Türkiye'nin 2010 Turizm Vizyonu ve II. Hamle Dönemi

Türkiye’nin 2010 Turizm Vizyonu ve II. Hamle Dönemi Konulu Basın Toplantısı

(11 Ocak 2004)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERKAN MUMCU’NUN KONUŞMASI:

Sayın Başbakanım Sayın Valim Turizm Sektörünün Çok Değerli Temsilcileri Değerli Basın Mensupları

Hükümetimizin 2010 yılı turizm vizyonu ve 2. turizm hamlesi hedeflerini kamuoyu ile paylaşmak üzere tertip ettiğimiz bu toplantıya teşrifleriniz dolayısıyla çok çok teşekkür ediyorum.

Aslında burada bulunan insanların pek çoğu gayet iyi biliyorlar ki, turizm ekonomisinin toplam Türk ekonomisi içerisinde çok derece önemli bir yeri var. Turizm doğrudan ve dolaylı etkilediği 36 sektör ile birlikte Türkiye’de ekonomik canlılığın en önemli aktörlerinden biridir. Doğrudan doğruya turizm ekonomisinin Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hasılası içerisindeki payı yaklaşık % 5. Turizm ekonomisinin her yıl döviz cinsinden Türkiye’ye kazandırdığı yaklaşık 10 milyar dolar ve turizm ekonomisinin yarattığı doğrudan istihdam yaklaşım 1 buçuk milyon kişi, ki bu rakam kayıtlı istihdamın neredeyse dörtte biri. Ancak burada bulunan herkes ve elbette bizler çok iyi biliyoruz ki, Türkiye’nin potansiyeli çok büyük, Türkiye’nin imkanları çok büyük. Ancak bu potansiyeli ürüne dönüştürmek, Türkiye’nin geleceğine dönüştürmek, yatırıma dönüştürmek, istihdama dönüştürmek, gelire dönüştürmek başlı başına bir vizyon ve proje meselesi. İnanmışlık meselesi, adanmışlık meselesi. Daha seçim öncesinden başlayarak, AK Parti’nin seçim beyannamesinde, seçim sonrasında hükümet programlarında ve acil eylem planında ifadesini bulan turizm vizyonu aradan geçen yaklaşık 1 yıllık süre içerisinde ciddi hazırlıklarla belli bir somutluk derecesine getirildi ve burada bütün Türkiye’nin özlediği, bütün turizmcilerin özlediği yepyeni bir vizyon, yepyeni bir anlayış hayata geçirilmek üzere, star verilmek üzere şimdi sizlerle paylaşılacak.

Müsaade ederseniz, sözlerimi burada noktalamak istiyorum ve Hükümetimizin 2010 yılı turizm vizyonunu ve 2010 yılına kadar gerçekleştirmeyi planladığımız 2. turizm hamlesi dönemi hedeflerini sizlerle, kamuoyu ile paylaşmak üzere sayın Başbakanımızı kürsüye arz ediyorum.

BAŞBAKAN SAYIN R. TAYYİP ERDOĞAN’IN KONUŞMASI:

Değerli misafirler...

Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Bugün hükümetimizin turizm alanındaki vizyonunu ve bu vizyonu gerçekleştirmek üzere 2004-2006 ve 2006-2010 dönemleri için hazırladığımız program ve projelerle sizleri geleceğe daha farklı bakmak veya bakışımızı müşterek oluşturmak için bu programı paylaşmak istiyorum.

Size sunacağımız program ve projelerin özünde saklı olan temel husus, vizyon kavramının aslında ta kendisidir.

Çeşitli ağızlarda yerli yersiz kullanıla kullanıla, gerçek içeriğinden uzaklaşmış bulunan bu kavram, gerçekte Türkiye için hayati öneme sahip bir kavramdır.

Türkiye sorunları olan, ancak potansiyeli de çok büyük olan bir ülkedir.

Hükümet olarak, ülkemizin sahip olduğu bu büyük potansiyelin, bu toprakların taşıdığı sayısız imkan ve fırsatların farkındayız.

Bu farkında olduğumuz ve bize de her şeyden önce çok büyük güç katan imkanlar bunun yanında da büyük bir sorumluluğu yüklüyor.

Bu sorumluluk; bir yandan milletimizi insanlık ailesi içinde hakettiği seçkin yere ulaştırmak, bir yandan da sahip olduğumuz medeniyet birikimlerinden insanlığa önemli ve değerli kazanımlar sunabilmektir.

Milletimizin seçilmiş temsilcileri olarak bizler, uygarlığa en özgün, en değerli katkılarımızın kültürümüzden ve kültürel potansiyelimizden doğabileceğine inanıyoruz.

Yüzyıllardan damıtılarak gelen muhteşem medeniyet birikimimizin, bugünlerin dünyasını kavrayacak yeni değerler arayışındaki insanlığı yeni ve zengin bir özle mayalayacağına inanıyoruz.

Değerli konuklar...

İşte bu medeniyet perspektifimiz dolayısıyla biz, turizmi sadece ekonomik bir olgu olarak görmüyoruz.

Bizim turizm vizyonumuzun temelinde; ülkemizi, kültürümüzü ve insanımızı kendi doğallığı, gerçekliği ve güzelliği içinde ortaya koyma düşüncesi vardır.

Turizmi çevrelendiği kültürel değerlerden ayrı düşünmek mümkün de değildir, doğru da değildir.

Yurt dışına ihraç ettiğimiz bir sanayi ürünü, çoğu zaman tüketicisine Türkiye hakkında fazla bir şey anlatmaz.

Ama turizm böyle değildir.

Sizin turizm ürününüz, sizin insanınız, doğanız, kültürünüz kısaca sahip olduğu bütün değerlerle birlikte ülkenizdir.

Onun içindir ki, vizyonumuzun temelinde tesis ve işletme odaklı bir anlayış değil, çevre odaklı bir turizm yaklaşımı vardır.

Bu sebeple kültürel mirasımızın korunmasını, Türkiye’nin muhteşem kültürel çeşitlilik ve zenginliğinin öne çıkarılmasını 2010 turizm vizyonumuzun bir numaralı önceliği saydık.

Kültür ve Turizm Bakanlıklarının birleştirilmesi bazıları tarafından belki yadırganmış olabilir ama yapmaya çalıştığımız, bu önceliğin hayata geçirilmesi için gereken örgütsel alt yapıyı oluşturmaktır.

Bu birleşme sayesinde, turizm politikaları vizyon değeri taşıyan bir kültür değeri ile tanışma fırsatı bulmuştur.

Yine bu sayede, önümüzdeki dönemde turizm ekonomisinin yarattığı dinamizm, kültürel çevre duyarlılığı ile birleşerek Türkiye’yi rakipsiz kılacak bir sinerjiye dönüşecektir.

Yıllar yılı duyarsız yönetimler, kültür varlıklarımızın ziyarete açılmasından elde edilen gelirleri, bu gelirin kaynağı olan müze ve ören yerlerinin perişan hallerine sırt çevirerek çarçur etmiştir.

