Hafta içi Cuma günü Antalya Kent Müzesi Projesi dahilinde Kent Konseyinin de katkıları ile düzenlenen “ Antalya için Ütopyalar ve Perspektifler “ buluşmasında Antalya’ya yıllarca dönem dönem hizmet vermiş Belediye Başkanlarından Selahattin TONGUÇ, Hasan SUBAŞI, Bekir KUMBUL ve B.Belediye Başkanı Menderes TÜREL’in konuşmalarını büyük keyifle izledik.
Bekir KUMBUL, göç alan kentin hizmetine belediyelerin kısıtlı bütçelerle yetişemediğini, kentin bu yoğunlukla Kral Attalos’un “İşte cennet burası “ dediği Antalya’nın artık yalancı cennetten farkı kalmadığını vurgulayarak, kendi ütopyalarına ulaşamadığını belirtmesi gerçekleri yansıtmakta idi.
Hasan SUBAŞI ise iki dönem hizmet verdiği Antalya’sı için birçok Ütopyalarını kentin sivil toplum örgütleri ile paylaşarak gerçekleştirebildiğini vurgulayarak gelecek için de daha birçok projelerini tamamlayamadığını, bu yüzden vereceği hizmetin ufuklarının ve perspektiflerinin sınırını dahi koyamadığı vurguladı. Subaşı, Antalya’nın betonlaşmasının kendi dönemin olmadığını, hatta partisinin oy deposu olan Kırcami’ni doğusunu seçmenini kaybetme uğruna bile tarım toprakları vasfında bırakılmasına bile razı olduğunu vurguladı.
Selahattin TONGUÇ döneminin kıt bütçeleri ile Antalya için hayali ve perspektiflerinin bir çoğunu gerçekleştiremediğinden bahsederken hatta 12 Eylül askeri darbesi yüzünden suçsuz yere yargılanarak üç ay gibi kısa bir süre için Antalya kapalı ceza evi misafiri dahi olduğundan bahsetti. Katılımcıların buruk tebessümleri, Antalya sevgisinin ne denli büyük olduğunu, yıllar sonra Tonguç başkana geçmiş olsun der gibi idi.
Tonguç, 1950 ve 60’ların Antalya’sı ve Kaleiçi sokakları, su arıkları, sosyal yaşantısının güzelliğini anımsatırken, bir de bugünün çarpık yapılaşmış, betonlaşmış Antalya’sının da Hasan SUBAŞI’nın dediği gibi ara geçiş dönemindeki askeri rejimin getirdiği iradenin eseri olduğunu ve o tarihlerde yapılan planlarla gerçekleştiğini konuşmasında teyid etti.
Antalya için hizmette 4 yılını tamamlayan Menderes TÜREL ise kente hizmet veren tüm belediye başkanlarına teşekkür ederek başlaması ise Antalya’lı olmasının verdiği bir incelikti. Geçmiş dönemi olumlu bir şekilde ifade ederken, yarım kalan hizmetlerin tamamlanmasına devam ettiklerini ve ilk hamlede kavşakları yaparak, kent içi trafiğini rahatlattıklarını, hafif raylı sistemle ise toplu taşımacılığı çözeceklerini vurguladı. Kentsel dönşüm projesi dahilinde ise Kaleiçi ve Kalekapısının turistik bir cazibe merkezi haline dönüşmesini sağlayarak Belediye başkanlık ütopyalarını sıraladı.
Ama daha sonra gazeteci ve müzisyen kimliği ile neler hayal ettiklerini dizilediğinde ise, gelecek ile bize romantik duygular yükledi.
Gerçekten dört belediye başkanı geçmişten, geleceğe bizi uçurdu diyebiliriz. Bazen anıları ile güldük, bazen ise anlattıkları ile yaşanan acı gerçekleri duyduk. Bu vesile ile bizde, şahitlik mertebesi ile tarihe geçtik.
Ne Kral Attalos’un “ Yeryüzünde bana cenneti bulun “ sözüne ne Mustafa Kemal Atatürk’ün “Şüphesiz Antalya dünyanın en güzel yeridir “ vecizesine, biz yaşayanlar geçmiş yıllardaki siyah beyaz fotoğraf karelerinden başka, gelecekteki mirasçılarımıza bir şey bırakamamanın üzüntüsünü yaşamaktayız. Birgün de olsa biz yine de geçmiş nostaljisini yaşayarak keyifli bir gün geçirdik.