Duygusal şantaj!...

      Yaşlı kadın gözleri kuru, ama ağlamaklı bir sesle kızına ; “Ben de sana yük oluyorum. Ama biliyorsun işte, bu gün varsam, yarın yokum. Bir ayağım çukurda. Seni hep yanımda görmek istiyorum. Sen yokken başıma bir şey gelirse diye aklım çıkıyor. Ne olur yavrum, beni yalnız bırakma” Dedi.

       Küçük kız annesine; “Beni sevmiyorsun. Sevsen, o çok istediğim ayakkabıları bana alırdın.(Burada timsah gözyaşları ile anne üzerindeki etki güçlendiriliyor)”  

       Adam kendisinden ayrılmak isteyen eşine; “Boşanalım, benim için sorun değil ama çocuğumuzun, babasız, boynu bükük kalmasının sonuçlarına katlanabilecek misin? Kendini bunun için hazır hissediyor musun? ”

       Kız kendisini terk eden sevgilisine; “ Beni kullandın. Bir kirli mendil gibi attın, ne yapacağım ben şimdi. Eve dönemem. Kendimi öldürmek kalıyor geriye.”

         Bu söylemler böyle uzar gider. Bütün bunların sizlere de tanıdık geldiğini tahmin edebiliyorum. Kendi sorumluluklarını üstlenememiş, bağımlı kişilik yapılarının, bazen sessiz, bazen de sesli çığlıklarıdır bunlar. Bizi, farkında olmadan köşeye sıkıştıran, suçlu hissettiren, acıma duygularımızı harekete geçiren tepkilerdir hepsi de. Öyle apansız yaşamımıza çöreklenirler ki, nefes alamaz hale geliriz, soluğumuz kesilir. Psikolojide bunun adına duygusal şantaj diyorlar.. Çoğu kez, sevgi, aşk, ilgi, kavramlarının ardına gizlendiğinden ve en yakınımıza kadar sokulduğundan gelişlerini fark edemeyiz bile! Burnumuzun ucunda, sinsice içimize girdiklerinden, kendimizi savunmaya fırsatımız bile olmaz. Çünkü sevdiklerimiz karşısında çaresiz kalırız. Güçsüz hissederiz kendimizi. Yelkenlerimiz suya iner.Elimiz kolumuz bağlanır.İşte en büyük açmaz da buradadır zaten..Halbuki karşımızdaki bir yabancı olsa, tavır koymak,dişlerimizi gösterip onları geri püskürtmek ne kadar da kolaydır.

         Duygusal şantaj bazen, çocuklarda olduğu gibi masumca, küçük çıkarlar adına yapılır. Ama çoğu kez de bilinçli ve çok sistemli bir biçimde uygulanır. Birçok yetişkin, karşısındaki yakını ve sevdiği kişi üzerinde, duygusal şantaj aracılığıyla egemenlik kurarak her türlü istediğini gerçekleştirebilir, onun yaşamını ele geçirir hale gelir. Her ne şekilde olursa olsun kullanmak ve kullanılmak kötü bir olgudur. Sonuçta duygusal şantajı uygulayan, bunu sevgi bağlarıyla bağlı olduğu kişiye yapar. Ondan kasıtlı bir davranış görmek aklına gelmediği için de karşı taraf ta olaydaki kötü kokuları hissedemez. Oysa en tehlikeli düşman içimizdeki düşmandır. İçimizdeki düşman sinsice sızar yaşamımıza Sevgi maskesiyle karşımıza çıktığı için elimiz kolumuz bağlanır, dermansız kalırız. Yaşamımız alt üst olur, dünyamız kararır. Bu durumdan sıyrılabilmek ancak kendimizle ve çevremizle ilgili farkındalık geliştirmekle mümkün olur.

