Beden, tıkandığında zehir üretir. Fazlalıklar dışarı  atılmazsa, en küçük mikrop bile devleti felce uğratacak hale gelir. Bağırsak  temizliği işte bu yüzden yapılır: arınmak, tıkanıkları açmak ve yeniden  sağlıklı işleyişi başlatmak için. Bugün Türkiye’nin siyaseti, aynen  bağırsakları dolmuş bir beden gibi sancılar içinde kıvranıyor.
	
   İktidarın  Yorgun Ve Kirlenmiş Organları
   İktidar, 20 yılı aşan iktidar pratiğiyle devleti tek  bir kişinin nefesine bağlı hale getirdi. Merkez Bankası’ndan TÜİK’e,  üniversitelerden yargıya kadar her kurum tek sesli hale geldi. Ekonomideki  büyük kriz, yanlış politikaların sonucu. “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek  milyonların cebinden alınan ekmek, bugün mutfak yangınına dönüştü. Enflasyon,  TÜİK makyajlarıyla gizlenmeye çalışılıyor ama pazardaki fiyatlar her şeyin  çıplak gerçeğini söylüyor.
   Üstelik yalnızca ekonomi değil: Yolsuzluk iddiaları  artık kamuoyunda normalleşmiş gibi sunuluyor. Beşli çete denilen müteahhitler,  devletin kaynaklarını emiyor. Kamu ihalelerinin yüzde 80’i adrese teslim  yapılıyor. Depremde yıkılan binaların sorumluluğu hâlâ ortada. Devletin  organları, yağ bağlamış bir beden gibi hantallaşmış durumda.
   
Ana  Muhalefetin Dağınıklığı
   Peki ya muhalefet? 2023 seçimleri, ana muhalefetin  nasıl bir hayal kırıklığı olduğunu gözler önüne serdi. “Altılı Masa” umut diye  sunuldu ama koltuk pazarlıkları, bakanlık kavgası ve şahsi ihtiraslar  Türkiye’nin geleceğinin önüne geçti. CHP’de değişim söylendi ama yine aynı  kadrolar sahneye çıktı. Halkın ekmek kavgasını, gençlerin gelecek kaygısını  gündeme taşımak yerine, birbirine laf yetiştiren bir ana muhalefet tablosu var.
   İstanbul ve Ankara gibi belediyelerde hizmetler var  evet, ama orada da şeffaflık sorunu ve iç çekişmeler gündeme geliyor. Son yerel  seçimlerde kazanılan belediyeler, halkın güvenini pekiştirmek yerine parti içi  kavga alanına dönüşüyor. Bu, temizliği geciktiren başka bir tıkanıklık.
   
Diğer  Muhalefetin Çürümüşlüğü
   Diğer muhalefet partileri ise ayrı bir sancı. İYİ  Parti, toparlanma aşamasında olsa da seçim sonrası dağınıklığını henüz tam  toparlayamadı; merkez sağ iddiası kendi içinde çatışmaya dönüştü. Zafer  ,Anahtar gibi partileri zaman gösterecek. Yeni kurulan partiler – DEVA,  Gelecek, Saadet – seçimde sıfırlandı, bugün ise siyasetin kenarında “biz de  varız” diye kendini hatırlatmaya çalışıyor. Topluma umut verecek yeni bir söz  üretemiyorlar.
   Bu tablo, bağırsakları şişmiş ama boşaltamayan bir  bedenin sancısından farksız. İçeride birikmiş her şey toplumu zehirliyor,  siyaset nefes alamıyor.
   
Tarihsel  Uyarı
   Osmanlı, 17. yüzyılda çürümeyi temizleyemediği için  yıkıldı. Tanzimat ve Islahat fermanları makyajdan öteye gidemedi. 20. yüzyılın  başında imparatorluğun bedenini ayakta tutacak güç kalmadı. Ama Cumhuriyet, o  enkazın içinden çıkabildi çünkü köklü bir temizlik yapıldı: saltanat  kaldırıldı, hilafet son buldu, yeni kurumlar kuruldu.
   Bugün de aynı noktadayız. 
Eğer Türkiye cesur bir bağırsak  temizliği yapmazsa, yani iktidarını, muhalefetini, siyasetin tüm kirini pasını  temizlemezse; bu ülke ciddi bir hastalığın pençesine düşecek.
   Sonuç:  Devlet Aklı Hâlâ Burada
   Ama umutsuz değiliz. Bu millet, defalarca kendi  içindeki fazlalıkları atmayı bildi. Kurtuluş Savaşı’nda çökmüş bir  imparatorluğun içinden yepyeni bir devlet kuruldu. 15 Temmuz’da devletin  damarlarına sızan FETÖ, milletin refleksiyle temizlendi.
   Bugün de yapılması gereken bellidir: İktidarın  kibrini, muhalefetin ataletini, siyasetin tüm çıkar ağlarını cesaretle dışarı  atmak. Çünkü bu milletin bağırsaklarını temizleyip yeniden ayağa kalkamayacağı  hiçbir kriz yoktur. 
Devlet aklı devreye  girdiğinde, Türkiye her defasında küllerinden doğmuştur; yine doğacaktır.
   Var olsun Türkiye Cumhuriyeti Devleti!
   
https://strasam.org/yazar/arastirmaci-yazar-oktay-iyisarac/