İşlerim nedeni ile bir haftadır Padişahlar şehri İstanbul’dayım.
Tabii ki günümüz Padişahlık yönetim şeklini de gerçek anlamda buna dahil edebilirsiniz.
Şimdi taraflı olanlar, bu demokratik ülkede Padişah benzetmesini biraz abartılı bulabilirler.
Ama bitaraf olan büyük çoğunluk zaten bunu kendileri ifade etmektedirler.
Zaten gerçeğin ta kendisini son iki merkezi yönetim döneminde yaşanmaktadır.
Osmanlı döneminden tek farklılık, idamların kalkması ile kafa kesmelerin günümüzde yaşanmaması.
Aynen Muhteşem Yüzyıl dizisinde olduğu gibi.
Son zamanlarında yönetim hataları ile tükenen Osmanlı’nın, Askeri deha Atatürk’ün devrimleri ile Cumhuriyet ve Laikliği yakalaması, demokratik ülke olma yolunda sağlam adımlar atması ile bugünlere gelmesi Türkiye için büyük şanstır.
Demokrasi rejiminin getirmiş olduğu, çok partili meclis rahatlığı ile ülkede ki bazı siyasilerin, zaman, zaman fikir özgürlüklerini bile tartışmaları, meclis dışında sokak çatışmalarına sebebiyet vermiş, geçmişte istenmeyen askeri darbelerin olmasına neden olmuştur.
Demokratik rejim bile tartışılmaya açılmıştır.
Bugünler de ise yine aynı şeylerin yaşanma başlaması kaygı vericidir.
Hukuk ülkesi denilen Türkiye’de, Adalete saygı ve güvenin kalmaması.
Bağımsız denilen yargının kendi içi haricinde dışarıda da tartışılmaya açılması.
Herkesçe moda olarak kullanılan vesayet kelimesinin rejim ile sıkça kullanmaya başlanması.
Düşündürücüdür.
Son iki dönemde ülke yönetiminin baskıları, korku imparatorluğu sürecinin başlamasına, insanların her ne kadar kelleleri gitmese bile yaratılan bir Silivri cehennemi ile beyinlerine, fikir ve özgürlüklerine gem vurulmasına, basına aba altından sopa gösterilerek susturulmasına, neden olarak Padişahlık döneminin geri döndüğü izlemini topluma alıştıra, alıştıra verilmeye çalışmasına neden olmuştur.
Kırmızı Mavi renkli bol yıldız silindir şapkalı Sam amcanın(ABD) desteklerini arkasına alan merkezi yönetim, yine seçim kazanmak için en çok oy deposu olan İstanbul başta olmak üzere büyükşehirleri kazanmak için sözde çılgın projeler üretmeye kalkıyor.
Öncelikle oy deposu İstanbul’u kaybetme kaygıları artan günümüz padişahı burası ile ilgili çılgın bir projeyi raftan indirtiyor. Kendi deyimi ile Gavur İzmir için de bir projesi olduğunu ima ediyor.
Antalya’ya bir futbol stadyumu dahi yapamayan merkezi yönetim, ne vaat edebileceğine ise karar veremiyor.
Bu seçimlerde ne Antalya, ne İzmir ne de Anadolu’nun vergileri toplanan diğer büyükşehirleri kendilerine yapılmayan sosyal ve sanayi yatırımların İstanbul’a kaydırılmasına seyirci kalmayacağı bilinci ile seçime giriyor.
Burada ki İstanbul izlenimlerim ise beni yanıltmayacağı bir gerçek. Oy deposu Padişahlar başkenti İstanbul, bu seçimde Anadolu’ya yapılan haksızlıkları görecek, bu yatırımlar yüzünden sürekli göç aldığını ve yaşanacak metropoller statüsünden çıktığının farkına varacak, hakkaniyet çerçevesinde demokrasi rejiminde ki çoğulcu ve katılımcı birey idaresini seçerek ülkenin refahı ve sosyal eşitlik ilkesine oy verecektir.