DİP DALGA

İDEOLOJİLERİN ÖTESİNDE: GERÇEK DEVRİM İNSANLIKTA GİZLİ

Bir zamanlar sağcılık ve solculuk, toplumun temel taşlarını oluşturan kimliklerdi. Sağcılar "vatan, millet, bayrak" dedikçe solcular, "halk için devrim" derdi. Sağcılık, geleneksel değerlere, muhafazakâr duruşa sahip olmaktı; solculuk ise eşitlik, özgürlük ve halkçı idealleri savunmaktı. Ama zamanla her  iki taraf da kendi ideolojilerinin içini boşaltarak, sadece etiketlerden ibaret hale geldi!

Bugün gelinen noktada, kimse “sağcı mısın, solcu musun?” diye sormuyor. Çünkü bu soruya verilecek cevap, artık önemli değil. Herkesin önceliği kendi çıkarı. Ne sağcılar, ne de solcular, savundukları ideallerin gereğini yerine getiriyor. Ve bu, insanları gerçek bir değişim için harekete geçirecek hiçbir şey bırakmıyor.



Bir figür çıkar, sağcıyım der; ama bir yandan lüks bir yaşam sürer. Hangi sağcı, geceyi yerli topraklarda geçirmeyi, sabahı doğada karşılamayı tercih eder? Hayır, onlar sabahları, en pahalı araba ile işe gider, tatillerini egzotik  adalarda yaparlar. Her fırsatta "yerli ve milli" naraları atarken, en büyük markaların giydiği kıyafetleri tartışmasız alırlar. Topraklarını korumak için savaştıklarını söyleyen biri, kendi topraklarında büyüyen bir çiftçinin ürettiği ürünleri satın almaz, sadece ithal edilen lüks malzemelere yönelir. Ve hala, halkın yanında olunduğunu iddia eder.

Ama halk mı? Halkın sesini duyan var mı?

Öte yandan, solculuktan  bahsedelim. Solculuk da kendini adeta bir maske gibi takanları barındırıyor. Çıkıp “devrimciyim” diyen bir grup insan, sabah  akşam sosyal medya paylaşımlarında halkın haklarını  savunurken, akşam ise Batı'nın en pahalı restoranlarında yemek yer. “Eşitlik” demek kolay, ama o eşitliğin gerçekten ne kadar bir hayat tarzına dönüştüğünü  görmek zor. Devrimci ruh, sokakta, işçiyle, köylüyle buluşmak değil mi? Ama sosyalist olduğunu söyleyen birçok kişi, bu buluşmaları değil, şık bir kafede oturup, entelektüel sohbetler yapmayı tercih eder. Gelişen dünyanın eşitsizliğine karşı büyük mücadeleler verirken, sabah kahvesi ile tartışmalarını yaparlar. Gerçek devrimci halkla iç içe olmalı değil mi? Ama onların devrim anlayışı, daha çok ‘hashtag’ ve ‘like’ üzerinden şekillenir.

Ve yine, sağcılıkla solculuğu birbirinden ayıran o büyük fark ne kadar da belirsizleşmiş durumda. Solcular, halkın sözcüsü olduğunu  savunurken, kendilerini  elitist  bir kulüpte, lüks içki içen küçük bir azınlık olarak bulurlar. Sağcılar ise, ‘değerler’ diyerek bağırıp çağırırken, kendi ailesine karşı gösterdikleri  samimiyetsizliğe göz yumarlar. Kendi “yerli” yapımlarını savunur, ama en son hangi Türk  filmine  gittiği ya da hangi Türk üreticisini desteklediği konusunda kimseye açıklama yapmazlar. Yani “milli değerler” deyip dururken, aslında sadece “kendi çıkarlarını” savundukları bir düzenin içinde kaybolurlar.