Biz bu yağmaya son vererek, sorumsuzluk ve umursamazlık devrini kapattık, sorumlu ve akılcı yönetim dönemini başlatmış bulunuyoruz.

Bundan böyle müze ve ören yeri gelirleri döner sermaye aracılığıyla kültürel mirasın korunmasıyla ilgisi olmayan işlere harcanamayacak, bu gelirler doğrudan doğruya yine insanlık mirası olan bu eserlere tahsis edilecektir.

Değerli dostlar...

Döner Sermaye İşletmesi, altı ay gibi kısa bir zamanda içinde bulunduğu borç batağından kurtarılarak, kâr eden ve kültürel mirasa yılda 50 milyon doların üzerinde kaynak ayırabilen bir işletmecilik yapısına kavuşturulmuştur.

Elbette Türkiye’nin sahip olduğu kültür varlıklarının büyüklüğü yanında bu rakamlar çok cüce kalmaktadır.

Yeni projeler, yeni programlar, yeni kaynaklarla bu pastayı büyütmek gerekmektedir.

Bu amaçla çok önemli bir adım attık.

Vergi kanunlarımızda bir değişiklik yaparak, özel sektörün, şirketlerimizin ve özel şahısların, kültürel mirasın korunması amacıyla hazırlanan projelere katkı niteliğindeki harcamalarını bilançolarına gider olarak kaydedebilmelerine imkan sağladık.

Eskiden bu tür harcamaların sadece yüzde 5’ini gider olarak kaydetmek imkanı varken, yeni düzenlemeyle bu harcamaların tamamını gider olarak kaydetme zemini oluşturulmuştur.

Değerli basın mensubu arkadaşlarımın dikkatini özellikle bir hususa çekmek istiyorum.

Ben inanıyorum ki, ülkemizde insanlık mirası olan eserlerimizin korunması konusunda hassasiyet taşıyan pek çok vatandaşımız, iş adamımız var.

İmkan sahibi bu değerli dostlarımızın kendilerine sunulan bu yeni imkandan haberdar olmama ihtimalini düşünerek, buradan kendilerine bir çağrıda bulunmak istiyorum.

Lütfen imkanları müsait olan bu çok değerli iş adamlarımız, adlarının büyüklüğüne yakışır hamiyetperverliklerini kültür mirasımızdan esirgemesinler.

Değerli konuklar...

Türkiye büyük tarihi, doğal ve kültürel zenginliklere sahip olan güzel bir ülke...

Hepimizi bu topraklara sevdalı kılan bu güzelliklerin önemli bir parçası da bizden önce yaşayanların bize bıraktıkları zengin mirastır.

Bu ülkenin güzelliklerini korumak ve geliştirmek hepimizin ortak sorumluluğudur.

Bu sorumluluk sadece devlete ve siyasetçilere yüklenemez.

Çeşitli uygarlıkların mirası olan ören yerleri, anıtsal eserler, hanlar, kervansaraylar, camiler, kısacası milli hafızamız olan bütün bu medeniyet, sizin, bizim, hepimizin ilgisini bekliyor.

Bütçe dengelerini korumak zorunda olduğumuz şu dönemde, hükümetimizin samimiyetinin bir nişanesi olmak üzere 2004 yılında 100 trilyon lira ilave bir ödenek tahsisi yaptığımızı müjdelemek istiyorum.

Böylece Bakanlığımızın, Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün, İl Özel İdarelerimizin tahsis ettiği kaynaklarla birlikte, 2004’te en az 300 milyon dolarlık bir kaynak kültürel mirası koruma projelerine ayrılmış olacaktır.

Gelecek yıl genişleyecek bütçe imkanları ile bu kaynakları çok daha büyütme gayreti içinde olacağımızdan hiç şüpheniz olmasın.

Umuyorum ki, hamiyetperver iş adamlarımız da bu alana adlarının büyüklüğüne yakışır bir destek sağlayacaklardır.

En büyük 500 şirketimizin her birinin bir eserin hamiliğine talip olduğunu hayal ettiğimde, üç beş yıl gibi bir zamanda tüm dünyanın bizi ayakta alkışlayacağı bir tablonun ortaya çıkacağını şimdiden görüyorum.

Değerli arkadaşlar,

Türkiye’nin büyüklüğünün bir inanç, bir tasavvur, bir iddia olmaktan öteye geçmesi hiç şüphesiz bu iddiayı taşıyabilecek bir vizyonun ürünü olabilir.

Bizim kalkınma vizyonumuzun temel taşları verimlilik, rekabet ve sürdürülebilirlik ilkeleridir.

Turizm sektörü gibi küresel rekabete her yönüyle açık bir sektörde bu ilkeler, olmazsa olmaz denebilecek kadar önemlidir.

Bunlardan sürdürülebilirlik ilkesi üzerinde üzerinde özellikle durmak istiyorum.

Hiç şüphesiz Türk turizmi rahmetli Özal ile çıktığı yolda gerçekten çok önemli ilerlemeler kaydetmiştir.

Türk turizmi için birinci hamle dönemi diyebileceğimiz bu evre, döneminin şartları içinde tasarlanabilen sınırlarına gelip dayanmış ve artık ikinci bir hamle dönemini başlatmanın zamanı gelmiştir.

Şimdi birinci dönemin tecrübelerinden ve birikiminden yararlanarak, daha büyük bir atılımı gerçekleştirmek üzere kararlı, geniş ufuklu projeleri hayata geçirmenin zamanıdır.

Türk turizminin ana ürünü olarak görülen deniz, kum, güneş üçlüsünün önemini küçümseyen bir anlayışa sahip değiliz. Bu ürünün Türk ekonomisine kazandırdıklarının da bundan sonra kazandırabileceklerinin de farkındayız.

Türkiye’nin bir turizm ülkesi olarak deniz, kum, güneş üçgeninin sınırlarına sığmayacak kadar da zengin ve çeşitli bir potansiyele sahip olduğunu biliyoruz.

Bir şeyin pazarlanabilir bir ürün haline gelmesi için üzerine yatırım yapılması, emek harcanması gerektiğinin de farkındayız.

Bu sebeple turizm vizyonumuzu oluştururken, bir taraftan ana ürünlerimizi dünyadaki yeni eğilimler doğrultusunda değiştirerek geliştirmenin hesaplarını yapıyoruz.

Diğer taraftan, başta golf olmak üzere, kayak, binicilik, futbol ve daha pek çok turizm dinamiğini barındıran spor yatırımlarıyla ilgili projeler de geliştiriyoruz.

Termal kaynaklarımızın imkanlarını, nitelikli girişimcilerimizin becerileri ile buluşturuyor, sağlık ve güzellik alanında rakipsiz bir ürün zenginliği ortaya çıkarmanın planlarını yapıyoruz.

Daha çok kıyı bölgelerimizde yoğunlaşan turizm hareketliliğini Anadolu içlerine ve tüm ülke sathına ulaştıracak kapsamlı projeler hazırlıyoruz.

Hükümet olarak önümüze koyduğumuz 15.000 km duble yol hedefimiz etap etap hayata geçirildikçe, Anadolu’nun turizm potansiyeli kısa zamanda ürüne, işe, gelire dönüşecektir.

