Türk turizmi hatırı sayılı yatak kapasitesine ulaşmasına rağmen hala daha manüel bir yönetim şekli ile mehteran bölüğü gibi idare ediliyor ve yürüyor.
İki ileri bir geri….
Bilenler iyi bilir, Mehteranın konulmuş kaidesidir bu yürüyüş biçimi.
Mehteranın coşkusudur onun mistik huşuu veren müziği.
Ama turizm ne uyumlu ne ritimli müzik ne de kuralcı bir yürüyüş sergiler.
Varsa yoksa güncel ama kalıcı olmayan çözümler ile boğuşur yıllarca.
İnsanın aklına gelmez mi, niye ahenk yok, niye uyum yok.
Akla ilk gelen acaba yıllardır Avukatlıktan gelen, Mehteran başları mı bu işi bilmiyor?
Eee tabii ki eşyanın tabiatına aykırılık var işin iç yüzünde.
Nasıl Eczacıdan, Avukat, Avukattan Doktor olmuyorsa, herhalde Turizmciden de Avukat olmaz, Avukattan da Kültür Turizm Bakanı olmaz.
Pardon nasıl atladım ya. Çok kültürlü bir Avukat belki Kültür Bakanı olabilir. Çünkü kültür, bir eğitimli meslek(!) dalı olmadı için sakıncası da olmayabilir öyle değil mi?
Artık işin gerçek yüzüne mizahı katmadan değinelim isterseniz.
Gemicilerin pusulaya bakarak gideceği yolu, barometreye bakarak ise havanın nasıl olacağını ummaya, uluslar arası fuarlardan sonra da turist girdisinin ne olacağını her ağızdan gazel asılarak yanlı, yanlış tahmin etmeye, yan sektörleri yanıltmaya, işsize, aşsıza umut vermeye artık hiç gerek yok.
Yıllar önce gelecek turist o kadar çok olurdu ki sezon da taşıyacak uçak bulamazdık.
Şimdi Uçak ve yatak çoğaldı ki sezonu uzatacak ve getirecek turist bulamıyoruz.
Nerede kaldı yıllardır konuşulan turizm politikaları, master planlar.
Halen daha aynı yerde sayıyoruz.
Ne bakanlıkta üretilen geleceğe yönelik bir plan proje ne de özel sektörün kıpırtısı.
Varsa yoksa her iki tarafta mevsimine göre sivrisinek vızıltısı, ateş böceği cızırtısı.
Ondan sonra da gelen sezon bitiş cayırtısı.
Akabinde işsiz kalan insanların gözyaşı akıntısı.
Yazıktır bu ülkeye, bir şeyler kazandırmayan tepe de oturan insanlara.
Yazıktır, bu ülkenin en güzel topraklarını zapt edip keyif çatanlara.
Yazıktır keyif çatanlara ayak uydurup yatan profesyonel yöneticilere.
Hem de ne yazık.