BİLİMSEL DÜŞÜNCE

“Sarıkamış Dramı” ve Enver Paşa… (1)

Sarıkamış’ta olup bitenleri kalemle kâğıda dökmek kolay değildir; bunu birçok yönden değerlendirmek gerekir. Kimine göre 60, kimine göre de 90-120 bine yakın yiğidimiz karlara gömüldü. Aslında sayısı bile t...am olarak bilinmiyor...

Üstelik düşmana karşı tek kurşun atamadan...
Üstelik sadece bir hayalperestin kişisel ihtirası uğruna...
İhtiras... Amansız bir hastalık... Benlik ateşi...
Kimi kendini ebediyen bu ateşle yakıp kül ederken, kimileri de koca memleketi harabeye çevirebiliyor. Bunun en tipik örneğini Enver Paşa vermiştir.

Almanlarla işbirliği yaparak gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal peşine düşmüştür. Almanya’dan Türkiye’ye harp malzemeleri taşıyan trenlerin üzerine “Enverlanda (Enver’in Ülkesi ’ne) gider” ifadesi yer almaktaydı. Kafkasların, Orta Asya’nın Napolyon’u olacağını telkin eden Almanlara da cevabı vardı Enver’in: “Beni Napolyon’a benzetmişlerdi. Kabul etmem. Çünkü ben ikinci adam olamam…”
İşte size bir ihtirasın somut örneği...
İhtiras dedik ya, insanı küle çeviren duygu!..
**
Bir an için gözleriniz kapayarak Erzurum 3. Ordu Karargahına, zaman tünelinden girelim.
Tarih, 16 Aralık 1914, yer karlar altında, eksi -25 derece soğukta bekletilen 3. Ordu Karargahı... Sarıkamış olayının başlangıcındayız… Karar verme aşamasında… Ordu komutanı Enver’in öğretmeni Hasan İzzet Paşa, karşısında öğrencisi Enver var, şu diyalog gelişir:
Yüksek sesle, azarlar gibi bir tavırla, karşısında duran yaşlı komutan hocasına Enver seslenir: “Hatalı davrandınız! Başarılı olamadınız! Rus ordusu burada yok edilmeliydi. Şimdi hemen harekete geçip, Rus ordusunu Sarıkamış’ta yok edeceksiniz!”

Osmanlı ordusunun çeşitli kademelerinden geçip gelmiş, birçok cephede savaşmış, harp okulunda komutanlık yapmış ve halen 3. ordu komutanı Hasan İzzet Paşa, haddini aşan öğrencisine onuruyla-özgüveniyle cevap verir: “Olmaz! Havaları görüyorsunuz. Her yerde kar var. Karakış başlamıştır. Bu şartlar altında, bu mevsimde harekât bir faciaya dönüşebilir. Kış şiddetini kaybetsin, yollar açılsın, düşmana haddini bildiririz.”

Hayalperestliğin yanı sıra, padişah damadı ve orduların başkomutan vekili olmanın verdiği şımarıklık ileri taşınarak pervasızlaşmaya destek sağlayan bir kişilik, 34 yaşındaki genç Enver, bu cevap karşısında giderek sinirlenir ve tehditler savurmaya başlar:
“Eğer hocam olmasaydınız, sizi idam ettirirdim!”
Enver’in tehditlerine göğüs germeye kararlı olan Hasan İzzet Paşa, tüm komuta yetkisini kendi üzerine alan Enver’in karşısında yapabileceği bir şey kalmıştı: ya kendini, ya Enver’i çekip vuracaktı, ya da istifa edecekti, o istifa etmeyi uygun buldu.

**
Tarih 21 Aralık, “Sarıkamış Faciası” olarak tarihte yerini alacak olan harekât başlatılır. 125 bine yakın Mehmetçik, vatan ve millet adına, düşman üzerine, verilen emre itaat ederek yürütülür; kış kıyamette paltosuz, postalsız, gömlekle, çarıkla cehennemî tipinin ortasına sürülürler...

Bu faciayı yaşayanlar, sılaya yazdıkları “er mektuplarından” okuyalım:
“Bu yaz, iki alayımızla Yemen’den buraya nakil olunduk. Yola koyulmamızdan dört ay sonra buraya ulaştık ki, Arabistan’ın cehennemî sıcağı Köprüköy’deki ayaz yanında nimet-i ilahî imiş. Burada çadırın perdesi buza kesmiş oğlak kulağı gibi kırılmakta ve kopmakta. Bölük kumandanım, beni sıhhiyeye nakletmiş ise de, tabip ve ilaç yokluğundan çaresiz kalıp tekraren takımıma döndüm.

