Bu sözcüğü Antalya mitingin de halkın gözünün içine baka, baka söyleyen Başbakan.
Bunu neden mi söylüyor?
Kaybettiği Antalya’yı kazanmak(!) için tabii.
Yalnız bunu çok geç anladı. O da onun farkında. Ama yine de acaba diyor.
Ve miting alanında toplanan kişiler için yaptırdığı araştırma da, pek çoğunun teşkilatlarca çevre illerden yığma insan olduğunu öğreniyor.
Bu da onda memnuniyetsizlik ve durgunluk yaratıyor.
Konuşmasında sıkça kopukluklar yaşıyor ve boş gözlerle etrafı süzüyor.
Antalya’ya geçmiş zamanda bir şey vermediğini bildiği için, yerel yönetim seçimlerinde de yaşadı hayal kırıklılığını hala daha üstünden atamamışa benziyor.
Bu ruh hali içinde, başladığı konuşmasına da, bahsedecek Antalya için çılgın projesi olmadığı için bocalıyor. Eski yıllara U dönüş yaparak, Antalya-Alanya karayolunun son güzergahına dahil olan 15 km yolun tamamlanması ile Finike-Demre karayolunun küçük bir kesiminin genişletilmesinden bahsederek nakarat yapıyor.
Batı çevre yolunun bitirilmemesinden dolayı da bu yola teğet geçiyor.
Antalya’da artık elektrik kesintilerinin kendi dönemlerinde yapılan yatırımlardan dolayı olmadığına(!) değiniyor. Orada olan Allahın bir kulu Başbakana “sen kışın ve yazın hiç Antalya’da yaşadın mı?”diye sorsa acaba kızılca kıyamet kopar mı, kopmaz mı?
Bir önceki koalisyon hükümetinin 23 milyar dolar borç bıraktığına değinen Başbakan, bu rakamı kendi dönemlerinde 5 milyar dolara düşürdüklerini söylediği zaman, ön sırada ki ince ses perdeli kadınlar, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye avazı çıktığı kadar bağırırken, acaba nasıl bu rakamı ödediniz diye soramazlar mı?
Tarımın ve çiftçinin, kasaplık hayvan ve besiciliğinin halinin ne olduğunu,
Ticaret ve tüccarın, sanayi(cinin), işçi ve emeklinin halinin ne olacağını, bu ülkede yabancılara satılmayan yerin kalıp kalmadığını bir türlü neden soramıyorlar?
Şu an dış borcun IMF olan 5 milyar dolar haricin de, 550 milyar dolar daha olduğunu bildiklerini, ekonomistlerden duyduklarını,
Başbakan olarak telaffuz ettiği, 7 milyon kişinin işsiz, 15 milyon kişinin açlık sınırı altında yaşamasına rağmen niye hala daha kişi başı düşen milli hasıla şu kadara yükseldi diye niye gerçeklerin halka yansıtılmadığını soramıyorlar.
Soramazlar.
Bilakis onlar, Başbakanın sorularına, önceden ezberletilen cevaplar ile evetci, hayırcı Papağanlar. Onlar meydanları dolduran tiz sesleriyle Noter gibi tasdikçi partili kadınlar.
Ya arkalarında saklanan geçim sıkıntısı çeken, baskı rejimi altında ezilmişliği ile kaderlerine razı olmuş erkekler topluluğuna ne demeli. Çünkü onlar zavallı, yarısı pembe yalanlar ile kandırılmış cahil, yarısı da bu düzenden nemalanan kişiler olarak vicdan muhasebesini öteki dünya da yapacaklardır.