Karar vermek

                                     “ DÜŞÜNDÜĞÜNÜ HEMEN YAP, YOKSA

                                      KARAR VERMEK ZORUNDA KALIRSIN.”

                                                                           ANONİM

           Yoo öyle işin formülünü en başından yakaladık demeyin. Bu konuda, o kadar farklı söylemler var ki  araştırınca doğrusu ben de şaşırdım.Bu anonim deyişi yazdım, neden mi? Açıkça itiraf etmeliyim, bana çok uygun olduğu için...Çocukluğumdan beri çevremdekiler benim çok aceleci ve tez canlı olduğumu söylerler .Zaman içinde bunu aşağılara çekebilmeyi başardım ama elbette bir yere kadar. Sizlere bu konuda objektif bir yazı çıkarmaya çalıştığım için  olaya değişik bakış açılarını koydum.İşte ünlü Çin düşünürü Lao Tzu’nun söylemleriyle kafanızı karıştırmaya başlayalım;

           "Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi,

Dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar.

Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır.

Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."

          Tanrım; “karar verme” ne kadar da önemli bir konudur. Devamlı olarak kendimizle ilgili, çevremizle ilgili olarak bir şeylerin kararını vermekle karşı karşıya bırakılırız. Bunların bir kısmı günlük, basit anlamda alınan kararlardır.Bakkaldan süt almak,kediye mamasını vermek,denize gitmek.Bir kısmı ise hayatımızın akışını değiştirebilecek nitelikte önemli kararlardır.Okuyacağımız okulu seçmek,mesleğimizi seçmek,eşimizi seçmek  gibi.. (Tabii bu seçimler bireyin kendisine bırakılmışsa!!!)

                   DÜŞÜNME            KARAR VERME              EYLEME GEÇME

           Karar verme, düşünme ve eyleme geçme arasındaki kritik noktadır. Karar verildiği an düşünme son bulur.Eyleme geçme zamanıdır artık. Psikolojik sorunların pek çoğu bu aşamada meydana gelir.Bir türlü karar verememek veya karar verdiği halde uygulamaya geçememek, psikolojik bir bozukluğun yaklaşan ayak sesleridir.Karar verme mekanizması bozulduğunda obsessif bozukluklar (takıntılar) ortaya çıkar. ”Ahmetle evlensem mi evlenmesem mi?”,”Tıp okusam mı okumasam mı?”,” O elbiseyi alsam mı almasam mı?” ne yapacağından emin olamamak korkunç rahatsız edici bir durumdur. “ En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir.” lafı boşuna söylenmemiştir. Elbette biraz bu tür olayların altını kazıdığımızda derinlerde yatan bir güven probleminin varlığını buluruz.Bu güven hem karşımızda vereceğimiz kararı ilgilendiren kişiyle, hem de kendimizle ilgili özgüven problemi olabilir.Ruhsal bakımdan sağlıklı bir kişi özellikle yaşamsal konularda sancılı bir dönem geçirir,ama sonunda kararını vererek yoluna devam eder.Bir türlü karar veremeyen işi uzattıkça uzatıp zaman kazanmaya çalışanlar ,”bakarız” “ne acelesi var?”olayı zamana yatıralım” gibi cümlelerin arkasına sığınırlar. Biz buna “pasif saldırgan kişilik yapısı” diyoruz.Bunlar zamanla sorunu olan kişilik tipolojileridir.Oysa zaman yaşamımızda oldukça önemli bir kavramdır.Bir türlü karar veremeyip zamanı boşuna tüketen insanlar yaşamda başarıyı da elden kaçırırlar.Burada aklıma “cuk” oturan bir atasözü geliyor; “Demir tavında gerek” Yani herşey zamanında yapılmalıdır.İş işten geçtikten sonra yapılan şeyin anlamı ve değeri kalmamıştır. Zamanı geçirilmiş bir evlilik teklifi geri teper. .Artık karşıdaki beklemekten usanıp başka ufuklara yelken açmıştır.Alayım mı ,almayayım mı diye siz düşüne dururken beğendiğiniz elbise başka biri tarafından alınmıştır bile.  

            İnce eleyip sık dokumak kadar, hiç düşünmeden çabucak karar vermek te  sağlıklı değildir. O halde nasıl bir yol izlemeliyiz? İşte problemin can alıcı noktası burada yatıyor.

