Kişisel gelişimde kaos

         Sampi’den yukarı Dedeman’a, oradan da yeni Lara yoluna doğru yürüyorum. Akdenizin tropikal iklimine özgü harika bir yaz günü.. Akdenize göç ettiğim için, içime sımsıcak bir mutluluk doluyor. Artık Antalyalı olduğumu kabullendiğimden, her taşını ezberlemeye çalışıyorum. Yeni taşındığımda en çok hoşuma giden, aşağı yukarı her sokak arasında bir sanat kursu tabelasına rastlamaktı.Bale kursu, müzik kursu, Resim kursu, El sanatları kursu öyle uzayıp gidiyordu.Sanatı bu kadar önemseyen bir kenti, yeni “yaşam alanım” olarak seçtiğimden dolayı, kendimi bir kez daha kutluyorum. Antalya, tarih, sanat ve doğa güzelliğinin bütünleştiği bir yöre. Dünya kenti olma yolunda da adım adım ilerliyor. (Keşke bu ilerleme istenilen doğrultuda olabilse diye düşünmeden de edemiyorum.)

         Tabelaları okuma alışkanlığımdan dolayı, Antalyadaki yaşamın gidişatından tabelalar yoluyla haberdar olmaktayım..Tabelalar sanki kentin soluyan nefesi gibi.Son altı aydır gözle görülür bir şey dikkatimi çekmeye başladı.Özellikle eğitimin ve kişisel gelişimin kentte önem kazanmasıyla, yoğun bir biçimde, hipnoz, reikii, NLP, ile ilgili tabelalarda hızlı bir artış gözlemliyorum. Sektörün içerisinde olduğumuzdan, kesin olan bir gerçek var ki; özellikle çocuklarını ÖKS ve ÖSS ye hazırlayan aileler, onların geleceği için bütün olanaklarını seferber ediyorlar.    

         Ailelerin bu arzusunu bilenler; Hipnozla %100 okul başarısı”,”NLP ile hedefe ulaşmada kesin çözüm” gibi söylemlerle umut tacirliği yapmaya kalkışıyorlar…Üzüldüm bu yazıları görünce.Hiç te etik bulmadım. Başarının, kişinin çalışma, istek ve performansına bağlı olan bu durumlarda kesin çözüm ve %100 başarıdan söz etmek gerçek dışıdır. Nasıl da mantar gibi bitmişti bu yerler..

       “Çaba sarfetmeyelim ama her şey istediğimiz gibi olsun”

    İnsanın doğasında var olan,bu duygu, nedeniyle ne yazık ki çok kolay sömürülüyoruz.. Mucizelerden, sihirli değneklerden medet umuyoruz. Ayağımız suya erdiğinde de, bir dolu paramız ve zamanımız gidiyor. Kolay olanı daima, zor olana tercih ediyoruz. Sonuç düş kırıklığı olduğunda da iş işten geçmiştir.

             Ben bu gün, bu konulara değinmek istedim. Bedenimizi, ruhumuzu ve beynimizi teslim edeceğimiz kişileri doğru adreste bulalım.3 günlük seminer alanlar, kendilerini kişisel gelişimci ilan edip insanları eğitmeye kalkıyorlar. Lütfen bir kurumdan böyle bir yardım almaya karar verdiğinizde bu konudaki diplomasını, uzmanlığını belirtir belgelerini isteyin. Veremiyorlarsa da oradan süratle uzaklaşın.

             Gelelim hipnoz konusuna; Freud’dan bu yana bir terapi metodu olarak terkedildi hipnoz..Kişinin iradesini bir başkasının kontrolüne vermesini etik bulmayan terapistler onun yerine “Serbest Çağrışım” yöntemini koydular.Serbest çağrışımda kişi rahatlatılıp belli bir gevşeme sınırına getirilir. Bu noktadan sonra psikolojik yöntemlerle sağaltımı yapılır.

            Konu ne olursa olsun kişilerin istemeyeceği şeyleri hipnozla bilinçaltına yerleştiremezsiniz, onu davranışa geçiremezsiniz. Psikanaliz yöntemi ile başarı da yıllar süren çalışmalar sonucunda ancak yakalanabilmektedir. Bu da bir yöntem olarak psikologlarca terk edilme sebeplerinden bir tanesidir. Ancak konu, para kazanma ve açgözlülük savaşında bir adım daha önde olmak olduğu zaman, yalanların ve dağıtılan umutların bini bir para. Yazımı bır anımla sonlandırmak istiyorum. 

       Yıllarca önce, İstanbulda sanatçıların gittiği bir restorantta Amerikadan yeni dönmüş, İstanbulda, iş arayışında olan bir hanımla karşılaşmıştım. Aramızda uzunca süren bir sohbet geçmişti.Bu hanım üniversite yaşamını yarım bırakıp Amerikaya göç etmiş , orada kaldığı süre içerisinde de bazı kişisel gelişim sertifika programlarına katılmıştı.

     Sonra bir daha karşılaşmadık ama ben onun kişisel gelişim ve NLP konusunda hızla yükselişini izledim.Kitapları CD leri piyasada kapış kapış alınıyordu.Ben de içten içe onun işletmeci bir beyle olan bu gelişimini takdir ediyordum.Ta kii bir gün bana bütün yaşamı alt üst olmuş bir hanım gelene kadar.Bu NLP’ ci arkadaşımız ona; “Bütün bağlılıklarından kurtul her şeyi bırak, özgürlüğüne koş.”  Demiş. Kendisine yapılan bu telkinin etkisiyle işini, eşini bütün sosyal statüsünü bırakan bu hanım, gerçekten kendisini ilk başta iyi hissetmiş ama sonra ardından kaybettiklerinin yıkıntısıyla yoğun bir depresyona düşmüştü. İnsanın ruhsal dengeleriyle oynayıp intihara kadar giden bu süreçleri oluşturmak gerçekten çok risklidir.Burada söylemek istediğim, Psikoloji ve psikiyatri okumamış olanların bu işlere bulaşmamaları ve işportada bir malı satar gibi bu işin çığırtkanlığını yapmamalarıdır..Zira insan nazik bir organizmadır.Bence herkes kendi uzmanlık sınırları içinde olan işlerle uğraşsın.Ve, herkes kendi uzmanlık alanının profesyoneli olsun. Sap ve saman birbirine karışırsa toplumsal bir kaosun içine düşeriz…  

         Mesleki etik’e önem veren, bilimsel bilginin ışığında yolunu bulan uygar bir Antalya temennisiyle gününüz aydın olsun.