1600 kilometresini bir yıldan daha kısa bir zamanda bitirdiğimiz bu yollar tamamlandığında, Türkiye’nin dört bir tarafı konforun ve can güvenliğinin sağlandığı, mesafelerin kısaldığı, vızır vızır işleyen tur güzergahları haline gelecektir.

90’lı yıllarda gerileyen kültür turlarının turizmimizin ana damarlarından birisi olarak yeniden hayat bulmasının tek çaresi işte bizim bu duble yollar projemizdir.

Bu sadece turiste konfor ve güvenlik sağlayan bir hizmet değildir; bu aynı zamanda Anadolu’nun her tarafında iş bekleyen, aş bekleyen, ekmek teknesine müşteri bekleyen insanımıza yepyeni fırsatlar sunacak bir hizmettir.

Değerli misafirler...

Turizmimizi geliştirmek amacıyla attığımız önemli bir adım da sivil havacılık alanındadır.

Türkiye’yi girişime, yatırıma, risk alıp kendisine ve ülkesine değerler kazandırmaya azmeden girişimcilerimizin önünü açma çabası içerisindeyiz.

Bu çabamızın bir parçası olarak, sivil havacılık sektörünün önündeki engelleri de bir bir kaldırdık.

İzinleri kolaylaştırdık, havaalanı tarifelerini yeniden düzenledik ve bazı özel vergileri iptal ettik.

Bu konuda attığımız adımlar hayata geçtikçe, Türkiye’nin çeşitli illeri arasında, hem hesaplı, hem de güvenli, adeta dolmuş gibi işleyen bir hava trafiği oluşacaktır.

Bu, on günlüğüne Türkiye’ye gelen turistin hiç olmazsa üç dört gününü Anadolu’nun güzelliklerini keşfetmeye ayırabilmesi imkanı demektir.

Anadolu’nun pek çok iline çağırdığımız konuklarımıza sunabileceğimiz en değerli şey, eşi olmayan konukseverliğimizin yanında, elbette tarihi ve kültürel varlığımız olacaktır.

Kültürel mirasımızı konuklarımıza bir ihmaller tablosu olarak değil, bir iftihar tablosu olarak sunmaya kararlıyız.

Biraz önce ifade etmeye çalıştığımız duyarlılığımız ve yaklaşımımız, bu kararlığımızın ifadesidir.

Türk mutfağının, engin kültürümüzün çok önemli parçası olarak korunması, geliştirilmesi ve tanıtılması konusunda da önemli hazırlıklarımız var.

Buradan şu müjdeyi özellikle vermek istiyorum; hem bir araştırma, hem de bir eğitim kurumu olarak düşündüğümüz Türk Mutfağı Enstitüsü’nü 2004 yılı içinde İstanbul’dan başlayarak hayata geçiriyoruz.

Değerli konuklar...

2010 turizm vizyonumuzun bir başka önemli unsuru da, sürdürülebilirlik anlayışımızın bir parçası olarak planlı gelişme kavramıdır.

Özellikle doğal çevrenin korunmasının sürdürülebilir bir turizm için ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu hepimiz biliyoruz.

Bu nedenle sadece kapasite ve sayılara odaklanmış tesis-işletme odaklı turizm anlayışını artık terkediyoruz.

Turizm planlamasında, insana ve insanın tabiatla sağlıklı ilişkisine yoğunlaşan, kalite odaklı turizm anlayışını ve planlama yaklaşımını hayata geçiriyoruz.

Her ne kadar özellikle hedeflerimizi ortaya koyarken ifade kolaylığı bakımından sayı ve kapasitelere vurgu yapacak olsak bile, biz turizmimizi sayıların dar ufkunda görmüyor, ele almıyoruz.

Nitekim sektör mensuplarının çok iyi bildikleri gibi, biz bu anlayışımızı reform denecek bir çalışmayla ortaya koyduk, ispat ettik.

Turizmi Teşvik Kanunu’nda yaptığımız değişiklikler ile planlı gelişme, sürdürülebilir ve hızlı büyüme vizyonumuzun alt yapısını tamamladık.

Bazıları farkında olmasalar da, biliyoruz ki çeşitli fırsatlarda bize teşekkürlerini ifade eden turizm sektörü mensupları, bu gelişmenin yakından tanığıdırlar.

Turizmden ekmek yiyen, turistik yatırımlarıyla ülkemize değer kazandıran sektör temsilcilerimiz hükümetimizin bu konudaki hassasiyetinin yakın tanıklarıdır. Biliyoruz ki güçlü bir turizm güçlü bir sektör yapılanmasına bağlıdır. Bundan sonraki süreçte Türk turizmi daha güçlü bir sektör yapısına kavuşacaktır. Sektörün hukuki ve kurumsal sorunlarının giderilmesi için geçen kısa sürede çoğunu gerçekleştirdiğimiz hukuki düzenlemeleri hızla tamamlayacağız.

Bu çerçevede hazırlıkları tamamlanan turizm hizmet birlikleri ve meslek birlikleri yasalarını önümüzdeki günlerde meclis gündemine getireceğiz.

Turizm sektörünün değerli temsilcileri, değerli basın mensupları, sayın konuklar;

Şimdi sizlere ifade etmeye çalıştığım vizyon çerçevesinde gerçekleştirmek azminde olduğumuz hedeflerimizi ve bizi bu hedeflere taşıyacağına inandığım projelerimizden bazılarını sunacağım.

Türkiye’nin tarihine ikinci turizm hamlesi olarak geçeceğine inandığım bu projeleri iki aşamalı bir süreç içinde gerçekleştireceğiz.

Bunlardan ilki 2004 ve 2006 yıllarını kapsayan 1. aşamadır. Diğeri ise 2007 ve 2010 yıllarını içine alan 2. aşamadır.

Şimdi burada sizlerle paylaşacağım bu hedeflerimizin somut, ölçülebilir, gerçekleşme düzeyleri denetlenebilir olması için sayılarla ifade edeceğim.

2010 yılı itibariyle Türk turizmi şu hedefleri gerçekleştirmiş olacaktır:

Toplam yabancı ziyaretçi sayısı 30 milyon turiste ulaşacaktır. Bu rakam, bugünkü gerçekleşmelerin yaklaşık iki katıdır.

Artan ziyaretçi sayılarına paralel olarak uygulayacağımız ürün çeşitlendirme ve zenginleştirme projelerinin sonucunda bir yılda turizmden elde edeceğimiz toplam gelir 30 milyar dolar olarak gerçekleşecektir. Bu rakam da bugünkü gerçekleşmenin yaklaşık 3 katı büyüklüğündedir.

Elbette bu rakamların gerçekleşmesi bugünkü kurulu kapasite imkanları ile mümkün değildir.

Bu nedenle başta İstanbul olmak üzere, bazen mevsimsel, bazen bölgesel olarak verimli kılamadığımız atıl kapasitelerimizi işler hale getirecek ürün çeşitlendirmesi, pazarlama ve yatırım projelerine öncelik verilecektir.

