BİLİMSEL DÜŞÜNCE

Çanakkale Savaşında 50 Liseli Genç

Tarih 11 Mayıs 1915…

Yer, İstanbul, Beyazıt Meydanı…

Vatandaşlarla dolu, mahşeri bir kalabalık var…

Vatanın tehlikede olduğunu biliyorlar, herkes endişeli ancak çok fazla bilgileri yok…

Her yaştaki bu insanlar, Çanakkale cephesini teftişten dönen Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından verilecek “iyi” bir haber almak için toplanmışlar…

Yayılan fısıltı haberi; ‘Harbiye Nazırı Enver Paşa konuşacakmış’ yönünde…

Ve beklenen an gelir; Enver Paşa kürsüde…

Konuşmasının özü şudur; ‘vatan elden gidiyor…’

Vatanın geleceği Çanakkale savaşına bağlı… Binlerce askere ihtiyaç var…

Eli silah tutan gençler gönüllü olarak silâhaltına alınacaklar…’

Bu konuşma büyük bir heyecan yaratır…

Kalabalıklar buğday başağı gibi bir o yana, bir bu yana dalgalanır, bir oğuldu başlar…

Üniversiteli gençlerin çoğu, başta tıbbiyeli gençler zaten askere alınmış…

Şimdi 20 yaşın altında olan gençler de askere çağrılıyor…

Geriye kalan üniversiteli gençler de gönüllü olarak askere alınıyor…

**

Gönüllüler, isim yazdırmak için kuyruğa girerler…

Yazım sıraları arasında bir tuhaflık dikkati çeker; çok küçük yaşta, henüz bıyıkları terlememiş “tıfıl” tabir edilen gençler, öğrenciler vardır…

Bu öğrenciler; bu günkü ismiyle İstanbul Erkek Lisesinin (Numune-i Terakki İdadi ya da İstanbul İdadisi) öğrencileridir...

Lise son sınıfında okuyan 50 öğrenci de bu kalabalık sıra kuyruğuna sızar…

Onlar da isimlerini yazdırır, vatan savunması için Çanakkale’de savaşa katılıp düşmanı yurdundan kovmak üzere… O sırada Lise Fransızca öğretmeni Esat Lami Bey kendi öğrencilerini sıraların arasında görür… Bir anlam veremez, ancak okula vardıktan sonra, sınıflarda öğrenciyi görmeyince konunun farkına varır…

**

Gençler ve liseli öğrencilerden oluşan bu gönüllüler kısa bir eğitim için Halıcıoğlundaki karargâha gönderilirler…

Orada kısa bir talime-eğitime tabi tutulurlar…

Silah tutma ve ateş etme eğitimi gibi kısa bilgilerle talime tabi olurlar…

Ardından, İstanbul Alayına katılarak Çanakkale’ye gönderilirler.

Neden İstanbul alayı ifadesi? Seferberlikte her ilin bir alayı olurdu…

O nedenle bu isimle anılır…

Örneğin Tokat alayı, Erzurum alayı, El-Aziz (Elazığ) alayı, Edirne alayı, Kastamonu alayı gibi… İstanbul alayının mevcudu 9bin kişiden oluşurdu…

Bu 50 liseli genç de bu binlerin içinde yer aldılar…

İstanbul alayı 16 Mayıs 1915 de Çanakkale’ye varır ve 2. Tümene dâhil olur…

**

Çanakkale savunmasında bu gençler Kabatepe bölgesinde konuşlandırılır. Gençlerin yerleştirildikleri yer, dar bir tepedir, her bir askerin arasında 12cm mesafe vardır, adeta üst üste yığınak halindedir gençler…

Bu bölgeden verilecek hücum emri sonucu on binlerce genç şehit olur, tuzağa düşürülürler… Anzaklarla yapılan bu 2 saatlik savaşta on binlerce genç şehit olur...

