uydurulmalı ve siyasi iradeye baskı aracı olarak sunulmalıydı.. Bahane kolay ve çabuk bulundu.. Bu okulların bazılarında okuyan öğrencilerin hem kız hem de erkek olması "bağnazların, dar kafalıların, yobazların, ağaların, emek sömürücülerin" aradıkları bir fırsattı.. Bağnazlıkları bahane edilerek gereken "damga" vurulmalıydı... Ve vuruldu damga... "...Köy Enstitüleri Komünist yetiştiriyor..." yalanı yaygınlaştırıldı... Üstelik 1946 yılında bir Amerikalı uzmanın hazırladığı rapora dayandırılarak.. Kaldı ki bu uzmanın ülkesinde köyde-kentte kız-erkek ayrımı olmaksızın karma eğitim yapılmasına karşın, böyle bir eğitim kurumunun genç Türkiye Cumhuriyetine uygun-layık (!) görmüyordu. Amacı, köy kökenli çocukların okuyup aydınlanmasını engellemek, sonra da, köye gidip emperyalistlerin amacının hilafına aydınlatma görevinin yapma potansiyelini temelden ortadan kaldırmak.. Basiretsiz aklı-evvel politikacılarımız da "batıda bir örneği olmayan eğitim kurumu neden bizde olsun, başımız dert mi açalım", diye kastedici kararlar aldılar. Amaçlarına ulaşmışlardı!!! Bundan sonrası nasılsa gelirdi.. Ve öyle de oldu.. Okulların esas hedefi olan "köylüyü kalkındırmak ve eğitmek" ideali saptırıldı.. Bu okulların kolu kanadı budanarak, isimleri değiştirilerek işe başlandı.. Her ne kadar yine "köy-kasaba ilkokul öğretmeni" yetiştirmeye devam etseler de esas hedef saptırılmıştı.. Yine de kurumlar varlıklarını, sınırlı da olsa, devam ettirdiler.. Kökten kesmediler, kesemediler.. ** Emperyalistlerin Korkusu? Yeni statüleriyle bu okullardan mezun olanlar belli süre köyde çalıştıktan sonra isterlerse ve başarılı olurlarsa ortaokul öğretmeni olmak üzere Eğitim Enstitülerine dikey geçiş yaparlardı... Ve kaliteli, sorumlu, düzeyli bir eğitimden sonra ortaokullara öğretmen olurlardı... İkinci büyük proje ise "idealist öğretmen" olmak isteyen, zeki, çalışkan ve başarılı köy kökenli gençlere "üniversite kapılarının açılma" projesidir.. Bu, Yüksek Öğretmen Okulları ile gerçekleştirilmiştir.. Bu proje ile sadece "elit"ler, "burjuva" mensupları, "beyaz yakalılar", "papyonluların" çocukları üniversiteyi okumayacaktı, "hizmetkâr" olarak görülen köy kökenli gençler de üniversiteyi okuyacaklardı... İyi eğitilmiş bir eğitim kadrosu, ordusu geldikleri yer ve iyi bildikleri vatan toprağı Anadolu'ya yayılacak ve orta öğretimde, özellikle lise çağındaki gençlerde "uyanış" hareketini gerçekleştireceklerdi... Bundan korkuldu... Böylesine eğitimli bir kadro tarafından eğitilen liseli gençler, idealist ve bilgili, sorumlu yetişeceklerdi... Bilgi yüklü meslek mensubu olduklarında, emperyalizme, sömürüye, yobazlığa, karamsarlığa geçit verirler miydi? Milli ve manevi değerlerin istismarını, din ticaretini yapan; halkın manevi değerlerini ikbal ve iktidar için araç olarak kullanan, "rant" sağlayanlar; diğer yandan Atatürk'ü kalkan yapıp mevki ticareti yapanlara meydan kalır mıydı? Feodalizmi bir "hükmetme", "idare etme" biçimi, yöntemi olarak görenler ve onların "devletteki uzantıları" bunu asla istemezlerdi.. Milli ülküye inanmış öğretmenlerin aydınlattığı halk, artık "din ticareti" yapanlara inanmayacak, "kara cahil" insan sayısı azalacak ve onların hegemonyası bitecek, saltanatlarına engel olunacaktı.. Bunu istemediler.. Kimler mi? Evrensel kimlikli "sömürü düzeni" ve onların "yerli uşakları" Türk Milleti'nin kendi değerlerine sahip çıkması söz konusu olduğunda, derhal yerli ve yabancı güç odakları işbirliği yapar ve böyle bir hareketi, projeyi kaynağında boğarlar. ** Kesilen Meyve Ağacı? Öğretmen yetiştiren tüm kurumların kapatılması, kökünden kesilen meyve ağacının akıbetini yansıtır. Kesilen meyve ağacının yeni meyve veremeyeceği gerçeğini, hangi bahaneler uydurulursa uydurulsun, gizleyebilir mi? Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılma gerekçelerini "...anarşist, milliyetçi yetiştiriyorlar..." yazan "dikta" kafalılara buyurun somut örnekleme yapalım; 12 Eylülden önce anarşinin merkezi olan ODTÜ, İTÜ, Ankara SBF, İstanbul Hukuk Fakültesi neden kapatılmadı da sadece Yüksek Öğretmen Okulları kapatıldı? Yetmedi, Yüksek Öğretmen Okullarına öğrenci kaynaklığı yapan, onları insan kaynağı olarak besleyen öğretmen okulları da... Neden?! Eğer "anarşist yetiştiriyor..." gerekçesi geçerli ise, gerçekten "anarşinin merkezi" durumundaki bazı kurumlara neden hiç dokunulmadı?!... Pek iyi, neden??? O zaman "..anarşist-milliyetçi yetiştiriyor.." gerekçesi mi bahane oldu, diye sorgulamalar yapılır... Ki, öyle görünüyor! Pekiyi, "...milliyetçilik..." duygusunu, milli değerleri taşıyan öğretmen kadroları kimin zararınadır? İşte işin püf noktası buradadır. Anadolu'nun uyanışını, "milli uyanışı" istemeyen tüm odaklar güç birliği yaptılar ve istediklerine ters ürün veren "meyve ağacını" kökünden kestiler! ** Ocak Söndürme Eylemi? Bunun sonucu olarak bugün milli idealden yoksun, her an Cumhuriyetin kuruluş ve milletin kurtuluş felsefesine, "ulusal-milliyetçi" felsefeye, aykırı faaliyetler zinciri gelişti. Ulus devlet felsefesi zayıfladı. Emperyalistler ve içteki işbirlikçileri "ulusal-milli-milliyetçi" ne varsa yok etmeye çalışmaktadırlar. Bunun kendiliğinden olduğunu hiç kimse söyleyemez. Bunun temelinde emperyalist güçlerin amaçları vardır. Dünyaca "Türk Eğitim Modeli" olarak tanınan ve bugün eseri kalmayan Köy Enstitüleri-Yüksek Öğretmen Okulları modelinin yok edilmesinde işte bu sebebi aramak gerekir. Köy Enstitüleri ve devamında Yüksek Öğretmen Okullarının kapatılma tasarrufu, sebebi "kendinde saklı" olan bir "ocak söndürme" hareketidir... Öğretmenler günü olarak seçilen 24 Kasım gününün, öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin "hüzün" dolu bir günü olmasına sebep olan dar kafalı çapsız idarecileri burada tekrar kınıyorum. Eğitim-Sen tarafından yapılan öğretmenlerin ekonomik durumu ile ilgili güncel anket hakkında ayrıca bir değerlendirme yapılacaktır. Her şeye rağmen sevgili öğretmenlerimin "öğretmenler günü"nü yürekten kutluyorum.

