VİZYON

Antalya ve Türkiye

Türkiye siyasi hayatında Antalya, ülke için, bazen dik açılı bir dönemeç, bazen ise bir barometre oldu. Gerektiğinde yön verdi, gerektiğinde, bir tansiyon ölçü aleti gibi, ince ayar.

Burada yaşayanı ise hiç umursamadı, İstanbul kadar göç alan bu kozmopolit şehirde, çarpık kentleşme ve kışın ki kirli havasına rağmen yaşamaktan.

 

Hele, hele siyasi yaşamında, gün geldi sağcısına oy, gün geldi solcusuna yol, gün geldi ikisine de hop dedi, laiklik uğruna.

İşte böyle bir şehrin bulunduğu, işte böyle bir ülkede yaşıyoruz biz.

 

Aylardır bir Kürt açılımıdır gidiyor ülke gündeminde.

Hemen arkasına bir de Ermeni açılımını sıkıştırıverdiler son günlerde.

Tarihten yaprak çeviren hemen fark etti, arkadaki Ermeni açılımının esastan, Kürt açılımının ise, önce oyalamaca, sonra kovalamaca olduğunu.

 

Belki, yıllar öncesi hatırlarsanız, bir Ermeni Asala terör örgütü vardı.

Ülke dışındaki elçiliklerimize saldırırlar, Büyükelçilerimizi şehit ederlerdi.

Ne oldu nasıl oldu da bu örgüt birden bire bitiverdi.

Dönemin etkili Tansu Çiller Hükümetinin kararlı tavrı ve yaptırım gücü ile şer ve terör yuvası tespit edildi, eylem yapıldı ve Asala tarihe gömüldü.  

Güçlü Türkiye, kimseye aldırış etmeden Ermenistan’ın kulağını burkuverdi..

Yıllar önce Ermenistan yine bu meydanı boş bulup ortaya çıkarak bu ülke üzerinde terör örgütü pkk ile yine oyunlar oynamaya başladı.

Bu oyunlara Kürt topluluğu içindeki başıboş cahil azınlık alet edildi.

 

Kürt toplumlu araştırsın bakalım başlarındaki kılavuzluk yapanlardan kaç kişisi Kürt.

Görecekler, hepsinin yedi göbek soyunun Ermeni olduğunu.

Artık uyanın da alet olmayın ne Amerika’ya, ne AB’ye ne Ermeni’ye, ne de Rum’a.

 

Siz, siz olun, dönün arkanıza da biraz tarihe bakın.

Görün bu ülkeyi 7 düvelin birleşip yıkamadığını. Sonunda hepsinin Akdeniz’in, Ege’nin, Çanakkale’nin derin sularında gömülüp gittiğini.

Şimdi sormak lazım size, Amerika, ve AB uşağı Ermenistan kaynaklı terör örgütümü yıkacak bu güçlü şanlı Türkiye’yi?

Gülerim böyle düşünenlerin ağlanacak haline.

Ve de sizi Nazım Hikmet’e havale ederim.

 

Akrep gibisin kardeşim…

Korkak bir karanlık içindesin, akrep gibi…

Serçe gibisin kardeşim…

Serçenin telaşı içindesin…

Midye gibisin kardeşim…

Midye gibi kapalı, rahat…

Ve korkunç bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun kardeşim…

Bir değil, beş değil milyonlarcasın maalesef…

Koyun gibisin kardeşim…

Gocuklu celep kaldırınca sopasını, sürüye katılıverirsin…

Ve adeta mağrur koşarsın salhaneye…

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani…

Hani şu derya içinde olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf…

Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek…

Ve hala, şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak…

Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama…

Kabahatin çoğu senin canım kardeşim…

Yayın Tarihi
24.10.2009
Bu makale 1364 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Bu makaleye ilk yorumu yazan siz olun.

Yazara Ait Diğer Makaleler

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!