Bunlara ilave olarak biraz sonra ayrıntılarını ifade edeceğim projeler çerçevesinde:

Türkiye’nin kurulu, nitelikli yatak kapasitesi 1 milyonun üzerine taşınacaktır.

Bu da 2010 yılına kadar Türkiye’nin mevcut kurulu kapasitesinin yaklaşık iki kat büyümesi demektir.

Yani mevcut kapasite üzerinden yapılan yatırım fiyatlandırma kriterlerini kabul edecek olursak, 7 yılda en az 25 milyar dolarlık bir yeni yatırımın gerçekleşeceğini öngörebiliriz.

Bu yatırımların turizm sektörünün doğrudan ilişkili bulunduğu 36 sektör üzerinde yaratacağı dolaylı ve zincirleme etkileri göz önüne getirdiğimizde hangi boyutlarda bir iş ve istihdam sürecinin işleyeceğini sizler takdir edebilirsiniz.

Turizm sektörünün doğrudan unsurları sayılan konaklama, ulaştırma, yeme-içme, eğlence, rehberlik, vb. alanlarda istihdam edilen insan sayısı 3 milyon kişiye ulaşacaktır. Bu rakam 7 yılda 1.5 milyon kişiye daha sektörde istihdam imkanının doğması demektir.

Değerli dostlar,

Ola ki bazılarınız içinizden yedi yıl çok uzun zaman, o zamana kim öle kim kala diye geçiriyor olabilirsiniz.

Aslında ben burada 2023 vizyonumuzu da sizlerle paylaşmak isterdim. Çünkü yaklaşımımızın gerçek bir vizyon değeri taşıması için mutlaka uzak hedefleri de gözetmesi lazımdır.

Ama ne acıdır ki, insanlarımız bu konuda o kadar yanıltılmış, o kadar çok avutulmuştur ki maalesef projeksiyon yapmakta bazen mümkün olamamaktadır.

O yüzden sabrınıza sığınarak ben sizlerle bu hedeflerimizi ölçüp denetleyebileceğiniz bir ara istasyonu da kayda geçirmek istiyorum.

Şimdi sizlere 2006 yılı sonuna kadar gerçekleştireceğimiz hedeflerimizi sunacağım

2006 yılı itibariyle toplam yabancı ziyaretçi sayısında 20 milyon turist rakamına ulaşılacaktır diye umuyor, iddia ediyorum.

2006 yılında turizm sektöründe döviz cinsinden elde edilecek gelir toplamı 18 milyar dolar düzeyine ulaşacaktır.

Ve bu üç yıllık süre içinde artan turist sayıları, yeni yatırımlar ve ürün çeşitlendirmesi sayesinde 500.000 kişiye yeni iş imkanı yaratılacaktır.

Bu hedefleri gerçekleştirmek, milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek bizim boynumuzun borcudur. Gerçi bu bir hedeftir, bir amaçtır ama bunu hep birlikte gerçekleştirmemiz mümkündür. Yeter ki azmedelim, kararlı olalım, inanalım ve biz bu işi başaralım.

İsteyen herkes bu rakamları bir kenara kaydedip bu sürenin sonunda bizden neticelerini sorabilir.

Değerli misafirler,

Elbette sadece hedefleri ortaya koymak yetmez. Önemli olan sizleri bu hedeflere ulaştıracak olan projeleriniz, kaynaklarınız, iş planlarınız var olup olmadığı ve bunların gerçekleşebilme kabiliyetinin bulunup bulunmadığıdır.

Şimdi de sizlerle bu konudaki hazırlıklarımızdan bazılarını, hatta başlıcalarını paylaşmak istiyorum.

Bunların tümü ve ayrıntıları üzerinde Kültür ve Turizm Bakanlığımız ihtiyaç duyabileceğiniz tüm bilgileri-verileri sunmaya hazırdır. Onun için ben sizin vaktinizi çok fazla almamaya gayret ederek önemli gördüğüm bazı hususları konu başlıkları şeklinde de olsa sizinle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım,

Bizim en önemli ve öncelikli projemiz İstanbul projelerimizdir.

İçindeyken bile hasreti burnumda tüten bu güzeller güzeli İstanbul’umuzun, hak ettiğinden pek azını alabildiğini hiç şüphesiz hepimiz kabul ederiz.

Sadece İstanbul’un gerçek potansiyeli ile Türk turizminde hak ettiği yeri alması bile biraz önce ifade ettiğim hedeflerin gerçekleşmesi yükünün yarısını tek başına taşıyabilir.

Ama bunun için İstanbul’a daha fazla özen göstermemiz, hak ettiği ilgiyi ondan esirgemememiz icab ediyor.

İstanbul’dayken projeler yapar ama Ankara’ya sesimi duyuramazdım Belediye Başkanı olduğum zaman. O zamanlar İstanbul sevdamıza kulak verecek kimseler yok gibiydi.

Allah’a şükürler olsun aziz milletimiz ilelebet bahtiyar olsun, şimdi bize bu sevdamızı gerçekleştirecek fırsatı verdi.

Şimdi bu fırsatı, vatanımız için, ülkemiz için nimete dönüştürecek imkanları bulup çıkarmak bizim boynumuzun borcudur.

İstanbul'da en önemli ve öncelikli işimiz tarihi yarımadanın kurtarılması, korunması ve yeniden İstanbullulara, Türkiye’ye ve insanlığa kazandırılmasıdır.

Biraz önce bu projeler için ilave 100 trilyon ödenek ayırdığımızı ifade etmiştim. Bakanlığın kaynakları, özel idare ve belediye kaynakları, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün kaynakları, özel sektör ve uluslararası kuruluşların imkanları da göz önünde tutulduğunda bu projenin hem bu yıl, hem de gelecek yıllar için kaynak sıkıntısı olmayacaktır.

Tarihi yarımadanın bir müze kent olarak yeniden kazanılması için ihtiyaç duyacağımız asıl kaynak bilgi birikimi ve sosyal motivasyondur.

Bunun için İstanbul’a gönül vermiş tüm sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, bilim adamlarımızın ve tabii ki vatandaşlarımızın manevi katkıları bizim için herşeyden daha değerlidir.

Tarihi yarımada elbette doğal ve tarihi bir parçası olan Haliç ve Beyoğlu’ndan ayrı düşünülemez. Süleymaniye, Zeyrek, Fener, Balat, tüm Haliç çevresi ve Beyoğlu da projemizin önemli parçalarını oluşturacaktır.

Bu proje kapsamında koruma kurullarımız, üniversitelerimiz, belediyeler ve uluslararası kuruluşlarla iş birliği halinde sivil ya da anıtsal mimari eserler restore edilerek, proje bütünlüğüne uygun fonksiyonlar içinde yeniden kazandırılacaktır.

Tarihi dokuya uygun sokak sağlıklaştırma projeleri gerçekleştirilecek, sosyal doku asla ihmal edilmeyecek, bir insansızlaştırma ya da dekora dönüştürme yanlışına düşülmeyecektir.

