BİLİMSEL DÜŞÜNCE

“Ak” mı, “Kara” mı?

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Belde Belediye Başkanlarını toplamış konuşuyor; belediye hizmetleri hakkında geçmişte uyguladıklarına dayalı deneyimlerini anlatıyor, kendine göre son derece önemli saydığı öğütler veriyor. Nasıl olduysa birden konu değişiyor; konu, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) isminin kısaltılmış şekline, yazılışına kayıyor. Basında, Mecliste kim ki Tayyip Bey’in Partisine AKP diyorsa ve yazıyorsa, onlara, olmadık “hakaret” niteliğinde sözler sarf ediyor. Bu, belki de, herkesi hayrete düşürüyor…

Peki, nedir Tayyip Bey’in genel başkanı olduğu partinin tam adı?

Herkesin bildiği üzere “Adalet ve Kalkınma Partisi” değil mi?

Evet…

O zaman bu ismin kısaltılmış hali nedir; AKP’ dır. (Not: Evrensel kurallar gereğince(Nomenculatura Internationale Generale) bir isim kısaltmalarla verilirken önce açık ismi, sonra her kelimenin ilk harfi alınır ve kısaltılarak verilir. Bazı bilimsel kısaltmalarda farklı bir yöntem kullanılabilir, fakat o yöntem isim kısaltmaları kuralına uymaz. Örneğin hücre içi moleküllerin etki mekanizmalarını anlatan protein yolakları gibi, bazı hastalıkların ilişkileri gibi…).

Tıpkı “Devlet Planlama Teşkilatı” nın DPT olduğu gibi;

Tıpkı “Cumhuriyet Halk Partisi” nin CHP olduğu gibi…

Tıpkı “Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu” nın TÜBİTAK olduğu gibi…

Tıpkı “Türkiye Büyük Millet Meclisi” nin TBMM olduğu gibi…

**

Partisinin kısaltılmış adına AKP diyenlere bakınız neler diyor Tayyip Bey; “Partimize AKP diyenler ne yazık ki (…)… Siyasi etiği hiçe sayarak bunu edep dışı söylemektedirler. Bu kadar açık ve ağır söylüyorum. Çünkü bizim kısaltılmış adımız AK Parti’dir. Herkes bunu böyle yazmaya mecburdur. Böyle yazmıyorsa bu edebe, adaba sığmaz. Benim yasal olarak kısaltılmış adım neyse onu söylemeye mecbursun.”

Tayyip Bey’in anlaşılan sinirleri, yıpranmış, bozulmuş; Türkiye gibi bir sorunlu ülkeyi yönetmenin zorluğunu yaşıyor; iktidar yorgunluğu Tayyip Bey’i hayli hırçınlaştırmış, sinirli yapmış... Üzücü…

**

Öncelikle şu “ak” ve “kara” kelimelerini analiz edelim: Türkçe dilbilgisi temel kurallarına göre nedir “ak”?

Bir sıfat, bir renk, “beyaz” renk… Örneğin ak güvercin…”

Bu sıfata yüklenen derin mecazi anlamlar da var; örneğin dilek niteliğindeki “yüzün ak olsun…”, “sütten çıkmış ak kaşık…”, “ak günler…” gibi…

Peki ya “kara?”

O da bir sıfat ve bir renk, siyah renk… Örneğin “kara tahta…”

Ayrıca mecazi anlamları da var; “kara sevda”… “kara baht…” “kara talih…” gibi…

**

Tayyip Bey’in anlaması gereken bir husus olmalı; anlaşılan o ki, kurmayları bazı yanlışları yapıyor, kendisi de bu yanlışları savunmak mecburiyetinde kalıyor. Bu, belki karakteri, anlayışı, zihniyetinin bir gereği olabilir, ancak yanlışı savunmak bir başbakanın görevi değildir, öncelikle Tayyip Bey’in bundan sıyrılması gerekiyor…

Şu husus da çok önemli bir nokta; Tayyip Bey “emretti” diye, hiç kimse, bir siyasi partinin istediği gibi kalem oynatmaya, hiçbir şeyi söylemeye mecbur de değildir. Yasal dosyalarda Tayyip Beyin dediği gibi, eğer “AKP”ye “AK Parti” diye yazılmış ise bunun düzeltilmesi gerekir. Çünkü bir siyasi partinin ismi “sıfat” ile başlamamalı… Kaldı ki, parti ismini AKP olarak yazanlar ve diyenler, Türkçenin kurallarına ve evrensel kısaltma kriterlerine göre doğru kullanmışlardır.

Bunu böyle yazmayanlar ya da demeyenlerin “edepsizlikle, siyasi ahlaksızlıkla (etikle)” suçlanması son derece siyaset dışı bir davranıştır; hiç kimse de bu hakka sahip değildir. Kaldı ki, buna muhatap olanlara yasal hak doğmuştur. Türkçe kurallarına göre bir partinin kısaltılmış ismini yazan herkes bu hakarete maruz kalmıştır.

