Kapıları zorlamak, ya da vazgeçmek

Kapıları zorlamak, ya da vazgeçmek

 

           Aslında bu gün anlatmak istediklerim, ilk akla geldiği üzere sevgiliden ayrılamamak, onu terk edememek ile ilgili değil. Ama mademki lafı açıldı, bu konudan

da  söz etmeden geçmeyelim.. Sevgili durumundaki ilişkilerde her zaman kural şudur; Değerse vazgeçmeyin. Değmiyorsa çekin kuyruğunu gitsin. ”Geliyorsa senindir, gelmiyorsa, zaten hiçbir zaman senin olmamıştır.”

            Oysa benim bu gün derinlemesine anlatmak istediğim “yaşama karşı bir tavır alış şekli olan vazgeçmemek, direnmek.” Yaşam öyle bir okul ki, onun öğrettiklerini bize hiç bir şey onun gücünde öğretemiyor. Nasihatler bir kulağımızdan girip, öbür kulağımızdan çıkıveriyor. Boşuna denmemiş, “Bir musibet, bin nasihate bedeldir.” Diye. Önemli olan yenilgilerimizden dolayı pes etmemek. Yenilgilerin bize öğrettiklerinden güç alarak başka başarılara imza atabilmek. NLP, savunucuları  “Başarısızlık yoktur, geribildirim vardır.” diyorlar. Dikkatli düşününce bu tezin doğruluğunu kabul etmemek mümkün değil.

Bir işi yapmak isteyip de, yapamadığımız zaman, aslında, o işin o şekilde yapılamayacağını öğrenmiş oluyoruz. Edison ampulü yapmayı düşleyip de  999 uncu kez de  başarısız olunca ona; “Bak işte başaramıyorsun, kaçtır deniyorsun bırak şu işi artık.” dediklerinde  onun yanıtı şu olmuş .. “Hayır, bu başarısızlık değildir. Ben bu denemelerimle 999 olmama olasılığını ortadan kaldırmış oluyorum. Böylelikle beni doğruya götüren yola bir adım daha yaklaşmış oluyorum.” Diye yanıt vermiştir.

             Bazı insanlar vardır, bir işe girişip de karşılarına bazı problemler çıktığı zaman hemen işin ucunu bırakıverirler.Oysa hiçbir şey sanıldığı kadar kolay değildir.Her işin kendine göre zorlukları vardır.Bu tarz insanlar hayatın gerisinde kalırlar ve hedeflerine hiçbir zaman ulaşamazlar.Bu tür insanlarda  başarısızlığa karşı geliştirilmiş bir direnç yoktur..Tuzla buz olur bir daha parçalarını toplayamazlar. Davranış bilimci olarak bu kişilikleri analiz ettiğimizde onların ebeveynlerinin eteklerinin altından çıkamamış zayıf kişilikli insanlar olduğunu görürüz. Mücadeleci ruhları yoktur.Oysa biz Büyük İskender’in torunu olan bir nesiliz..Gordion da kimsenin çözmeyi başaramadığı düğümü bir kılıç darbesiyle çözen İskender radikal bir yaklaşımla  problemi halletmişti.

            Eğitimcilik dönemimde en hoşlanmadığım öğrenci tipi hep 10,10,10 alıp ta bir kez 5 ya da 4 aldığında ağlayıp, dünyanın sonu gelmişçesine, depresyona girenlerdir. Bir insan zirveyi de görebilmeli, dibi de yaşamayı bilmelidir. Ancak bunu bilen kişi yaşama güçlü bir şekilde tutunabilir. Eğer hedeflerinize inanıyor ve bunun için çaba harcıyorsanız başarı mutlaka sizin olacaktır.

           Çalışma hayatımın başında öğretmenlik yaparken, bilgiye olan tutkum nedeniyle boş zamanlarımda İstanbul Çapa Tıp Fakültesine testleri öğrenmek için bir sertifika programına başlamıştım. O sırada Cerrahpaşa Tıp Fakültesi psikiyatri kürsüsü doktora sınavı açmıştı. Büyük bir hevesle kaydımı yaptırdım. Yıllardır beklediğim kariyer fırsatını yakalamıştım.

Oturdum deliler gibi İngilizce çalıştım. Sınavda İngilizce bir parça verip Türkçeye çevirtiyorlardı. Sınava girdim ama ne yazık ki 100 üzerinden 50 alarak sınavı kaybettim. En az, 70 puan almak gerekiyordu. Bu başarısızlık beni geri bir psikolojiye sokmadı. Kazanamadığım sınav bana şunu öğretti. Bu sınavla ilgili bir İngilizce Tıp sözlüğü ve Tıp metinleri üzerine hazırlanmış bir gramer kitabı edinmenin gerekliliğini. Zira sınava gelenlerin ellerinde bu kitaplar vardı. Yazar ve yayınevlerini öğrenip hemen bu kitaplardan edindim ve ikinci kez denediğimde 100 üzerinden 80 alarak sınavı kazandım.

Bazı arkadaşlarım  “Aman ne gerek var. Senin bir mesleğin var. Kendini ne diye strese sokuyorsun.” dediler. Ben vazgeçmeyerek, kararlı davranarak sonunda hedefime ulaştım.

Pes etseydim bu basamakları tırmanamazdım.