Yine tarihi kültürel dokuya uygun rekreasyon ve sosyal donatı alanları gerçekleştirilecek, ticari ve turistik fonksiyonlandırmalarda azami titizlik gösterilecektir.

Belediye başkanlığım dönemimde başlattığımız Sütlüce Kongre ve Kültür Merkezinin tamamlanıp hizmete kazandırılması yanında, sizlere bir müjdem de tarihi Feshane binasıyla ilgili projemizdir.

Feshane binası tarihi ve kültürel kimliğine yakışır bir anlayış içinde bir müze, daimi ve geçici sergi mekanı ve bir kültür merkezi olarak 2004 yılı içinde İstanbul’a yeniden kazandırılacaktır.

Eski Silahtar Santral Binası da bir müze olarak İstanbul’a kazandırılacak, Camialtı Tersanesi, Perşembe Pazarı ve Salı Pazarı bölgelerimiz, Taşkızak Tersanesi İstanbul projelerimiz içinde yerini alacaktır.

Salı pazarı bugün Denizcilik İşletmeleri ve Gümrük Müsteşarlığı kullanımına verilmiş olan binalar, antrepolar tamamlanmak üzere olan yepyeni bir proje ile dünya çapında bir kültür ve turizm merkezi olarak İstanbul’a kazandırılacaktır.

Galata Limanı adını verdiğimiz bu projemiz, liman ve gümrük hizmetlerini çağdaş bir anlayışla vermeye devam edecek, yaklaşık 250 milyon dolarlık bir yatırımla, yap işlet devret modeliyle gerçekleştirilecek ve projeye bu yıl içinde start verilecektir.

Bu projenin bir boyutu da, Tophane bölgesinde bir ucu denize açılan İstanbul’un en büyük meydanını ortaya çıkaracak olmasıdır.

Salı pazarı bir taraftan Galata Kulesi ve çevresinden, diğer yandan yapımına başlanan Kabataş-Taksim metro hattıyla tüm Beyoğlu ve Taksim ile entegre edilecektir.

Değerli misafirler, şimdi sizlere belki de İstanbul’da yaşayan pek çok kimsenin fark etmediği bir bölgeyle ilgili projemizden söz edeceğim.

Yıllardan beri daha çok kömür çıkarma maksadıyla kullanılan ve yaralanmış bir çevre görüntüsü veren Kilyos kıyısı ve maden ocakları bölgesi de İstanbul projelerimizin bir ayağını oluşturacaktır.

Bu bölge, mevcut çevre yollarımız ve hava limanımız ile irtibatlandırılarak öncelikle bir çevre kurtarma projesi olarak ele alınacak, yat limanları, golf alanları, günübirlik tesisler ile çeşitli spor, eğlence, dinlenme, kültür, konaklama gibi tesislerle zenginleştirilmek üzere planlı yatırım süreçlerine açılacaktır.

Değerli dostlar,

Şu anda içinizde rüya gördüğümü düşününleriniz olabilir. Gerçekten ta Belediye Başkanlığım döneminden itibaren ben bunların hep rüyasını görüyordum. Sonra baktım ki, Kültür ve Turizm Bakanım da aynı rüyaları görüyor. O zaman biz bu işi çok daha rahat gerçekleştireceğiz dedim, buna inandım. Ve şimdi bunun adımlarını atıyoruz. İnşallah bunu gerçekleştireceğiz. Sizin de bu noktadaki düşüncenize saygım var, onu söyleyeyim ama bir gün o arkadaşlar bu salonda bulunanlarla birlikte bir rüyanın gerçekleştiğini göreceklerdir. Çünkü hayal etmek hakikaten bir gerçekleştirmenin ön adımıdır. Hayal etmediğiniz bir şeyi gerçekleştiremezsiniz. Sevda böyle bir şey ve buna sizler de inanın.

Değerli misafirler,

Sabrınızı daha fazla zorlamamak amacıyla uzun uzun anlatabileceğim İstanbul projelerimize burada ara vermek ve yeni turizm çevreleri oluşturma projelerimizden söz etmek istiyorum.

Bunlardan biri Tarsus Turizm Bölgesi projemizdir. Bu proje hem tatil turizmi için giderek büyüyen talebi batı Akdeniz’den daha doğuya kaydırmak hem de Türkiye’nin doğusundaki ülkelerden gelen talebi büyütmek amacıyla ikinci ve üçüncü fazlarda Yumurtalık, İskenderun, Hatay bölgelerine yaymayı planladığımız pilot bir projedir. İçinde çok çeşitli ürünlerle birlikte 12.000 yatak kapasitesi barındıran bir yatırımdır ve bu yıl içinde başlanıp 2007 turizm sezonu başlarken tamamlanmış olacaktır.

Yine 2007 yılı sonuna kadar tamamlanmasını hedeflediğimiz yeni bir turizm bölgesi de Dalaman Turizm Kentidir.

Dalaman Bölgesinde çoğunluğu Tarım ve Köy İşleri Bakanlığına ait olan arazide, birinci sınıf tarım arazileri dışında kalan alanlarda yepyeni, çağdaş ve bütüncül bir anlayışla, yeni bir planlama, finansman, gerçekleşme ve yönetme modelleri ile Türkiye’de bir ilk uygulama örneği olarak Dalaman turizm kenti hayata geçirilecektir.

Bu projenin tamamlanması ile ölçek ekonomisinin gereklerine uygun olamadığı için bölgede atıl durumda olan mevcut kapasiteler de işler halde yeniden Türk ekonomisine kazandırılacaktır.

Ege Bölgesinin turizm yönünden çok zengin potansiyeline rağmen arzu edilen seviyenin gerisinde bulunmasının en önemli nedeni, bölgenin imkanlarını doğru değerlendiren, büyük ölçekli ve planlı yatırımların maalesef bugüne kadar gerçekleştirilememiş olmasıdır.

Bu yüzden, Dalaman Turizm Kenti projesinin hemen arkasından tarihi, doğal ve kültürel potansiyel gözardı edilmeden, Çeşme ve Didim tüm turizm türlerini içinde barındıracak şekilde ama özellikle sağlık ve güzellik alanlarında yoğunlaşmış olarak yine yerli ve yabancı sermayenin yatırımlarına açılacaktır.

Kapadokya ve GAP başta olmak üzere, diğer bölgelerimiz de hem ürün çeşitlendirme hem kapasite kazandırma projelerimizden nasibini alacaktır.

Kapadokya Bölgemizde yeni golf, kongre ve konaklama projeleri yine korumacı ve sürdürülebilir bir anlayışla hayata geçirilecektir.

Diyarbakır, Batman, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Mardin ve çevresi entegre bir destinasyon geliştirme vizyonu içinde bu yıl başlayacağımız kültür ağırlıklı projeler ile yepyeni bir anlayışa kavuşturulacaktır.

Ayrıca Karadeniz Bölgemizle, Doğu Anadolu’muzda kış turizmi, yayla turizmi ve kültür turizmi ile ilgili daha pek çok proje hazırlanmaktadır.

Değerli arkadaşlarım,

Hiç şüphesiz Türk turizminin dinamosu durumunda olan Antalya’mızı ihmal edecek değiliz.

