Ne geçmişin çöplüğünde eşinmek/Ne geleceğin belirsizliğinde debelenmek/Ancak ve ancak şimdi var yaşanacak “CARPE Dİ EM”
Zaman, uçsuz bucaksız bir kavram. Düşününce ne kadar çok şey çağrıştırıyor belleklerimizde. Felsefe profesörümüz Takıyettin Mengüşoğlu zamanı şöyle tanımlamıştı; “ ZAMAN, geçmiş, şimdi ve gelecek arasında bir köprüdür. Bir zincirin halkaları gibidir.” Bu tanım kafama kazınmış sanki, hiç aklımdan çıkmıyor.; Yaşamım boyunca zamanın daha birçok tanımıyla karşılaştım.
“Bir kez yıkandığın ırmakta bir daha yıkanamazsın.” Diyor; M.Ö yaşamış bir filozof olan Heraklietos… Çünkü sular akıp gitmiş yerine başka sular gelmiştir.
“Zaman yaşamın dördüncü boyutudur.” Diyor. Bir başkası. Bunların hepsi farklı ama doğru tanımlamalar. Ve gerçek olan şu ki zaman, gerçek olan ama elle tutup gözle göremediğimiz avuçlarımız arasından kayıp giden bir nesne.
Günlük yaşamdaki yakınmalarımızın pek çoğu onunla ilgilidir.
- İşleri yetiştiremiyorum zaman yetmiyor.
- Zamansız ve gafil avlandım.
- Olayı zamana yayarak çözümleyelim
- Bu işe ayıracak hiç zamanım yok.
- Zaman katilleri gene geldi.
- Zaman her şeyin ilacıdır…..
Bu cümleler böyle uzar gider. Şu bir gerçektir ki zamanı iyi kullanamayanların başı stresten hiç kurtulamaz, Daima iki ayağı bir pabuca girer..Serseri mayın gibi koşturur dururlar.Zaman paradan da daha değerli bir unsurdur.Kaybettiğimiz bir parayı geri kazanabiliriz ama zamanı asla geri getiremeyiz. O halde, başka insanların zamanımızı kötü kullanmalarına izin vermemeliyiz. Eğer çevremize karşı, önceden bu konuyla ilgili bir tavır geliştirmişsek rahat ederiz. Geliştirmemişsek çok başımız ağrır.
Bir de zamanın dışında yaşayan insanlar vardır. Onlar zamanın bir diliminde takılıp kalmışlardır. Ya geçmişte ya da gelecekte yaşarlar. Onlar “şimdi ve burada “ olamadıkları için zamana teğet yaşarlar… Nasıl diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. Onu şöyle bir örnekle anlatabilirim;
Bir kadın tanıyorum oğlunu trafik kazasında kaybettikten sonra, zamanı o noktada durdurmuş. Orada yaşıyor. Her akşam pencerenin önüne geçip oğlunun gelmesini bekliyor.Masaya bir tabak ta onun için koyuyor.. Yani beş yıl öncesinde tüm saatlerini durdurmuş. Zaman onun dışından geçiyor.
Bir adam tanıyorum kendisini gelecekteki hedeflerine odaklamış, deli gibi çalışıyor. Tüm enerjisini, hep gelecekte sahip olacağı olanaklar için harcarken evini, işini, sevdiklerini unutmuş gelecekte yaşıyor. Bir gün bakacak ki sevdiklerine zaman ayırmadığından, onları ihmal ettiğinden, terk edilip yapayalnız kalmış. O da zamanın dışında, yaşadığından şimdinin güzelliklerini kaybediyor..
Bir de zamanı dondurarak yaşamaya çalışan insanlar vardır. Masada duran bir vazo misali hiç bir şey yapmadan öylece dururlarsa, olası risklerden uzak kalacaklarını sanırlar. “Bakarız. Zamana yatıralım. Ne acelesi var? Sabah ola hayrola” Bu tarz insanların kullandığı söylemlerdir. Bunlar hem kendilerinin hem de çevrelerinde bulunan insanların zaman cellâdıdır. Bu tarz söylemlerle dolaşanlardan hızla uzaklaşın.
Oysa şimdi ve burada olmanın farkındalığını yaşayanlar, yaşama hakkını vererek yaşayanlardır. İyi yaşanmış bir “şimdi” geçmişe bırakılan iyi bir zaman dilimidir.. İyi yaşanan bir “şimdi” geleceğe hazırlanan iyi bir yatırımdır. Şimdi ve burada olmak bize hayatı daha anlamlı kavramayı, yudum, yudum duyumsamayı öğretir.
Şimdi ve burada görüşmek üzere… Sevgiyle kalın.