          Thomas Hobbes  “İnsan insanın kurdudur.”  Diyor. Güçlü olan ve mücadele eden ayakta kalmayı başarıyor. Diğerleri hayat sahnesinden silinip gidiyor. İş dünyasında da politika arenasında da hep aynı kurallar geçerlikte.

             İş dünyasında ayakta kalabilmek için hem kendinizi çağın bilgileriyle donatıp bu bilgileri sürekli güncellemek gerekiyor. Hem de sizinle aynı işi yapanların önüne geçebilmek için mücadeleden vazgeçmeyip tam bir duyusal keskinlik içinde yeni alternatifler yaratmanız gerekiyor. İşler kötü gidiyor diye işin ucunu bırakır vazgeçerseniz iflas kapının arkasında sizi bekliyordur. Olumsuzluklardan ders çıkarıp onları bir bir geride bıraktıktan sonra başarıya adım adım yaklaştığınızı göreceksiniz.               Kafanızı kuma gömmek yerine farklı pazarlar ve alternatifler yaratarak ve her seferinde “Ben de varım ve buradayım.”  Diyebiliyorsanız kimse sizi alt edemez. Unutmayın ki yaşam sonsuz bir arayışlar ve fırsatlar denizidir.

              Politika arenasında vazgeçmemenin idolü ise Süleyman Demirel’dir. Siyasi kişiliğini hiç beğenmememe karşın ondaki vazgeçmeme davranışına daima  hayran olmuşumdur. Politikadan yasaklanıp Zincirbozana sürüldüğünde oradan partisini tekrar Hüsamettin Cindoruk’a kurdurtup aftan yararlandıktan sonra partinin başına geçip daha ilk seçimlerde iktidar olarak tekrar başbakanlığa yükselmiştir. Aynı dönemde Cumhurbaşkanı, Rahmetli Turgut Özal’ dı. Özal, geçmişte Süleyman Demirel’in maiyetinde çalışmış bir memuru idi. O bundan dolayı geri psikolojiye kapılıp onun altında çalışmaktan rahatsızlık duymadı. Bu birçok kişinin “ kompleks” duyacağı bir konuydu. O, Sabretti ve Rahmetli Özal’ın ölümünden sonra Cumhurbaşkanlık makamına çıkıp, en üst düzeyden emekli olarak politik geçmişini kendi istemi doğrultusunda sonlandırdı. Şimdi üst düzey hakem (ombusman)  olarak yaşamını sürdürüyor.

           Genel anlamda insan yaşamına bir göz atalım. İnsanın hedefleri, idealleri bittiği andan itibaren bedensel anlamda da bitiyor. Ölüme hızla yaklaşıyor. İnsanı ayakta tutan canlı ve dinamik kılan yaşama sıkı sıkı sarılıp vazgeçmemesi. Ölümcül hastalıklarda bile yaşamdan vazgeçmeyenler hastalığı alt etmeyi başarabiliyor.

          Kapıları zorlayın vazgeçmeyin ve kuyruğunuzu dik tutun!! Göreceksiniz yaşam önünüzde diz çökecektir.

         

VAZGEÇMEYECEĞİM

 

Duvarlar üzerime, üzerime gelse de

Vazgeçmeyeceğim.

Ayağımı sürüklerken bilinmezliklere

Korkmuyorum.

Ben kendimi yanan küllerimden var ettim.

Her seferinde

Aptallıklar, ihanetler diz boyu olsa da

Şu koca evrende

Yaşamaktan, öğrenmekten, sevmekten

Ve gülümsemekten

 

    ASLA VAZGEÇMEYECEĞİM.

OLCAY

Yayın Tarihi
29.10.2008
Bu makale 4030 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
Olcay hanım yüzünüzdeki nur yazılarınıza da yansıyor. makalelerinizi okumaktayım. bu makalenin ilk parağrafı içerisindeki koyu olarak yazılan cümleden çok ders aldım. TEŞEKKÜRLER.

rafet TERZİ (CENNET KUŞU ) 18.06.2009

Gerçek bir yazar, gerçek bir yazı.... Bu yazının sahibi değerli hocam Olcay Kulakoğlu'na teşekkürü borç biliyorum... Benim yaşamımı değiştirdiği için, kendisi ile aynı mesleği seçtiğim ve bu seçimi yaparken de büyük bir gurur ile söylemeliyim ki bana ayrıcalık ve yaşamsal farkındalığı ile güç verip, yol gösterdiği için... SİZ BU DÜNYAYA LAZIMSINIZ HOCAM... ÇÜNKÜ BÖYLE NEFERLER GERÇEKTEN ZOR YETİŞİYOR... KENDİ HAYATI İLE PARALELLİK GÖSTEREN BU GÜZEL YAZI DA O YÜZDEN BU KADAR GÜÇLÜ VE VURUCU ZATEN...BENİM GİBİ BAŞKALARININ DA FARKINDALIĞININ ARTMASI DİLEĞİ İLE....SAYGI VE SEVGİMLE...

ESRA ERDOĞAN 01.11.2008

Değerli Hocam, Yaşam derslerinizin bizim başarılarımızdaki etkisi çok büyük olmaktadır. Dilerim ki; herkes kendine düşen dersleri çıkartır ve başarıya ulaşır. Keyifle kalın.

Ufuk Turageldi 31.10.2008

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!