Yoksa kulak
arkasına atıp yine Fransız mı kalıyorsunuz?
Yanınız da gözünüz
kulağınız yok mu gözlemleyen?
Çarşı Pazar gezen
Zabıtalarınıza bakın, üç maymunu oynuyor.
“Görmedim,
duymadım, demedim” misali.
Ya, basın ve halkla
ilişkileriniz ne yapar?
Afyon yutmuş timsah
misali.
Basın da çıkan
yazıları okuma zahmetine girmez mi, siz aktarmaz mı?
Klimalı odaların da
popo mu yayarlar yaz günlerinin serinliğin de?
Belediye
Başkanlarına da rehavet çöker, bu sıcak yaz günün de, bu vesile.
Keza, “T.B.M.M
tatile girdi biz ne zaman gireceğiz” derler, dört gözle beklerler, tabii ki Belediye
meclis üyeleri de.
Bir kokuşmuşluktur
gider kentte.
İnşaat yasağına
uyan yok, gürültü çok.
Seyyar satıcılar
cirit atıyor, hanutçular ona keza.
Sahte dilenciler
turistin yakasın da.
Sahiller de
midyecisi, simitçisi, torba ile kokan balık satanı.
Oturacak yer
bulamazsın, sigara izmariti, karpuz kabuğu, şişe kırığından,
Plajlara indi duygu
sömürüsü yapan eli çocuklu kadınlar dilenciler.
İşte sözde cennet Antalya’nın
resim karesi.
“Bir sahibi yok
mudur” diyeceğim.
Ama korkuyorum Kral
Attalos çıkıp gelecek geçmişten “Ben varım” diye.
Kaleiçi’nde yeni
moda müzik yayınlı çöp toplama aracı ile sözüm ona hizmet.
Çöpler kokmasın
diye konteynerler kaldırılıyor güzel.
Günde iki defa
çöpler alınıyor güzel.
Peki bu araçlar
niye üstü kapalı değil.
Yıl, 1965, üstü kaydırak
kapaklı çöp araçları vardı bilir misiniz?
Ama klasik müzik
çalmıyordu ve de etrafa koku salmıyordu.
Biraz özen gösterin
kentinize, biraz şevk ile sarılın.
Yoksa, uzun süreli
başkanlık yaptınız diye mi ulaştınız doyuma?
Yoksa yeni gelenler
için acemilik mi devam ediyor?
Bırakın
bilboardlara afili resimlerinizi koymayı.
Seçimde, vatandaş
kime oy verecek daha karar veremezken
Sanmayın ki cepte
keklik değil bu kenti yönetmek.