Sağcı bir figür, ailesinin muhafazakâr değerlerini savunur. Ama aynı zamanda, o ailesi ne kadar muhafazakâr? Çocuklarına ne kadar gerçek anlamda bu değerleri öğretiyor? Veya kendi toplumu için ne kadar fedakârlık yapıyor? En küçük bir ekonomik zorlukta, ilk iş olarak Batı’dan gelen kredilere sarılmakta bir sakınca görmüyor. Lüks tatillere çıktığında “vatanseverlik” bir yana, kendisiyle çelişen bir yaşam sürmeye devam eder.

Solculuk  adına yürütülen  bu 'adalet' mücadelesi de çoğu zaman gülünesi bir hale gelir. Çünkü birçok solcu, hâlâ lüks yaşam tarzlarını savunur, ama bir yanda da halkçı söylemlerle kendi düzenini sürdürür. Sosyalizm  diye başlayan her konuşma, paranın döndüğü o şık masalarda son bulur. Devrimci bir solcu, öyle her gün sokakta  halkla olmak  zorunda değildir, değil mi? Her şeyin tıkır tıkır  işlediği büyükşehirde bir kafede bir şeyler yazmak, devrimci olmaya yeter. Halkı savunurken, hayatın acı gerçeklerinden uzaklaşılır.

Bugün geldiğimiz noktada, her iki taraf da kendi içindeki çelişkilerle yüzleşmek zorunda. Bir sağcı, halkı  savunuyorum  derken, kendi çıkarını önceleyen bir yaşam sürer. Bir solcu, eşitlik ve özgürlükten bahsederken,  Batı'nın o yeni lükslerini takip eder. İdeolojinin ne kadar derin olduğuna, ne kadar anlam taşıdığına bakmaksızın, herkes kolayca kendi sınırlarını çizer. "Ben sağcıyım, ben solcuyum" demek, artık bir anlam ifade etmiyor. Çünkü esas mesele, hangi ideolojiyi savunduğun değil, neyi savunduğunuz ve bu savunduklarını ne kadar içselleştirdiğinizdir.

Sağcılık ve solculuk, uzun süredir birbirine paralel bir şekilde yuvarlanıp gitmektedir. Gerçekten değerli olan bir şeyler var mı? İdeolojiler hala var, ama onları savunanlar ne kadar samimi? Aslında bugün, insanlara “hangi taraftasın?” sorusu değil, “ne öneriyorsun?” sorusu soruluyor. Ve bu soruya doğru bir cevap verebilen kimse yok.

Ama işte burada, belki de asıl soruyu sormak gerekiyor: Biz ne için yaşıyoruz?

Gerçek mesele, bir ideoloji veya etiketle tanımlanmak değil, insanca yaşamak ve yaşatmak olmalı. Bugün her iki taraf da kendi inançlarını savunurken, insanın içinde bulunduğu dünyada gerçek anlamda neye ihtiyacı olduğunu gözden kaçırıyor: Düşünce özgürlüğü, adalet, eşitlik ve her şeyden önce insana değer veren bir anlayış. Öyle bir anlayış ki, ne sağcının ne de solcunun çıkarlarına hizmet etmek için değil, yalnızca insanca bir yaşamı mümkün kılmak için var. Bu değerler, ne lüks bir yaşam tarzının ne de ideolojik bağnazlığın gerisinde kalır.



Bugün, ideolojiler ne kadar çelişkilerle dolu olursa olsun, insanlık ortak bir paydada buluşabiliyor. İnsanlık, ancak samimiyet ve içtenlikle değişebilir. Sağcı ya da solcu olmanın ötesinde, kendi insanlığımızı tanıyıp, birbirimize gerçek anlamda saygı ve sevgi göstermeyi öğrenmeliyiz. Çünkü nihayetinde bu dünya, sadece sağcıların, solcuların, elitlerin veya halkçıların değil — hepimizin.

... Ve umudun, o kadar uzağımızda olduğunu sandığımızda bile, aslında her zaman yanı başımızda olduğunu unutmamalıyız.

İnsanca yaşamak, belki de bu dünyanın en güçlü devrimidir!

Kaynak: https://strasam.org/yazar/arastirmaci-yazar-oktay-iyisarac

Yayın Tarihi
20.04.2025
Bu makale 234 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!