Bu nedenle bu bölgeye “Kanlısırt” adı verilir…

**

Yapılan plana göre karşı düşman mevzilerine ani ve sessizce saldırılacak, ani vuruşla düşman yok edilecek… Diğer bir ifade ile düşman gafil avlanacak…

Bu nedenle, marş, borazan, “Allah… Allah” nidaları olmayacak…

Baskının amacı, düşmanı şaşırtmak.. Onun için sessizlik şartı vardır… Ayrıca alay doktoru herkesin temiz çamaşır giymesini söyler, yaralanma halinde yaralar mikrop kapmasın diye…

**

Hücum emri verildiğinde gençler heyecanlanır, galeyana gelirler ve marşlarla hücuma geçerler… Aslında düşman böyle bir hazırlığın yapıldığından haberdardır. Çünkü keşif uçaklarıyla gerekli bilgiyi toplamışlardı… Bu hücumla koca bir tümen tuzağa düşer… Karşı düşmanın makineli (mitralyöz) silah üstünlüğü ateşiyle gençlerden on binlercesi hücum anında yere yıkılır; yaklaşık 2 saat süren çatışmada on binlerce şehit verilir… Bir tümenden geriye dönen olmaz… Çanakkale savaşının en kanlı anlarından biri olur, “Kanlısırt” muharebesi…

Çanakkale savaşlarını Mustafa Kemal’den önce idare eden Alman komutan Liman von Sandres, daha sonraki yıllarda hatıralarında bu planın yanlış olduğunu ve hata yaptıklarını yazar… Pişmanlık, itiraf sonucu değiştirmez…

Eğitimli on binlerce genç kara toprakla kucaklaşır…

1915 de tıbbiyelilerin tıbbiyeli öğrencilerin hepsi askere gider...

Savaş bitinceye kadar tıbbiye mezun vermez…

Üniversite öğrencilerin tamamı harpte şehit olunca, ortaokulu bitirmiş gençler arasında seçim yapılarak, kısa bir ön eğitimden sonra üniversiteye kayıtları yapılır...

**

Savaş yıllarında İstanbul’un hemen her okulunun en az bir sınıfı revir-hastane olarak kullanılmak üzere hazırlanırdı. 1911’den itibaren devlet savaş içindeydi. Bunun için de bu odalar sarı renge boyanırdı. Çünkü sarı renk, hayatın rengi olarak bilinir.

İstanbul Sultanisi de bir sınıflarını sarıya boyanır ve savaştan geri gelecek 50 öğrencisinden yaralı olanları tedavi etmek üzere revir olarak hazırlanır… Öğrencilerin şehit olduğu haberi gelince, sarıya boyanan sınıfın pencere ve kapıları siyaha boyanır; yas tutulur… Bugün halen bu sınıf o günün hatırası olarak sarı boyalı olarak korunmaktadır…

Çanakkale’ye giden bu 50 gencin kimler olduğu mutlaka biliniyordur. Okulun kütük defterinde tüm isimler vardır. Ancak hangi sınıftan hangisinin gittiği tam “net” olmadığı ifade edilir! Bu varsayım biraz inandırıcı olmaz. Bilinçli olarak gizleniyorsa “tam bir bilinmezlik” olarak kalınmasının da bir gerekçesi vardır mutlaka…

 

Sonuç

Günümüz gençliğine hatırlatmak istediğim bir husus var; bu yazımla sizleri “vurdumduymaz, sorumsuz gençlik” olarak asla kınamayı ve suçlamayı düşünmüyorum. Kusur sizde değil… Eğer siz böyle bir suçlamaya muhatap oluyorsanız, kusurun sizlerde olduğu için değil, sizlere biz büyükler bu milli şuuru vermediğimiz için kusur bizdedir… Hem de suçluyuz…

Siz gençlere tek bir önerim var; Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyeti sizlere emanet etti, “Gençliğe Hitabesi” ile bazı görevler ve mücadele ilkelerini anlattı… Neden yaşlılara, çocuklara değil de gençlere emanet? Çünkü gelecek ve güç, enerji gençlerde… Onlar ancak cumhuriyeti ve istiklali korur ve kollar… Ricam şudur; haftada en az bir kere “Gençliğe Hitabe” metnini okuyup düşünmenizdir… Her hal bu kısacık metinde yazılıdır…

(www.r-demir.com

NOT: “Gençler İçin Çanakkale” isimli kitabımızı okudunuz mu?

Yayın Tarihi
22.03.2013
Bu makale 8449 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!