Antalya için bir numaralı önceliğimiz sürdürülebilirlik, planlı gelişme ve ürün çeşitlendirmesi yoluyla mevsimi uzatarak, kapasite kullanım verimliliğini artırmaktır.

Bunun için bu yıl Antalya turizm çevrelerine 90 trilyon lirayı aşan bir bütçeyle içme suyu, kanalizasyon, katı ve sıvı atık arıtma ve derin deniz deşarjı projelerini başlatacak ve tamamlayacağız.

Turizmin göz bebeği Antalya’mıza yakışmayan Manavgat çöplüğü gibi çirkin görüntülerden Antalya’yı derhal kurtaracağız. Çok kısa bir zamanda Antalya’da arıtılmadan denize bırakılan bir gram su kalmayacak.

Antalya-Alanya bölünmüş yolu bu yıl sonuna kadar tamamlanacak. Tünelleri hariç olmak üzere Antalya-Kemer yolu bu yılı sonuna kadar duble yol standardına getirilecektir.

Finike- Demre arasındaki yolun daha elverişli standartlara getirilmesi işine de bu yıl başlayacak ve yarısını tamamlayacağız.

Antalya’nın en çok talep gören turizm destinasyonu olarak büyümesini kontrollü ve planlı bir süreç olarak yönetmek bu bölgenin geleceğini kurmak bakımından çok önemlidir.

Artan talep baskısı altında yatırımlar durdurulamayacağına göre, bizim yapmamız gereken bu süreci denetlenebilir, sürdürülebilir bir süreç olarak yönetmektir.

Bu bağlamda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’mız yaklaşık 12.000 ilave yatak kapasitesi oluşturacak yeni yatırım alanlarının ve en az yedi adet golf sahasının arazi tahsisi işlemlerini tamamlayıp, yatırımlara derhal başlanılmasını sağlayacaktır.

Sevgili Dostlar,

Sizlerle paylaşmaktan memnuniyet duyacağım pek çok hazırlığımızdan söz etmeye burada ara vermek istiyorum.

Bu hazırlıklarımızı da inşallah başka vesilelerle sizlerle paylaşma ve vatandaşlarımıza müjdeleme fırsatı bulacağız.

Bu vesileyle, kendilerine bir kez daha uzun olmayan bir vadede turizmimizin bugün bulunduğu noktadan çok daha ileri bir noktada bulunacağına, sektörün sıkıntılarına maksimum hassasiyet gösterileceğine dair söz veriyorum.

Bütün Türkiye gibi, bize inansınlar güvensinler.

Biz Allah’a şükür bugüne kadar bize inanıp güvenenleri hiçbir zaman mahcup etmedik, yine de etmeyiz.

Türkiye, bütün sektörleriyle hazırlandığı parlak geleceğine mutlaka ulaşacaktır.

Hep birlikte istiyoruz ki, turizm bu büyük kalkınma hareketinin öncü güçlerinden biri olsun.

Türkiye’nin gerçek yüzü, bütün renkleriyle birlikte insanlık tablosunda ışıl ışıl parlasın istiyoruz.

Bu umutlarla sözlerime son veriyor, hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

SORU-CEVAP BÖLÜMÜ

Soru: Türkiye için atıl kapasitenin değerlendirilmesi konusunda vurgular yaptınız. Acaba kamu kampları da bu kapsamda atıl kapasite olarak tekrar Türk turizmine kazandırılacak mı? Projelerinizde böyle bir şey var mı?

Sayın Başbakan: Evet, şu anda Hazine’de olsun, Bakanlıklarımızın emrinde, kamunun emrinde olan yerler olsun, kamplar ve kampların dışındaki yerler de dahil olmak üzere bunların hepsi aynı şekilde bu işe tahsis edilecektir. Onun da planlaması yapılmaktadır. Nerede ne varsa, yeter ki bunlardan bizim de bilgimiz olsun bunlarla ilgili olarak gerekli değerlendirmeyi yapıp, onları da aynı şekilde bu işe tahsis etmiş bulunuyoruz. Sadece yargıya ait olan kısımlar istisna.

Soru: (Yavuz Çizmeci MNG Havayolları Genel Müdürü) Bu çizmiş olduğunuz tablonun gerçekleşmesi, konulan hedeflerin çok da gerçek dışı olup olmadığı konusunda bu sektörde 20 yıldır hizmet veren bir arkadaşınız olarak bir iki söz söylemek istiyorum ve sivil havacılıkla ilgili altını çizmek istediğim bir konu var. 2010 yılında 15 milyondan 30 milyona yabancı turist sayısını çıkarmak bizim için gerçekten bir hayal değil. Hele sizin sahip olduğunuz pozitif enerji ve inançla. İnanınız bu sektörde çalışan, gerek sivil havacılıkta gerek otelcilikte gerek acentacılıkta çalışan ve bugüne kadar pek çok yanlışlarla, pek çok eksiklerle bugüne gelen Türkiye’de bu sektörün neferleri, bu sektörü 15 milyon turist sayısına çıkartabilirler. Eğer yılda yüzde yedilik bir artışla biz bu tempoyu devam ettirirsek, 2010 yılında 30 milyon insana ulaşırız. Bu kesin. Burada altını çizdiğiniz tabloda Türkiye’deki yatak kapasitesinin mevcudun iki misline çıkması öngörülüyor, doğal olarak aynı şekilde sivil havacılık sektöründeki uçak koltuk sayısının da iki hatta üç misline çıkması gerekiyor. Ben bu konunun altını çizmek istiyorum. Zatıalinizin önderliğinde, Hükümetin ve Bakanlığımızın bu konuyu mercek altına almasının gerekli olduğunu düşünüyorum. Çünkü sivil havacılık sektörü Türkiye turizmini söylediğiniz rakamlara, o hayal ettiğiniz noktalara taşıyacak lokomotif sektör. Ve bu sektör de bugüne, 1984’ten bu yana hiçbir teşvik, hiçbir destek görmemesine o ve pek çok yanlış ve kötü yönetim olmasına rağmen 75 uçakla geldi. Bugün 75 tane sivil havacılıkta özel sektörün uçağı var. 65 uçağımızı da Türk Hava Yollarına katarsak 140 uçağımız var. Söylediğiniz 30 milyona ulaşmamız için ilave 15 milyon insan taşımamız lazım. Bu da aşağı yukarı 300 uçak demek. 300 ilave uçak filosuna ihtiyacımız var. Bu konunun, önderliğinizde özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı’nın sıkı koordinasyonu ile dikkate alınmasını ve geliştirilmesini son derece önemli buluyorum. Tekrar ediyorum, rüyanız hepimiz için hayırlı olsun. Biz size inanıyoruz. Sizin pozitif enerjinize ve sevdanıza inanıyoruz. Biliniz ki, bu camia da bu sevda ile yola çıkmış. İnşallah yedi sene sonra bu hedefleri hep beraber göreceğiz.