**

Gelelim “ak” sıfatının yüklendiği derin anlama ve kullanıma…

“Ak” sıfatı, mecazi anlamda, her türlü kirden, yalandan, riyadan, hırsızlıktan, yolsuzluktan, rüşvetten, kayırmacılıktan, bölücülükten, ayırımcılıktan, istismardan arınmış, bu sıfatlara bulaşmamış “duru-süzme” insanlar ve kurumlar için kullanılabilir.

Peki, AKP nin bu sıfatlarla nasıl bir ilişkisi var?

Onu bendeniz bilemez; işi bilene sormak gerek!

Kimin, neyin bu “ak” ve dahi “pak” olmayan sıfatlara bulaşmış ya da bulaşmamış olduğuna, pek tabii ki, aklı salım objektif düşünen insanlar karar veriyor ya da verecek... Bu kararı bendeniz veremez…

Eğer hiç bunlara bulaşmamış ise, hiç ilişkisi yoksa o zaman “ak” sıfatını hak edebilir. Amma velâkin eğer bunlardan herhangi birine bulaşıksa o zaman Tayyip Bey’e büyük görev düşüyor demektir. Partisini bu sıfata layık hale getirmek…

**

Şimdi, elimizi vicdanımıza koyalım; Tayyip Bey de koysun, isterse…

Bir insana, kuruma hak etmediği bir sıfat takmayı, ona methiyeler dizmeyi yapar mıyız?

Buna layık olmayan bir insana ya da kuruma, “temiz”, “pak” olduğunu söyleyebilir miyiz?

Eğer söylerseniz, gerçeğe aykırı bir yaklaşım içinde olursunuz ya da başka amaçla (“çıkar”) söylemiş olursunuz. Bu bağlamda konuya yaklaşıldığı takdirde, eğer Tayyip Bey ve Partisi “ak”, “pak” sıfatlarını “hak” etmek istiyorsa ve bu sıfatların kendi partisi için kullanılmasını istiyorsa, öncelikle bu sıfatlara uygun icraatlar yapmalı, kendi partisindeki “ak” ve dahi “pak” olmayan safraları ayıklamalıdır.

Tabii ki buna Tayyip Bey; “bizim kimseden akıl almaya ihtiyacımız yoktur” diyebilir… Yoktur da, öyleyse, neden başkasının ihtiyacı olsun ki?

**

Dünyada, “ak” ve “pak” sıfatlarına layık olup olmamayı da kapsamına alan “yolsuzlukla mücadele” kuruluşlarının araştırma raporları vardır; ulusal ve evrensel boyuttaki araştırma sonuçlarının raporları…

Hangi ülkede yolsuzluğun olduğunu, “ak” ve “pak” sıfatlarına layık olup olmadığını araştıran, konunun uzmanı uluslararası kuruluşların sonuçları son derece önemlidir; yani yandaş olmadan, rüşvet almadan, bağımsız inceleme yapan kuruluşların raporları…

Örneğin, pek çok ülkedeki yolsuzlukla mücadele ve rüşvetle ilgili oluş düzeylerini araştırıp, belli bir ölçeğe göre değerlendiren ve buna “yolsuzluk barometresi” denilen bir derecelendirmeyle sıralama yapan kuruluşlar…

Bunlardan biri “Uluslararası Şeffaflık Örgütü” olup “2009 Yılı Küresel Yolsuzluk Barometresi” ismiyle raporunu yayınladı (Metin Münir, Milliyet, 4Haziran 2009).

Raporun yayınlandığı ve basına verilişi, bakın şu tesadüfe ki, Tayyip Bey’in “ak” konuşmasını yaptığı tarihe rastlamış…

Bu rapora göre “yolsuzluk barometresi” dünyanın 70 ülkesini kapsıyor. Bu ülkelerin kamu kurumlarındaki yolsuzlukların sonucu oluşan yozlaşmayı ölçüyor. Hangi hükümetin yolsuzlukla ne derecede mücadele ettiğini, ne kadar başarılı-başarısız olduğunu, o ülkenin vatandaşlarının gözüyle inceliyor ve bir sonuca varıyor.

Şimdi sıkı duralım; Tayyip Bey’in ve dahi mutlaka “ak” denilmesini istediği partisinin yönettiği Türkiye, bu raporun yolsuzluk barometresinde alt sıralarda yerleşik. Bu rapora göre de, tüm dünyada, en fazla yolsuzluğun olduğu alanlar siyasi partiler ve kamu sektörü olduğu belirtiliyor.

