Gerçek Dostluk ve Sessiz Düşmanlık
Tarih, mertçe savaş açan düşmanlardan çok, dost gibi görünen hainlerin yıktığı devletlerle doludur. Türkiye'nin son yüzyılda yaşadığı süreçler, bu evrensel gerçeğin canlı bir yansımasıdır. Sıcak sözlerle süslenmiş müttefiklikler, arka planda sinsice işleyen ihanetlerin perdesi olmuştur.
Projenin Başlangıcı: Demokrasi ve Refah Masalları
Büyük bir proje kurgulandı:Büyük Ortadoğu Projesi!
Halklara özgürlük, demokrasi ve refah vaatleriyle süslenen bir plan...
Türkiye'ye ise bu projenin liderlerinden biri olması görevi biçildi.
"Bölgesel liderlik" hayalleri satılırken, gerçekte Türkiye, bölgeyi etnik ve mezhepsel parçalara ayırmayı hedefleyen emperyal tasarımların taşeronu haline getirilmek istendi.
Bu oyunun tuzağına gönüllü şekilde düşülmesi, gelecekte çok ağır bedellerin ödenmesine yol açtı.
Açık Sınır Politikası: BOP'un Görünmeyen Cephesi
Bu süreçte uygulanan açık sınır politikası, insani yardım kisvesi altında Türkiye'yi istikrarsızlaştırmanın en etkili araçlarından biri oldu.
Sınırlar delik deşik edildi, milyonlarca insan kontrolsüz biçimde ülkeye doldu.
Göç dalgaları sosyal dokuyu bozdu, güvenlik tehditlerini artırdı, ekonomik dengeleri sarstı.
Bu durum, Türkiye'yi kendi içinden dönüştürmeyi amaçlayan büyük planın sessiz ama en etkili adımıydı.
Tarihsel İhanetler: Marshall Yardımı ve Sanayinin Çökertilmesi
Türkiye'nin bağımsızlık hamleleri daha önce de sabote edilmişti.
İkinci Dünya Savaşı sonrası, "Marshall Yardımı" adı altında Türkiye'ye ekonomik destek sunuldu. Ancak görünürde yardım olan bu süreç, gerçekte Türkiye'yi tarım toplumuna hapsedip sanayi kalkınmasını engellemeye yönelikti.
O dönem kendi uçaklarını üreten, havacılıkta atılım yapan Türkiye, sistematik şekilde bu üretim gücünden vazgeçirildi. Uçak fabrikaları kapatıldı, yerli motor üretimi durduruldu.
Bağımsız sanayiden vazgeçirilen Türkiye, dışa bağımlı hale getirildi.
Bu tarihi ihanet, bugünkü senaryoların da temelidir:
Görünüşte destek, gerçekte bağımlılık!
Terör Örgütlerine Dolaylı Destek: Dostun Hançeri
Bugün de dost görünümlü güçler, Türkiye'nin sınırlarının hemen ötesinde terör devletçikleri kurmak için çalışıyor.
Binlerce tır silah, eğitim ve siyasi destek ile terör örgütleri büyütülüyor.
Türkiye ise kendi sınır güvenliği için harekete geçtiğinde yalnız bırakılıyor, baskı altına alınıyor, tehdit ediliyor.
Masada stratejik müttefiklik söylemleri sürerken, sahada ölüm kusan yapılar destekleniyor.
Ekonomik Kıskaç: Finansal Prangalar
Sahadaki oyun tutmayınca, bu defa masa başında saldırılar başladı.
Ekonomik darbe girişimleri, manipülatif kredi notları, döviz krizleri birbiri ardına geldi.
Türkiye, finansal bağımlılık yoluyla hizaya getirilmeye çalışıldı.
Dost görünen merkezler, bir yandan reform çağrıları yaparken diğer yandan krizlerin körüklenmesine arka çıktı.
"Terörsüz Türkiye" Söylemi: Yeni Bir Tuzak mı?