Sayın Başbakan: Bildiğiniz gibi sivil havacılıkta iç pazarı aştık. Bunun yanında hava meydanı fiyatlarında indirim yaptık ve vergileri kaldırdık. Ayrıca şu anda Türk Hava Yolları olarak filoyu yenileme kararı alındı, filo yenileniyor ve üç yıl içinde de ilk hedefimiz 80 uçağa ulaşmak ve bunun için de şu anda Türk Hava Yolları Yönetimi hızlı bir çalışmayla bunun adımlarını attı. Ben inanıyorum ki, bu da farklı bir rekabeti getirecek. Ve o dediğiniz sayıları da tabi ulaşmanın gayreti içinde olacağız. Bütün bunlar tabi ülkede ekonomik noktada dinamizmin artması ve mevcut 3 Kasım’da devraldığımız ekonomik yapı, o sıkıntıların hafiflemesi, hafifledikçe biz ters orantılı olarak sürekli bunu sektörlere aktarmanın gayreti içinde olacağız. Biz ülke genelindeki vergi anlayışından da şikayetçiyiz. Bu vergileri de her geçen gün düşüreceğiz. Bunda kararlıyız. Ama tabi bunu bir anda yapmaya kalkarsak, mali disiplini bozarız, ekonomik yapımızı bozarız, programımızı bozarız, o zaman da bu hedeflere ulaşmamız mümkün olmaz. Yavaş yavaş kalkacağız. Bu yıl enflasyonda, faizlerde nerelere geldiğimizi görüyorsunuz. Bakın 23’e indik. Borsada nerelere geldik. Tarihinin tavanını yapıyor artık. Çok daha iyi bir noktaya geleceğiz. Borsada olanların artık bazı şeyleri çok daha iyi düşünmeleri lazım. Bunlar bir iyi gidişin işaretleri. Güzel gelişmelerin işaretleridir. Aşacağız. O dediğiniz uçak sayılarına Türkiye ulaşacaktır. Ben buna inanıyorum.

Soru: Sayın Başbakanım, 2010 yılı için çok önemli hedefler ortaya koydunuz. 25 milyar dolarlık bir yatırım öngörülüyor bu süreç içinde. Acaba bunlar Avrupa Birliği hedefi ile doğru orantılı mı? Yani 2004’te bir tarih alınma süreci söz konusu ve ondan sonra da 10 yıl içinde bir üyelik perspektifi söz konusu Türkiye için. Eğer burada bir aksama olursa bu hedeflerinizden sapma olabilir mi? Bunların finanse edilmesi konusunda tabi ki yabancı yatırımı da bu 25 milyar dolar kapsamında düşünüyorsunuz. Burada bir aksama olursa bir B planı ortaya çıkacak mı acaba?

Sayın Başbakan: Avrupa Birliği süreci Türkiye’yi bu konuda fazla bağlamaz. Çünkü Türk turizmi artık Avrupa Birliği ülkeleri ile bütünleşmiştir. Zaten bu, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bir talebidir. Ve bunun yanında sadece Avrupa Birliği değil, Avrupa’nın dışındaki ülkelerle Türkiye’nin bütünleşmesi söz konusudur. Ve bu her geçen gün bizim turizmde yapacağımız sıçrama ile, özellikle bu iletişim ile tanıtımla alakalı bir olaydır. Her geçen gün bu konuda lehtedir. Ve az önce anlattığım turizm çeşitlendirilmesi ve bütün mevsimlere yayılması ile Türkiye daraltılmış olarak sürdürülen bu anlayışı bir defa geometrik olarak katlayacaktır. Katladığı anda da biz o hedefleri bulacağız. Kaldı ki zaten doğrudan yabancı sermaye turizmde de Türkiye’ye girmek istiyor. Bunu da gittiğimiz farklı ülkelerde yaptığımız görüşmelerde ilgilenen kişilerden bizzat dinliyoruz. Bizim de zaten turizmle ilgilenen arkadaşlarımızın o zincirlerle ciddi irtibatları var. Bu sıçrama olacaktır.

Soru: Söylediğiniz projelerin gerçekleştirilmesi merkezi hükümetlerin dışında yerel yönetimlerin de çalışmasına bağlı. Bir yıla yakın bir zamandır turizm il müdürlükleri vekaletle yürütülüyor. Buna ilişkin bir çalışmanız var mı?

Sayın Başbakan: Biliyorsunuz Kültür ve Turizm Bakanlığımızda yeni bir teşkilat yasası ile yeniden bir yapılanma söz konusu oldu. Kanunu 2003 yılının ortalarında çıktı ve dolayısıyla buradan kaynaklanan tayinlerde bir sıkıntı oldu. Ve bu tayinler şimdi süratle yapılıyor, kısa zamanda onlar biter, problem değil.

Soru: (Turizm Gazetesi, Fehmi Köfteoğlu.) 100 trilyonluk İstanbul kaynağının kullanımı Turizm Bakanlığı’nda mı olacak, sözünü ettiğiniz diğer özel idare, vakıflar ya da Başbakanlıkta mı olacak?

Sayın Başbakan: Bunların hepsi Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın kontrolünde devam edecek olan yatırımlar. Sayın Bakanımızın da ilave edecek bir şeyleri olacak.

Sayın Bakan: Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak biz doğrudan doğruya yatırımları kendimiz ihale ederek yatırım süreçleri başlatmıyoruz. Özellikle kültür varlıklarının korunması projesinde temel projeksiyonuz şu, yerel yönetimlerle, belediyelerle ve il özel idareleri ile birlikte, il özel idaresinin liderliğinde Bakanlığın denetiminde, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin de katılımlarıyla ortak bir süreç yürütüyoruz. Dolayısıyla kaynağın bütçe tekniği bakımından kullanılması Bakanlığımız üzerinden gerçekleşecek ama projenin gerçekleşme safhası il özel idareleri marifetiyle olacak.

Soru: (Golf Gazetesi Binnaz Naröy) Bu büyük İstanbul Projesi içinde kaç adet golf sahası yapılacağına ilişkin net bir bilgi bulamadım. Acaba bununla ilgili bir bilgi alabilir miyiz? Ayrıca Türkiye’nin genelinde hangi bölgelerde ağırlıklı olarak ve kaç adet ve ne zamana kadar, hangi süre içinde saha yapılacağını öğrenebilir miyim?

Sayın Bakan: Çok teknik ayrıntılardan söz ediyorsunuz ama biz gerçekten de bu ayrıntıda hazırlıklıyız zaten. İstanbul’da Batı Karadeniz içerisinde ve Anadolu yakasında golf alanları planlıyoruz. Ancak bunlar sonuçlanmış planlama süreçleri değildir. Bu biraz önce sözünü ettiğimiz çevre koruma projesi olarak Batı Karadeniz alanı içerisinde ve Anadolu yakasında bu projeler geliştirilecek. Ama kesin planladığımız projeler Tarsus’ta, Antalya’da özellikle Oymapınar çevresinde, Belek’te, Kemer bölgesinde, Bodrum’da, Dalaman’da, Sarıgerme’de olmak üzere 2004 yılı içerisinde en az 10 yeni golf alanı projesine başlanacaktır.

