Yerel seçimler bir başka oluyor. İnsan kendi mahallesi, köyü, beldesi, ilçesi ve de yaşadığı İlin yöneticisini seçmekle en doğru kararı kendi vermek istiyor.
Yerel seçim değerlendirmesinde her şeyden önce siyasi partilerden çok, o yörenin adayları ve arkasındaki meclis üyeleri öne çıkıyor. Geçmişte olduğu gibi zaman geliyor tercih oylarını ikiye üçe bölerek, kah İl genel meclisinde başka, kah Büyükşehir de başka, kah alt kademeler de başka adaylara basıyor mühürün evet ini.
Demek oluyor ki, halkımız hizmet ve dürüstlük konusunda seçici oluyor.
Pekala ya karşıdan ne bekliyor yöre seçmeni.
Tabiî ki olmazsa olmazların başında ranta önem vermeyen dürüst ve şeffaf yöneticilik.
Seçim öncesi sunulan plan ve projeler paketi.
Üçüncü olarak da uygulamaların hizmete dönüşme ilkesi.
Bu kuralları artık iyice analiz eden tilki yönetici modeli, bir adım öne geçebilmek için, iktidar partisinin rüzgarını arkasına almaktan yana taraf oluyor.
Tabii ki bunu seçim söylev ve vaatlerinde de kullanıyor. Sizce bu doğru ve ahlaklıca mı?
Pekala, iktidar partisinin bu belediye başkanına oy verirseniz size hizmet getireceğim, vermezseniz başka bir bahara, senfonisini çalması sizce yine doğru ve etik mi?
Halbuki işin gerçeği ise şu.
Her İl, ilçe, belde, köy ve de mahalle için devlet tarafından ayrılan yatırım bedelleri bütçelerle tespit edilmiştir.
Onun için siz, siz olun pembe yalanlara inanıp da kanmayın, inandığınız, dürüst, planlı projeli yatırım yapacak insan evlatlarını seçin.
Seçin ama arkasında da durun. Onunla birlikte hak ettiğiniz hizmeti de Devletinizden isteyin.
* * *
İSTİHDAM ve KÖMÜR
Kültür ve Turizm Bakanlığı turizm sektöründeki işsizler ve mağdurlar ordusu için en nihayet çok geçte olsa tedbirler alacakmış. Açın halinden tok anlamazmış deyimi yerinde ise.
Amerika da başlayarak dalga, dalga bütün dünya’ya yayılan küresel krizin herhalde Türkiye’ye de geleceğini bilmiyorlardı(!) ki bütün sezon uyudular.
Görünen köy kılavuz istemez misali geçen yıl yerel kanal VTV yaptığım 34 Turizmde Vizyon programının 6 ayrı haftasın da sektörün uzmanları ile gündeme getirdiğim konu, turizmde işsizlik sigortası, SSK düşük prim uygulamaları, turizmi on iki aya yayma politikaları ve çözümleri idi.
Bakanlık, Havaalanlarından gelen turist artış raporlarına alkış tutarak günü kurtarmak yerine, bugünlerin tedbirini alsaydı, yetkililer bugün kömürü bedava dağıtarak ülke kaynaklarının gelirini kendi gider hanesine borç olarak yazmaz, iç borçlanmayı yükseltmezdi. İşsiz kalan gururlu ve onurlu insanlarımızda Çin atasözü misali, alın terleri ile çalışarak tuttukları balıkları yiyerek aç kalmaz, sobalarını da kendi kazançları ile aldıkları kömürler ile yakarlardı.
Tabii ki bu lafımız anlayana.