Akşam yaklaşınca Köprüköy’e civar dağlardan tipi boşanır. Kumandanımız, gelecek cuma Başkumandan Enver Paşa Hazretleri’nin teftiş ve hücum için geleceğini müjdeledi. O gelinceye kadar da yün içlik, çorap ve paltoların verileceğini ve Yemen yazlıklarını atacağımızı müjdeledi. Allah, devlete ve millete zeval vermesin. Başkumandan Paşa Hazretleri’nin gelmesi ile, Moskof’un kahrolacağından ve kâfirin, karşımızdaki tepelerde geceleri seyrettiğimiz ocaklı ve mutfaklı karargâhlarını ele geçireceğimizden subaylarımız çok emin. Şafak söktüğünde 2059 rakımlı Kız kulağı Tepesi’nden Moskof obüs yağdırır ama şükür olsun, zafer bizim olacak. Gece bastırdığında, tepelerdeki Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak... ”
**
Bu mektubun sahibi, Yemen çöllerinden henüz Erzurum Köprüköy’e intikal etmiş, üzerinde çöl sıcağına uygun giysiler olan işlik, yemeni giyimli Iğdırlı Ali Çavuş’tur. Iğdırlı çavuş titreyen elleriyle bu mektubu yazar. Ne kadar üşüdüğünü şu kelimelerden daha güzel anlatan başka ifade olabilir mi? “Moskof ocaklarının ateşi gözlerimizdeki ayazı tandır közüne tebdil eyler. Başkumandan Paşa Hazretleri acele gelse ki, ateşe kavuşsak...” Ali Çavuş İstanbul’dan gelecek yün içlik, (yün fanilya), çorap, palto, potini bekleyedursun, hayalperest “Başkumandan Paşa Hazretleri” tarafından tedbirsiz ve korumasız, 3 bin askerle birlikte yola çıkarılan askeri mühimmat dolu 3 gemi Ruslar tarafından Karadeniz’de batırılıyordu. Iğdırlı Çavuşun hayali bunu asla bilmedi, algılamadı. Bu felâketi yıllarca saklı tutan ve genelkurmay kayıtlarından sildiren “Başkumandan Paşa Hazretleri” yün içlik, potin bekleyen Mehmetçiğe de bu durumu bildirmeyerek ihtirasın esiri olduğunu yeniden ispat ediyordu ve birliklere şu mesajı gönderiyordu: “Askerler! Hepinizi ziyaret ettim. Ayağınızda çarık, sırtınızda paltonuz olmadığını gördüm. Lâkin karşınızdaki düşman sizden korkuyor. Yakın zamanda Kafkasya’ya gireceğiz. Orada her türlü nimete kavuşacaksınız. İslâm Alemi’nin bütün ümidi sizsiniz...”

Düşünebiliyor musunuz yaşanan felâketin boyutlarını ve bu felâketin karşısında ‘pişkin’ bir tavırla, hâlâ “Turan Fatihi”, “Sarıkamış Fatihi” olma sevdasıyla, binlerce insan ölüme terk edilmekte...
Karlar altında birbirine sarılarak donan Mehmetçiklerin cesetleri ancak karlar eridikten sonra ortaya çıkmakta... Ve ardından Sarıkamış Türküsü söylenmekte...

**
Sarıkamış Türküsü

Sarıkamış üstünde kar,
Kar altında Mehmed’im yatar.
Gülüm donmuş kara dönmüş,
Gören sanmış yârini sarar.
**
Kimi Yemen kimi Harput,
Üzerinde ince çaput,
Avut yiğit gönlün avut,
Yar sarmazsa Mevla’m sarar.

**
Rusların Doğu Anadolu’yu işgal etmelerinin temel sebeplerinden biri Ermenilere vaat edilen toprakların ilhakı ve bağımsız bir Ermeni devletinin kurulmasıdır. Bu işgale karşı yapılan savaşın ‘dram’ olan bir yüzü vardı. Yanlışlıklarla dolu bir harekâtın getirdiği felaket tarihte asıl yerini koruyacaktır. Bu felaketin adı Sarıkamış dramıdır. Ermeni çeteleşmesi ve isyanına bağlı olarak gelişen olayların sonucu ortaya çıkan bu felaketin asıl iç yüzünü burada vermek gereğini duymaktayım.

(Devam edecek)

Yayın Tarihi
23.12.2013
Bu makale 6120 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!