Soru: Az önce yanlış duymadıysam, kamuya ait sosyal tesislerin de turizme kazandırılması gibi bir düşünceniz var. Yakın zamanda İstanbul Üniversitesi’ne ait bir sosyal tesisle ilgili bir sıkıntı yaşanmıştı. Bununla ilgili önümüzdeki dönemde yapmayı düşündüğünüz şeyleri öğrenebilir miyiz?

Sayın Başbakan: Turizme uygun ve yakışır alanların hepsini yapacağız.

Sayın Bakan: Müsaade ederseniz sayın Başbakanımın hoşgörüsü ile, burada her şeyi ayrıntısıyla vermedik ama Hükümet olarak bir çalışmanın içindeyiz. Bu çalışma da iç turizme yönelik bir çalışmadır. Ve iç turizm çalışmamızın temelinde, çalışanların izinlerini kullanmalarının belli bir sisteme kavuşturulması projeksiyonu vardır. Eğer bu imkan kazandırılabilirse Türk turizminin kurulu kapasiteleri de özellikle vatandaşlarımıza ve kamu personeline çok daha ucuz erişilebilir ve çok daha yüksek standartta bir hizmeti sunabilecektir. Bu hem turizmimiz için büyük bir potansiyelin hareket geçirilmesi hem de vatandaşımıza Türk turizmin imkanlarının kazandırılması demektir. Ama tabi sayın Başbakanın sunumunda her şeyin ayrıntısı ile olmasını zannediyorum beklemiyorsunuz.

Soru: Kruvaziyer turizmden söz edilmiyor çalışmalarınız içerisinde. İleriye dönük olarak . Türkiye’nin bir gemisi yok.

Sayın Başbakan: Kruvaziyer turizm yüzde yüz katladı. Yani 300 geldiyse 2002’de, 2003’de bu rakam 600’e çıktı.

Soru: Sayın Başbakanım bizim gemimiz yok, Türk bayraklı gemimiz yok, onu arz etmek istiyorum.

Sayın Başbakan: O sizin ilginiz. Devlet olarak bizden mi bekliyorsunuz o işi. Biz devlet olarak bu işlerden çıkıyoruz artık. Biz önünüzü açacağız. O noktada bir sıkıntı yok. Bir diğer konu ise Amerika bu dediğiniz uyarıyı sadece Türkiye için yapmıyor. Dünyanın her yeri için yapıyor. Aynı şeyi İngiltere de yapıyordu biliyorsunuz. İngiltere kaldırdı. Diğer ülkelerden de bu tür engel koyanlar vardı. Yaptığımız görüşmeler sonucunda bunlar da kalktı. Öyle zannediyorum ki bu ay sonu Amerika seyahatinde bunları da orada gerek sayın Başkanla gereke diğerleriyle de konuşacağız. İnşallah orada da bunun neticesini alırız.

Soru: Efendim son bir şey arz ediyorum. O da vize konusu. Mütekabiliyet esası çerçevesinde davranan Dışişleri Bakanlığımız devamlı olarak vize olaylarını zorlaştırıyor. Bu da tur operatörlerimizin çok büyük bir sıkıntısı. Benim dile getirmemi istediler. Arz ediyorum efendim vizeleri de kolaylaştırmamız lazım. Vize nedeniyle çok büyük bir turist kaybımız var.

Sayın Başbakan: Nerelerle ilgili dediniz

Soru: Yurtdışından Türkiye’ye gelirken. Mesela özellikle Çek Cumhuriyetinden, Macaristan’dan veya diğer ülkelerden. Konsolosluklarımızın sadece bir kentte bulunması nedeniyle vize zor alınıyor.

Sayın Başbakan: Dediğiniz doğrudur da tabi bunların bazı hassasiyetlerini de değerlendirmek gerekir. Tribünden baktığımız zaman farklı, içine girdiğimiz zaman çok farklı oluyor. Fakat biz kolaylaştırmayı mümkün olduğunca artırmanın gayreti içindeyiz. Oralarda da o tür hassasiyetlere dikkat ederiz. 

Yayın Tarihi
27.12.2015
Bu makale 848 kişi tarafından okunmuştur.
Bu Haber İçin Yorum Yapın
NOT: E-Mail adresiniz web sitemiz üzerinde yayınlanmayacaktır.
CAPTCHA Image
Kayıtlı Yorumlar
DURUM VAHİM: İçine düşülen son turizm krizinde Şampiyon Turizmcilerimizin önerdiği CHARTER Destekleri hemen Hükümetçe uygulanmasına rağmen- Bu tedbirlerin durumu kurtaramayacağını yeni idrak ederek "ciddi fiyat kırma" yoluna girecek olan Antalya Otellerimiz "zaten dibe vuran fiyatları daha da düşürerek" ayakta kalabilmek için yaşam savaşı vermektedir. Fakat artık "düşük fiyatın kalite indirimi" anlamına geldiğini bilen turistlerde Antalya için Genel bir İMAJ kaybı anlamına gelen bu durum, hem beklenen hareketi yaratmayacak, hem de geleceği ipotek altına alacaktır. Diğer turizm yörelerini de (en azından iç turizm olarak) doğrudan ve çok olumsuz etkileyecek olan bu ?uygulama, MUĞLA Yöresinde "Antalya Korkusu" olarak ifade edilmeye başlanmıştır. SONUÇTA: Başa gelen çekilecektir ama "dibe vurmuşken düze çıkabilmek anlamına gelen" Yeni Bakanın ifade etmiş olduğu "Stratejik TEDBİRLERİN Hızla gündeme alınarak kotarılması" konusu ise, 12 yıldır niyetlenilen ve 9 yıllık Ulusal Stratejimizin uygulanamadığı bir PLANLI TURİZM Ortamına geçilerek, Çarpık Turizmin hızla tamir edilmesi anlamına gelmektedir. Fakat "şampiyon turizmcilerimizin" son kesitte sadece Teşvik Tedbirleri detayında kalarak, Ocak Ayında başlanacağı bildirilen Strateji Çalıştaylarına ilişkin tek bir yorum bile yapmadıkları (yani turizmin esas konularını idrak edemedikleri) hayretle görülmektedir. NE YAPMALI?: Antalya destinasyonu olarak Yerel Konseyler bütünlüğünde "güç ve eylem birliği oluşturamamış halde kalan BÖLGESEL TURİZM Bütünlüğü" ise, bu kritik günlerde bile "ne yapacağını bilemez bir durumda ve Çaresizlik sürecinde" kalmaktadır. ÇARE İSE: Bir yandan Yeni Bakanın Stratejik Hamlelerine ÖZEL Kesim olarak hazırlanmak, diğer yandan da "yörede kurulması gereken 40 kadar Yerel Konseyin" faaliyete geçmesini hızlandırmaktır! AMA Bu konuları yönlendirebilecek Yerel bir LİDER hala ortada yoktur..!? Önemle Bilgilerinize..

Zafer Cengiz 29.12.2015

Çerez Kullanımı

Kullandığımız çerezler hakkında bilgi almak ve haklarınızı öğrenmek için Çerez Politikamıza bakabilirsiniz.

Daha Fazla

Arama Yap!