Burada işin özü neyi isteyip, neyi istemediğimizden emin olmak. Kendimize bu soruyu yönelttiğimizde hiç bir sansür olmadan, verdiğimiz yanıt son derece önemlidir. Bu yanıt bizim amacımızı belirler.Amacımızın ne olduğunu bildikten sonra olası tüm çözüm yollarını sıralarız. Sonra bu çözüm yollarını imgeleme yoluyla gözümüzün önünde bir bir canlandırmalıyız.Olası sonuçları başarıyla canlandırmak kişiyi motive eder, sonucu kabullenmeye hazırlar. Daha sonra konuyu sadeleştirerek onu en küçük paydalarına bölünüz. Bu sizin en iyi karara varmanızda çok iyi bir etken olacaktır.

           Şimdi isterseniz bu tekniğimizi örnekleyerek daha somut bir hale getirelim;

“Ayşe 35 yaşında, işsizdi ve artık bu saatten sonra keyif alabileceği , bir ömür sürdürebileceği bir işin sahibi olmak dolayısıyle isabetli bir karar vermek istiyordu .Gazetedeki ve internetteki iş ilanlarına baktı.Öncelikle tercih edebileceği tüm işlerin özelliklerini en ince ayrıntılarına kadar bir kağıda yazdı.Sonra geçmişte yaptığı işleri gözünün önüne getirdi.Bu işleri yaparken nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmadığını düşündü. Bu egzersiz yaşamında ve iş dünyasında yapmaktan en çok hoşlanacağı şeyi ortaya çıkardı.Daha sonra çalışan arkadaşlarını düşündü. İşlerinde mutlu ve mutsuz olanların neden kendilerini böyle hissettiğini anlamaya çalıştı.Geçmişte ,çalışırken etrafındaki kişilerin yaptığı işle ilgili ne gibi yorumlarda bulunduğunu hatırlamaya çalıştı.

Amacı bundan sonra kendisini mutlu edecek işi bulmaktı.Daha sonra kendisini ,ilgisini çeken tüm işleri yaparken hayal etti. İletişim ilişkileri,sanatsal etkinlikler,ofis işleri,evde yapılan işler ilgi alanına giriyordu.Bu düşünsel süreçte Ayşe teknik işlerden çok, iletişim becerilerini içeren işlerden hoşlandığını keşfetti.İnsanlarla çalışmayı seviyor,masa başı işler ilgisini çekmiyordu. Bir anda zihninde bir  hayal belirdi. En mutlu olduğu anlar insanları bir şeye ikna edebilmeyi başardığı anlardı.Yavaş yavaş gerçeğine ve dolayısıyla kararına ulaşıyordu.Bu  bir pazarlama  veya halkla ilişkiler işi olabilirdi. Konuyla ilgili iş ilanlarının  listesini yaptı.Bu arada iş görüşmeleri için hazırlanarak iletişim becerileriyle  ilgili bol bol kitap okudu.Ve bir hastanede halkla ilişkiler işi buldu.Artık mutlu olduğu ve tüm performansını sergileyebildiği bir işi var. İşinde de seviliyor ve artık orada emekli oluncaya kadar çalışmayı düşünüyor.”        

           Görüyoruz ki; karar vermek dikkatli,mantıklı,sistematik sabırlı ve soğukkanlı olmayı gerektiren bir durumdur. Sezgileri güçlü olanlar, problemlere farklı açılardan   bakanlar,yaşadıklarını iyi analız edenler bu konuda başarılıdırlar.Yapılması gereken, sizce en doğru bulduğunuz kararı almaya çalışmak,karar almaktan kaçınmamak,aksine verdiğiniz karara doğrusuyla yanlışıyla sahip çıkmaktır.Her zaman doğru kararlar alamayabiliriz. Fakat atılmış her yanlış adım da insana bir şeyler öğretir.Yeter ki onlardan ders almasını bilebilelim.2009 ‘a kararlı ve akıllı adımlarla girmeniz dileğiyle...Sağlık,başarıve mutluluk hep yanınızda olsun.İyi  yıllar.         

Yayın Tarihi
29.12.2008
Bu makale 2963 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
eskiden karar veremeyen bir kişi olarak söylemeliyim ki artık daha az yorulduğumu hissediyorum.. sizin de dediğiniz gibi en kötü karar bile kararsızlıktan daha iyidir. belirsizlik insanın içinde karanlık yaratıyor. sabitleştiriyor..ama karar aşamasını geçtikten sonra nefes alabiliyor üztünüzden bir yük atabiliyorsunuz.. ben de o rahatlamaya başlayanlardanım...

huriye tuğba barcın 23.01.2009

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!