Devlet olarak sen, 70‘li yıllardan itibaren Akdeniz Olimpiyat oyunları için ayrılan bu komplekse bir kapalı yüzme havuzu dahi yapama, gel Sakıp Sabancı yardımları ile bir kapalı spor salonunu güç bela gerçekleştir, sonra kalk 100’ncü yıl alanını alelacele bir proje ile gündeme getir.
Tabii ki tüm bu serzenişler, şimdiye kadar görev almış tüm Hükümetlere.
Şimdi ki acele hedef bahanesi ise, FİBA 2010 Dünya Basketbol şampiyonası organizasyonu. Antalya’ya şirin gözükmek ve aynı zamanda turizmin başkentine günah çıkarmak için birde futbol Arenasını projeye dahil etmek akıllıca bir işti.
Kimse fark etmese bile, bize göre, uygulama da bir acemilik, bir farklılık göze çarpıyordu.
Hükümet, yıllardır süre gelen tabularını ayrıcalıkla bu uygulama da yıkması bana çok enteresan geldi.
Neydi devletin bir türlü vazgeçmedi bu tabu.
Büyük yatırımlarda uyguladığı yap işlet devret politikası ile arazi tahsisi vermesi yerine, bu değer biçilemeyen 40 dönümlük alanı gözden çıkarışıydı ….
Aynen, Havalimanları ve turistik tesis uygulamalarında gerçekleştiği gibi.
Gelelim projeye.
100’.ncü yıl spor yatırımları, rivayetlere göre 60 milyon dolar civarında gerçekleşecekmiş.
Yine rivayetlere göre, yatırımcı firma, 40 dönümlük arsa üzerine altı üstü belli olmayan bir planla rezidans ve iş merkezi alan yapım müsaadesi almış.
Rantın, tamamının kıymet taban bedeli ise, tahmini 600 milyon dolar civarı imiş.
Kent halkını ve sivil toplum örgütlerini ayaklandıran oran aslında budur işte.
Şimdi sormak lazım, Antalya için çok değerli bu alan, yüzde 10’ile mi verilecekti?
Uncuali mezarlığındaki aile mezar yerleri bile bundan daha pahalı satılmıyor mu?
Ey muhteremler, gözlerini kapattığın zaman, elini beğendiğine o araziyi ben diyeyim yüzde 50, sen de yüzde 60 ila, 49 yıllığına güle oynaya tahsise verirsin.
Bir kez daha belirteyim aynen Havalimanları yatırım işletmelerinde ve otellerde olduğu gibi.
Gelelim kamuoyunun uyarılarına. O kadar çok sivil toplum örgütleri bu konuda fikir beyan etti ki, haklı olarak da yerel basında bu konuya çok yer verdi. Ama niye dinleyen çıkmadı?
Şimdi sıra artık karar merci, değişime uğrayan Büyükşehir Belediyesi’nde
Aklıselim Büyükşehir Belediye Meclisi, artık aynı nakarat uyarılara kulaklarını tıkayarak, kapalı kapılar ardında ki bir oturumda, bu konuyu enine boyuna tartışarak proje uygulamasının gerçekleşmesine veya bitirilmesine karar vermelidir.
Bize göre tartışacak karar iki şıktan öte gitmemektedir.
Birincisi, kentin ve halkının ekonomisini, Belediye’nin de rantını düşünerek, yatırımcı firmaya yüzde 50 veya 60’lık bir tahsis anlaşması sunarak kabul ettirmek.
Ya da;
İkinci şık olarak, sözleşmeyi tek taraflı fes ederek cezaya katlanmak.
Fesih yolu ile kolayı seçerek, eski dönem de olduğu gibi “borç ödedim, yapamadım ama yaptırmadım da” mantığı ile bir 5 yıl daha kaybolan yıllarımı Antalya’ya oynamak sonunun başlangıcı olacaktır.