Bir ayda petrol ürünlerine on kere zam gelir,
ülke de milyonun üzerinde abone kaçak elektrik kullanır mı?
Daha yüzlerce, binlerce sayamadıklarımıza ne demeli.
Var mı böyle bir ülke.?
Sözüm ona bu ülke iyi yönetiliyor.
Sözüm ona her şey güllük gülistanlık.
Muhalefet de ayak uyduruyor bu bozuk düzene.
Ne gelecek ile ilgili bir plan ne de proje.
Açlıktan insanlar kırılıyor.
Çocuklarına bir simit parası okul harçlığı veremiyorlar.
Seçim zamanı gelince de bir torba kömüre, bir torba yiyeceğe kapıları çalınıyor.
İşte böyle alınıyor gururları, onurları ayaklar altına.
TV muhabirleri mikrofon tutuyor ve soruyor “bilmem ne Bakanın adı ne?”
Cevap ise yok, ya da sallıyor, Abuzittin veya Nurettin diye.
Çünkü o aç, o açık, o fakirliğin, o eve kuru ekmek götürmenin derdine düşmüş.
Çaresizlikten bunalımlara girmiş, intiharları bile düşünmüş,
Ama arkasına bakmış boynu bükük çocuklarını görmüş.
Ya sabır çekmiş.
Allah ıslah etsin bunları demiş.
Yine yüce Mevla ya sığınmış.
Sığınmış ama ne zamana kadar?
Herhalde sonsuza kadar değil.
Elbet diyor, İlahi adalet tecelli edecek diyor.
Çok kısa zaman da kaldığını biliyor seçimlere.
Ama geçmişte olduğu gibi, tam zamanıdır deyip kesebilecek mi cezayı?
İşte o zaman kesemezse, kendi yoksulluğunun mezarını kendinin kazdığını biliyor.
Yine de arkasından ne değişecek diyor mırıldanıyor.
Bilmiyor ki yoksulluğun onun kaderi olmadığını.
Bilmiyor ki kötü yönetimlerin onu bu hale getirdiğini.
Bilmiyor ki iyi bir tercihin, ülke kaderinle birlikte kendi kötü kaderini de değiştireceğini?
Sana ne demek lazım Ahmet, Mehmet, Hikmet, efendiler.
Sana ne demek lazım Fatma, Firuze, Ayşe, Necla hanımlar.
Sizin gibi milyonlarcası tatlı vaatlerle hala daha kandırıldığınızın farkında değimlisiniz?
Ne seçilme ne de seçme haklarınız var sizin.
Soğuklar geldi yine, kapınıza bir torba kömür gelecek.
Alın ve güle, güle yakın ömrünüzden geçen yoksulluk yıllarını.
Ama unutmayın sizler, insansınız. En iyilerine layıksınız.