Şimdi, bir an için düşünelim; siyasi partiler ve kamu kurumlarında yolsuzlukta en ön sıralarda yer alan ülkemizin bu fevkalade kötü barometresine bakılarak, Türkiye’yi yöneten Tayyip Bey ve mutlaka “ak” denilmesini istediği partisi için, gerçekten “ak” diyebilir misiniz?

**

İşin garibine bakın ki, Türkiye ile ilgili araştırmanın “püf” noktası, “konuşmaya korkan halk”, “fikrini beyanda korkan halk” izleniminin yaygın olmasıdır!

Türkiye halkı üzerinde oluşmuş/oluşturulmuş bir “korku atmosferi” olduğunu belirten raporda, Türk halkının yolsuzluk konusunda konuşmak istemiyor olması, son derece önemli bir sonuçtur. Çünkü devletle olan işini yaptırabilmek için ancak rüşvet vererek çözebiliyor. Bunun sonucu olarak şikâyet edecek merci kalmıyor. Devletin kurumunu yine devlete şikâyet etmek durumuyla karşı karşıya kaldığı için, yolsuzluk en üst sıralara tırmanıyor. Raporun vardığı sonuçlar bu merkezde…

**

Buyurun işte size bir belge; bu barometreye bakarak Tayyip Bey’in söylemi olan şu ifadenin ne kadar “doğru” olduğunu siz tayin ediniz. Ne diyor Tayyip Bey;“AK Parti derken işte oradaki AK, aynı zamanda temizliği ifade etmektedir.”

Gördünüz mü?!

Ülkemin birçok alanı ile ilgili olarak rüşvetten, yolsuzluktan, hırsızlıktan, hortumculuktan dolayı ciltler yazılmıştır. Bunlar piyasadan alıp okumak mümkün. Ama buna rağmen Ülkemin yönetim partisi, kendisine mutlaka “ak” denilmesini istiyor. “Ak” sıfatının gölgesine sığınmaya çalışıyor…

Peki, ne oldu “Adalet ve Kalkınma” temalarına, buharlaştı mı?

Sonuç olarak, kelimelerin derin anlamlarının ardına sığınarak bir çeşit yozlaşmaya pirim vermek yanlıştır; buna karşı gelmek de “temiz toplum” için başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere herkesin görevidir.

Çünkü “ak” ve “pak” sıfatlarını taşımak ve ona layık olmak demek, toplumda bu sıfatların karşıtlarının ilgiliye yakıştırılmaması demektir. Bunu başarabilenler ancak bu sıfatlara layık olurlar. Çünkü “ak” ve “pak” bir üstünlüktür, ayrıcalıktır. Bu ayrıcalığa eğer AKP sahip olmak istiyorsa, kendini yeniden kurmalıdır.

Yayın Tarihi
22.06.2009
Bu makale 2273 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Sevgili Hocam, tanıyor olsan elip elinizi öpeceğim. Bu satırları yazan eller öpülmeyi hak ediyor. Bu kadar cambazın arasında düzgün insanlar da varmış. Helal olsun. Ülkenin sizin gibi düzgün insanlara ihtiyacı var. Doğruyu söyleyen neredeyse mumla aranacak. Teşekkürler Ramazan Hoca.

Vasfi Koca 10.08.2009

Hoca, beynine sağlık. ne güzel irdelemişsiniz şu ak ve kara sıfatlarını... ak olmak için temiz olmak gerek. temiz olmayanlar bu sıfatın gölgesine sığınıyorlar. önce üstlerindeki şaibeleri, hırsızlıkları, yalanları, dolanları, devlet soygunculuğunu bıraksınlar sonra ne kadar "ak" olduklarını millet karar versin... ille de ben akım demekle ak olunur mu??? ah bir de buna özenenler doğru yolu bulsalar... Murto lakaplı Murat Sönmez

Murat Sönmez 08.07.2009

Ak ve kara ifadelerini iyi tahlil etmişsiniz. AKP eğer AK Parti olacaksa, ANAVATAN partisinin de "ANA" ya da "VATAN" Partisi olması gerekir. Kaldı ki "ana" ve "vatan" sıfat da değil. Neden CHP "Cumhur" Partisi olmuyor? Sonuçta saçma sapan bir yaklaşımla "ak" olmayan birilerini ille de "ak" yapmaya çalışan kirli bir yaklaşım var bu tartışmanın içinde. Kirletenler belli, aklamaya çalışanlşar da belli... Kirlilik ve aklık birbirine karışmış. Şimdi kim arındıracak bunları? Onu "CUMHUR" bilir diyorlar! Eh... Cumhur'un seçtiği bu olduğuna göre yeni bir "cumhur" mu arayacağız? Hayır... Varın debelenin o zaman "kir-pas" içinde... "Ak" olan değerler bize kalsın sakın, onları da kirletmeyin, emmmmi efendiler!... Nazif Yelkenli

Nazif Yelkenli 06.07.2009

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!