Prof. Dr. Ramazan DEMİR 05.02.2013

Cumhuriyeti, cumhuriyetin öğretmenini ve toplumun nüvesini oluşturan köyü ve köylüyü eğitmek üzere kururlan köy enstitülerini ele alıp irdeleyen yzaınızı ilgiyle okudum. Uygulamayı o gün de bugün de karalayan aymazlara bir güzel ders vermişsiniz. Yaşama dönük, üretime dönük, yapıcı ve yaratıcı bir eğitim verilmedikçe, sürekli tüketime yönelik test ve tost çocukları yetiştirilmeye devam ettikçe, kalkınacağımızı sananlar, sadece bir yanılgı içinde olmayıp, gaflet, dalalet ve daha da ötesinde vatana ıhanet içindedirler. Köy Enstitüleri deneyiminden yararlanılarak Türk insanının geresinimlerini karşılayacak, onlara ulusal bilinç kazandıracak taklitçi değil, özgün projeler gündeme getirilmedikçe ülkenin 80 yılda katettiği yol ne yazık ki bir arpa boyunu geçmemiştir. Geçmeyecektir. Devir çözüm devridir. Devir, seyretme, dur bakalım ne olacak demek yerine elini taşın altına koyma devridir. Devir uyanma ve aydınlanma devridir. Kaleminize kuvvet. Yavuz Ali Sakarya Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Antalya Şube Başkanı

Yavuz Ali Sakarya 06.12.2011

Sayın Hocam; Yazılarınızı ilgi ve beğeni ile takip ediyorum,kaleminize sağlık. Eğer Köy ve Sanat enstitüleri kuruluş amaçları modifiye edilerek günümüze kadar gelmiş olabilselerdi bugün ülkemizin sosyoekonomik ve kültürel yapı mozaiği farklı olurdu.Günümüzde eksikliğini çokça hissettiğimiz kalifiye ara elaman sıkıntısı da olmazdı. Saygılarımın kabulü dileğiyle. Prof.Dr.Yaşar DURANOĞLU

Yaşar DURANOĞLU 05.12.2011

Elinize gonlunuze saglik, ben sizin yazdiklariniza Sanat Enstitulerini de eklemek gerekirdi cunku bu okullarda hem is hem hayat adami yetistirmeye devam edebilseydik bu gun sayisiz meslek adami ve becerikli mutesebbisler yetisirdi. Bu gun bu okullarin adi var fakat kendisi malesef bitirilmistir. Muhabbet ve saygilarimla

turan sahin 28.11.2011

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!