Yıllardır kapanın elinde kalmış, sektörel kişiliğine bir türlü kavuşamamış devasal bir oluşumdur. Tahmininiz de yanılmadığınız üzere, mevzu bahsi olan, Turizmden bahsediyoruz.
Çünkü siz de biliyorsunuz ki gelmiş geçmiş bakanların çoğunluğu kanun adamı. Vahşi batı da ki Şerifler den bahsetmiyoruz. Bizimkiler birer Avukat.
Sakın yanlış anlamayın. Avukatları küçümsediğim için değil. Sözüm bu görevi kabul eden kanun adamlarına. Her mesleğin şeref ve haysiyeti olduğu gibi her meslek sahibinin de diğer mesleklere saygı göstermesi kaçınılmaz olmalıdır.
Kısacası uzun yıllardır bu memleketteki Avukatlar, siyasi olanlardan bahsediyorum, Kültür ve Turizm Bakanlığına abone olmuşlardır.
Adalet bakanı olamadıysak bile hiç olmasa Kültür ve Turizm bakanı bari olayım diyenlerdir.
Şimdi de Kültür ve Turizm Bakan yardımcılığına geçen dönemin milletvekili olan, bu dönem listede olup kazanamamış Abdurrahman Arıcı atanmış.
Arıcı’nın kişiliğine diyecek hiçbir şey yok. Senelerdir de Antalya’da görev almış bu da güzel. Bir bakan yardımcısının bu kentten de çıkması da ayrıca sevindirici, kendisini de ayrıca kutlarız da.
Ama Arıcı, mesleki eğitimini tıp alanın da yapmış bir doktordur.
Avukatlar bitti şimdi sıra Doktorlara mı, geldi turizm ile haşır neşir olmak.
O zaman ben de turizmde yüksek eğitimi almış ve uzun yıllar turizm de üst düzey çalışmış biri olarak, beni ya Adalet Bakanı ya da Sağlık Bakanı yapın o zaman sayın muhteremler(!)
Tabii ki sözüm arif olanlara.
BİR ÇİFT SÖZ DE BELEDİYELERE.
Kültür, tarih ve doğal güzelliği ile bir zamanlar tüm Avrupa’nın en güzide kentlerinden biri olan, “The Türkish Riviera” olarakda Dünya litarütürüne geçen Antalya’nın bugün bir haline bakın.
Ne kentin otantik geçmişi ile ilgili yapı karakteri korunmuş ne de tarım arazilerini koruyucu bir imar şekli uygulanmış.
Her yer beton olmuş, kentin alt yapısı en ufak bir yağmuru kaldıramaz halde, caddeler Sadabad da ki sandal(araba) sefalarını andırmıştır.
Hala daha belediye meclislerin de, eş dost, rant tartışmaları, siyasi plan kollamaları ile imar açılımları vs, vs görüşülmeye devam edilmektedir.
Kent için de kaçak yapılaşmalar, plan harici çıkmalar ise had safhaya ulaşmıştır. Bu yüzden vatandaş şikayetleri diz boyu olmuştur. Belediye içi kaçak yapılaşma ile mücadeleler ise apayrı bir konumda devam etmektedir.
Encümenlerin aldığı yıkım kararlarını, ilgili uygulama birimleri, inşaat, imar ve zabıta müdürlükleri sümen altı yaparak bilinmeyen çıkar amaçları yaratmakta, sabrı taşan Vatandaşın şikayeti ile Belediye Başkanlık makamlar da yasalar ile karşı karşıya gelmektedir.
Sağlıklı belediyecilik ve kentleşme de, Belediye Başkanlık makamlarının iç yapısal bünye de denetimleri sürekli olmalı, hizmet anlayışlarını ise yasal ve şeffaflık üst düzeyine çıkarmalıdır.