Son dönemde dillendirilen "Terörsüz Türkiye" vizyonu, yüzeyde olumlu görünse de derin yapıda yeni bir tuzak barındırıyor olabilir.
"Terör tehdidi kalktı" bahanesiyle Türkiye'den:
- Sınır ötesi kazanımlarından vazgeçmesi,
- Bölgedeki yapay devletçiklere sessiz kalması,
- Stratejik geri çekilmeler yapması istenebilir.
Bu yüzden, "terör bitti" algısı üzerinden yeni bir teslimiyet planı uygulanmasına karşı uyanık olunmalıdır.
Gerçek Bağımsızlık İçin Tarihten Ders Almak
Türkiye'nin tarihi, dost görünümlü ihanetlerin tarihidir.
Bugün yaşananlar, yeni bir oyun değil, eski bir planın güncellenmiş halidir.
Marshall yardımıyla bağımsızlık zedelenmişti; şimdi göç, terör ve ekonomi üzerinden benzer kuşatma yöntemleri devrededir.
Yıl olmuş 2025...
Ne yazık ki bizler hâlâ tarihten ders almak yerine, içeride bitmek tükenmek bilmeyen siyasi polemiklerle,
adaletsiz ve hukuksuz uygulamalarla,
kişisel hırs ve çıkar uğruna milli birlik zeminini dinamitleyerek emperyal güçlerin planlarını kolaylaştırıyoruz.
İçeride bölünmüş bir millet, dış tehditlere karşı koyamaz; içeride adaletsizlik, dış müdahalelere davetiye çıkarır.
Bu kısır döngü, düşmanın değil, gafletimizin zaferidir.
Gerçek kurtuluş;
- Siyasi hırsları bir kenara bırakmakta,
- Hukukun üstünlüğünü gerçek anlamda tesis etmekte,
- Milli menfaatlerde birleşebilmekte,
- Ve dışarıdan gelen her türlü planı reddedecek özgüven ve bağımsız bir iradeyi yeniden inşa etmekte yatmaktadır.
Atatürk’ün ölümsüz ikazı hâlâ yolumuzu aydınlatıyor:
"Efendiler, başka milletlerin parasıyla, başka milletlerin silahıyla kurtuluş aranmaz. Kendi gücümüze, kendi irademize güvenmek zorundayız."
Türkiye ya kendi gücüne dayanarak ayağa kalkacak,
ya da başkalarının projelerinde kaybolacaktır.
Türkiye'ye Acil Çağrı: Gerçek Kurtuluş İçin 5 Şart
- Milli Birlik ve Beraberlik:
İç siyasi çekişmeleri ikinci plana atıp, ülke menfaatlerinde birleşmek zorundayız. Ayrışmak, düşmana hizmet etmektir.
- Adalet ve Hukukun Üstünlüğü:
Toplumun her kesiminde adaletin tesis edilmesi, iç direncimizi ve meşruiyetimizi güçlendirir. Hukuksuzluk, devletin temelini sarsar.
- Tam Bağımsız Ekonomi:
Dış borca, dış krediye, ithalata dayalı ekonomiden hızla çıkılmalı; üretim, teknoloji ve yerli sanayi desteklenmelidir.
- Stratejik Dış Politika:
Hiçbir küresel gücün piyonluğuna soyunmadan, kendi çıkarlarımız doğrultusunda bağımsız ve çok yönlü bir dış politika izlenmelidir.
- Milli Savunma ve Sınır Güvenliği:
Sınırlarımızın ötesinde ve içinde, her türlü terör tehdidine karşı kesintisiz ve ödünsüz mücadele verilmelidir. "Terör bitti" yalanlarıyla gaflete düşülmemelidir.
Atatürk’ten son bir uyarı:
"Milli benliğini bulamayan milletler, başka milletlerin şikârıdır."
Ah be ATAM keşke Rabbim sana bir 15 yıl fazla ömür biçseydi o zaman her şey çok daha sağlam temelde olurdu!
https://strasam.org/yazar/arastirmaci-yazar-oktay-iyisarac