         Birden gözlerimin önünde, yaşlı bir kadın canlandı. Muayenehaneye randevusuz apansızın gelmişti. Gözleri ağlamaktan şişmiş, elleri titriyordu. Onu aldığımda hemen konuşmaya başlamıştı. Bir yandan konuşurken, bir yandan da gözyaşları buruşuk yanaklarından süzülüyordu. Bir kaç gün önce annesini kaybetmişti. Bu acıya katlanmak onun için dayanılmaz bir şeydi. Çok acı çekiyordu. Resmi devlet dairelerinden birinden üst düzey müdür olarak emekli olmuş, hiç evlenmemişti. Başından bir nişan olayı geçmiş. Nişanlısıyla evlendiklerinde başka bir kente taşınmak zorunda kalacağından annesi;

  “Peki, ben ne olacağım? Beni yapayalnız, tek başıma bırakıp gidecek misin?” dediğinde, annesini bırakmaya içi el vermemiş ve nişanı bozarak, evlilik hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Aslında bu kadın, bence annesi değil, kendisi için dökmeliydi bu gözyaşlarını. Evlenme şansını teperek ömür boyu annesinin kölesi olmuş, onun çizmiş olduğu yoldan giderek kendine ait özel bir yaşamı olmadan ömrünü tüketmişti. Evlilik ve çocuk sahibi olma şansını yakalayamadan kuru bir dal gibi yok etmişti kendisini. Artık özgürdü ama bu özgürlük onun için bir şey ifade etmiyordu. Düşüncelerimi kendisine söyleyince, birden ağlamasını kesti. Yüzü ciddileşti;

      “Haklısınız ..Aslında anneme değil, kendime ve kaybettiğim gençliğime, yaşayamadığım hayatıma ağlamalıyım.Annem güzel bir yaşam sürdü, gözü arkada kalmadan öldü.  “ dedi.

Bu gerçeği kavramak onun için biraz sarsıcı oldu ama toparlanıp yoluna devam etmesi, kendisiyle yüzleşmesinden sonra daha kolay oldu.

        Nietzsche aforizmalarında bu duyguyu çok güzel dile getirir ve duygusal şantaj karşısında akılcı bir tutum geliştirmeyi önerir... “Acımak, ona göre karşı tarafı pasif hale getirmeye yönelik, onun kendi güçlerinin farkına varmasını önleyen yanlış bir tutumdur. Acıyan da kendini bir nevi Tanrı yerine koyarak karşı tarafa adeta lütufta bulunur. Bu onun kendisini, başkalarının üzerinden güçlü hissetmesine yarayan bir tutumdur.

           Bütün bunlar insanlar arasındaki kurulmuş yanlış iletişim biçimlerinden kaynaklanmaktadır. Sağlıklı iletişimin temelinde bağlı olan ama bağımlı olmayan bir yapı mevcuttur. Bu iletişim biçiminde kimse kimsenin üzerinde hükümranlığını kurmak için marazi duygularını kullanmaz. Herkes birbirinin düşünce ve görüşüne, özgürlük alanlarına saygılıdır. Herkes birbirine bağlı yaşar ama birbirlerinin yaşam alanlarına ambargo koymazlar.. Sevgi kavramı da bu anlayış içerisinde filizlenmiştir. Bunu en güzel dile getiren düşünür Eric Fromm dur. Ona göre sevgi “sana ihtiyacım olduğu için seni sevmek değil, seni sevdiğim için sana ihtiyacım var”, tarzında bir sevgi anlayışıdır. Yani sevgi bir bastona tutunur gibi sevgi nesnesine tutunmak değil, her bireyin kendi ayakları üzerinde durarak, birbirlerinin sırtına binmeden el ele tutuşarak yaşadıkları bir süreçtir.

      Ne diyelim son sözümüz şu olsun; “Gözünüzü dört açın. Duygusal şantajların kurbanı olup yaşamınızı ziyan etmeyiniz... Çünkü yaşanacak bir tek hayatımız var. Onu, hakkını vererek sağlıklı ilişkiler kurarak kendi sorumluluklarınızı üstlenerek yaşayın. Ne kurban olun, ne de kurbanlar yaratın.”

  

                                  SCOLA EĞİTİM DANIŞMANLIK

                                                                                         Psk. Dr Olcay Kulakoğlu

                                                                                          www.scolaonline.com

           

Yayın Tarihi
17.08.2009
Bu makale 2777 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!